bugün

Bir şeylerin bildiğimiz anlamını yitirdiği aşikar, ama yok oluş demek, bilinmeyen bir kavram için gene de fazla iddialı bir ifade. işin en ironi kısmı da, anca ölünce anlamlandırılabilecek ölümün, ölündüğünde hiç bir anlam ifade etmemesi olabilir. Hadi bakalım.
yokluktan var olduk ve yokluğa gidiyoruz öyle mi? mazlumun zulmedenden hakkını alacağı bir yer yok mu? bu dünyada ne halt yersen ye yanına kâr mı kalacak?..
Aslında bir madde aleminden madde olmayan bir aleme geçiş olan ölüm, azrail aracığıyla ruhun bedenden ayrılmasıdır.
ölüm bir yok oluş olmadığı gibi yaşadığımız alemden kabir alemine doğru yapılan yolculuğun adıdır.
ulan her bahar kupkuru yapraklar ve otlar, ölmüş çiçekler, envai çeşit bitki yeniden nasıl diriliyorsa biz de ahrette öyle dirileceğiz ve hesap vereceğiz.
Ya varsa ?
iyiki ölüm var. Yoksa bu kısırdöngüyle nereye kadar gidebilirki insan hayatı.
hiçlikten geldik hiçliğe gidiyoruz.
bence tıpkı doğmadan önceki gibi.
Allaha inanmamanın sonuçları.
Peki ya iç ses o da ölüyor mu?
Ölümün her şeyin sonu ve hiçbir şeyin başı olmadıği gerçeğidir.

Tabi insanoglu bunu kabul etmekte hep zorlanmıştır. Bu gerçek onun içini acıtmış ve bundan bir kaçış aramıştır. Şimdi onun inanç dediği şey. Kendi arzularına, hayallerine dayanır.

Sonsuzluğu isteyecek kadar uçuk ve aç gözlü bir mahlukun tanrısı da buna paralel son derece olçüsüz, bazı hallerde adaletsiz ve aşırı cömert olacaktı tabi.