bugün

Ölümden sonra hayat... Asıl zuhura erdiğimiz, zamanın önemsiz olduğu, Tanrı (bkz: Allah) ile münazara vakti...
inşallah vardır diyorum.
tam kurtulduk derken birdenbire yeniden dünyaya gelmek gibi bişey.
varmıdır bilinmez, gerçi ölümden önce var mıydı sanki anına koyim?
cennet veya cehennem.
yoktur. son. the end. fin. naş.
şuna benzer bir durum olabilir. ilahi komedya da geçiyor.

görsel
Belki de bu yaratılmış üçüncü dünya. Belki ne baştayız ne sonda. Bilinmiyor vesselam.
Herkes merak için de ölümden sonra hayat varmı diye boşuna düşünürler sanki hayat varmış gibi ölümden önce.
Vardır. Konu kilit.
çok pişmanım, geri dönmek istiyorum

çocuklarıma da kırgınım gömdüler beni

hem de ağladılar, gitme dediler

imamla elele verip kefenlediler

 

oysa yeni emekli oluyordum

daha yeni karar veriyordum dünyayı gezmeye

damağımda kaldı tatlı hayatın tadı

su gibi akıp geçti, hiç otuz yaşımı görmemiş gibi

 

bekliyorum bu ilk gece münker ve nekir nerede

kırkımda çenem düşecekmiş burun kemiklerim mi ne?

ama ben bekleyemem o kadar, başlıyorum sövmeye

ne melek var ne şeytan bu karanlık çukurda

bilmiyor çocuklarım, burada yalnız olduğumu

 

ölümden sonra hayata inanmıyorum

ölsem de kurtulsam demeseydim keşke

çocukları inadımla üzmeseydim

çok pişmanım yalnızlığı ihtiyarlığa özgü bellemeseydim

ahirette yalnızlığın türlü halini akıl edebilseydim
olmasını umduğumuz saçmalık.
“Lezzetleri acılaştırıp onları mahveden ölümü çokça anın.”
(Tirmizî, Sünen; ibn-i Mâce, Sünen; Nesâî, Sünen)
islam akidesine göre ölüm bir yokluk değil, aksine bu dünyanın maddi ve dar kayıtlarından kurtulup daha geniş bir âleme yolculuğun ilk basamağıdır. Bu dünyadan ahiret yurduna geçiş, evimizdeki bir odadan diğerine geçişe benzetilmiştir.

Ölüm, her canlının er ya da geç bir gün mutlaka yüz yüze geleceği kaçınılmaz bir gerçek ve ilahî kanundur. Ölümle başlayan kabir hayatı ise, ahiret âleminin ilk menzilidir. Kabir hayatına berzah âlemi de denmiştir.

Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerime mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır:
“Her canlı ölümü tadıcıdır. Siz ey insanlar, çalışmalarınızın ücretini kıyamet günü tam bir şekilde alacaksınız. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılıp cennete yerleştirilirse, işte o muradına ermiştir. Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir.” (Âl-i imrân, 3/185)
“Her canlı ölümü tadıcıdır. Biz, sizi hem şerle hem de hayırla imtihan edip sınarız. Sonunda da Bizim huzurumuza getirileceksiniz.” (Enbiyâ, 21/35)
Dünya ve ahiretin mahiyetlerini bildiren bir ayet-i kerimede de Allah (celle celâluhû) şöyle ferman etmiştir:Bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ebedî ahiret yurdu ise işte o, gerçek hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bilselerdi! (Ankebût Sûresi, 29/64)

Allah dostları için ölüm sevgililer diyarına yolculuktur. Ahiret onların burunlarında tütse de ilahî izin gelinceye dek bu dünyada sabır ve rıza ile içi içe yaşarlar, insanları hak ve hakikate davet ederler. Ehlullah, ölüme her an hazırlıklı olunmasını şiddetle tavsiye etmiş ve bunu kendi hayatlarında pratik olarak yaşamışlardır.

Râbıta-i mevt yani ölümü sık sık derinlemesine hatırlama ve buna göre kendimizi muhasebe etme bize hem imanımızda yakîni hem de amellerimizde ihlası kazandırması yönüyle çok mühimdir. imanda yakîn ve amelde ihlas ise riyâ, süm’â, tûl-i emel, şöhret tutkusu, dünyaya rağbet ve nefsin sonu gelmez istekleri gibi kötü arzuları kırmanın en emin çaresidir.

Allah Rasülü (sallallahü aleyhi vesellem) bir gün Abdullah bin Ömer (radiyallahü anh) hazretlerini tutarak ona şunu söylemiştir:
“Dünyada bir garip yahut geçip gitmekte olan bir yolcu gibi ol. Asıl ve ebedî vatanın ahirete gideceğine öylesine inan ki, ölmeden önce ölmüş ol ve kendini şimdiden kabir ehlinden say!” (Tirmizi, Zühd, 25; ibn Mace, Zühd, 3; Müsned, 2/24, 41, 131)

Berzah âlemi; ölümden sonra ruhların kıyamete kadar kalacakları yer, kabir hayatı, dünya ve ahiret arasındaki bekleme salonu” olarak kabul edilmiştir. Âlem-i berzah, dünya ile âhiret arasında bir köprüdür.

Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) bir gün kabristana uğradığında mübarek simasında elem izleri belirmiş, bunun sebebi sorulduğunda kabirdeki iki kişinin azap görüyor olduklarını; onların azabının büyük bir şeyden değil, birinin bevl ihtiyacını giderirken temizliğine dikkat etmemesinden, diğerinin de nemîmede (koğuculukta, söz taşımada) bulunmasından dolayı kabir azabı çektiklerini haber vermiştir. Daha sonra yaş bir odun parçası alıp, ikiye ayırmış ve her kabrin başına birer tane dikmiştir. Niye öyle yaptığının sorulması üzerine de “O ağaç parçaları kuruyana kadar kabirdeki o iki kişinin azaplarının hafifletileceğini ümit ettiğini” ifade buyurmuşlardır. Allah Rasülü (aleyhissalâtü vesselâm) bir seferinde de “Kabir, Sa’d b. Muaz’ı da kavrayıp sıkarsa..” diyerek hem kabir azabına hem de meselenin ciddiyetine dikkat çekmiştir.

Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) diğer bir mübarek sözlerinde de;
“Size kabir ziyaretini yasaklamıştım fakat artık ziyarette bulunabilirsiniz. Çünkü bu, kalbi yumuşatır, gözü yaşartır, ölümü ve ahireti hatırlatır.” (Hâkim, Müstedrek; Beyhakî, es-Sünenül-Kübrâ, -az farkla- Ahmed b. Hanbel, Müsned) buyurmuşlardır. Diğer benzer bir rivayette de zor anlarında ölümü ve ahireti çokça hatırlayanların bu sıkıntılarından kurtulacağı; rahat ve geniş anlarında ölüm ve ahireti unutanların da sıkıntılara uğrayacağı bildirilmiştir. (ibn-i Hibbân, Sahih; Beyhakî, Şuabül-iman)

Ölümle başlayan kabir hayatı -daha geniş manasıyla berzah âlemi- iman ve amellere yönelik ilk ve temel sorgulamanın olacağı yerdir. Bunun neticesinde kişi makamına uygun bir şekilde muamele görüp haşir ve hesap gününe dek bekletilecektir.

Berzah hayatında mü’minler namazlarını, zekatlarını, oruçlarını, haclarını, Kur’ân’larını, Allah (celle celâluhû) yolundaki hizmetlerini ve diğer bütün salih amellerini gönüllerine inşirah ve sürur verici birer enîs, birer dost olarak bulacaklardır. Onlara cennete ait pencereler açılıp güzel manzaralar arz edilir ve cennetteki yerlerini seyredip dururlar. Dünyada çirkin yaşayanlara gelince, onlara gösterilecek manzaralar da çirkin olur ve onlara da cehennemdeki yerleri gösterilir. Mü’minler, kıyâmetin bir an önce kopmasını arzularken inkarcılar ise onun hiç kopmamasını isteyeceklerdir.

Bütün bunlar, Allah Rasülü (aleyhi ekmelüttehâyâ) Efendimiz’in haber verdiği şu uyarıcı hadis-i şerifleri bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır:
“Akıllı kimse, sürekli kendi nefsini sorgulayan ve durmadan ölüm ötesi hayat için çabalayandır. Nefsini hevâsının peşinde koşturan ve buna rağmen Allah Teâlâ’dan beklentileri olan kimseye gelince o zavallının tekidir.” (Tirmizi, Kıyame, 25; ibn Mace, Zühd, 21; Müsned, 4/124)

Rasülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a soruldu: “Mü’minlerden hangisi en faziletlidir?” O (aleyhi ekmelüttehâyâ): “Ahlakça en güzelleridir!” cevabını verdi. Tekrar soruldu: “Pekiyi, mü’minlerden hangisi en akıllıdır? “Ölümü en çok zikreden ve ölüm gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı yapanlardır.” (ibnu Mace, Zühd, 31) buyurdu.

Allah dostu kâmil zâtlara göre dünya rahat ve rehavetine kapılmamak için bu ayet ve hadisleri çokça hatırlamalı ve bu doğrultuda bir birimizi usûlünce ikaz etmeliyiz. Çünkü rahat ve rehavet insandaki ulvî hisleri öldürmekte ve bunun sonucunda insan, sanki her şey güllük-gülistanlık ve Ümmet-i Muhammed’in hiç derdi yok gibi davranmaya başlamaktadır. Halbuki Efendimiz (sallallâhü aleyhi vesellem) bir yerden geçerken, gülen bir sahabi efendimizi gördüğünde ona ayağıyla dokunarak ikaz etmiş, “Cennetten müjde mi aldın?” demiştir.

Son olarak, Esved b. Yezid en-Nehaî hazretlerinin sık sık ölüm ve ahireti anarak kendisini muhasebe etmesini, imanla kabre girip giremeyeceği endişesiyle tir tir titremesini ve nihayetinde peygamberlerden sonraki en yüce makamlara ulaşan kimselerden olmasını hatırlayarak, Rabbimizin bizlere de bu yüce ufku ve güzel akıbeti nasip etmesini niyaz edelim.
olup olmamasını umursamadığım sonsuz yaşam. çünkü sonsuz bir zamanda sonsuz bir cennette ya da sonsuz bir azapta yaşayan kişi ben olmayacağım. ölüm gibi bir korkum, gelecek kaygım olmayacak. başarmak istediğim herşey eninde sonunda olacak ve bunu bildiğim için bi anlamı kalmayacak. bizi insan yapan çoğu şeyden mahrum kalmış olacağız.
ölümden sonra hayat, tabiki vardır, diye yanıt vereceğim başlık.

ben öldükten sonra tabiki de hayat devam edecek. türlü yemişler verecek bitkiler. bahar yeniden gelecek elbet. baharın gelişiyle kediler yeniden sevişecek aşikar.

bencilliğin lüzumu yok, biz ölürüz, hayat devam eder. ölümden sonraki hayattan kasıt, işte o hayattır.
yoktur diyenler bile tartışıyorsa vardır.
bunları düşünmek içinden çıkılamaz bir durum. fazla fantezi yapmayalım. görmeden bilemeyiz, gördükten sonrada anlatamıcağımıza göre.. konu kilit.
ölüm zaten bir son, şimdi bir şeyi daha kolay açıklarken daha zor bir açıklamayla bir şeyleri açıklamaya ihtiyaç duymayız.

mesela ölüyoruz ve bitiyor, biz artık yokuz. bu kolay ve görünen açıklama, sonuçta kimse ölmeyeceğini iddia etmiyor.

ama ölüyoruz ve başka bir dünya var, o dünya var demek insana tonlarca açıklanması gereken soru bırakıyor ve hakkında hiçbir bilgin de yok.

yani kısaca, önümüzde karanlık var ve biz sadece karanlığa bakmalıyız, çünkü karanlık gerçek ve kolay bir açıklama.

ama karanlığın arkasında ne var gibi bir soru sorarsak, orada her şey olabilir ve hakkında hüküm veremeyeceğimiz fantezilerle o karanlığı doldururuz.

bence ölümden sonra hayat aramak boş bir uğraştır. ölüm zaten yeterli cevap başka soru sorup ama neden ölüm değip aklı karıştırmaya gerek yok.
-273° celsius. 0° kelvin.

maksimum entropi ve ısı ölümü.

Sonrası hayat mı?
Evren öldü.
yoktur, sen bu gözle bak. ne yaşayabiliyorsan hala hayattayken istediklerini yaşamaya bak. tutkuların ile doyasıya seviş ama onların kölesi olma. umursamaz bir insan ol ama içi boş bir insan olma. kendine prensipler edin ama katı kurallarla yaşama. sevginin gücünü hisset ama nefretin de insani bir his olduğunu bil. insanlara ilgi göster ama gereğinden fazla değer verme. yalnız doğduğunu hatırla ama bunu taçlandırma adına bencil olma yolunu seçme. iyilik yap ama varlığınla kötülüğün tohumlarını en başından beri içinde taşıdığını da sakın unutma. şu anki halinle doğanın bir parçasısın ve doğa kadar değerlisin bunun farkına var. sonra şunu unuttum, bunu henüz yapmamıştım onu yapacaktım ama öldüm diyen bir sen olmayacak ona göre. belki de olacak bilemeyiz, ama sen bunları çok düşünme, hayatı yaşamaya bak.

bunlar hoşuna gitmediyse ve ölümden sonra bir hayatın olduğunu düşünüyorsan yukarıda anlattıklarımı yine yap, ama tıpkı tutkularını yaşarken onların kölesi olmaman gerektiği gibi henüz yaşıyorken ölümden sonraki yaşamın kölesi olmamaya çalış.

ha bir de unutmadan... şüpheci ol ama paranoyak olma. Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et.*
Öldüğümüz günü tekrar tekrar yaşamıyoruzdur umarım. O güne sıkışıp rüya içinde trilyonlarca rüya gibi trilyonlarca kez uyanarak delirme derecesine gelmiyoruzdur.

Hoş ölüp gitmişsin ruhun delirse kaç yazar.

Hemen her insan tarafından kısa bir zaman dilimi içinde de olsa merak edilmiş olandır.

Gidip görene dek muamma.

Bilinmeyen her şey tedirgin eder insanı. Oluyoruz işte.

Sonuçta gidip görmedik; cennet ve cehennem nasıl bir yer, bildiğimiz mekan kavramı, zaman kavramı var mı. Bilemeden nasıl merak etmez insan?
ölümden sonra hayat elbette ki vardır.

meryem suresi:

66. "Öldüğüm zaman diri olarak çıkarılacak mıyım," diye soruyor insan.

67. insan, önceden hiçbir şey değilken kendisini nasıl yarattığımızı düşünmez mi?

68. Rabbine and olsun, onları ve şeytanları toplayacağız. Sonra onları cehennemin çevresine getireceğiz. Diz çökmüş halde...

69. Sonra her gruptan, Rahman'a karşı azgınlıkta ileri gidenleri ayıklayacağız.

70. Orada yanmayı en çok kimin hakkettiğini elbette biz gayet iyi biliriz.

71. içinizden oraya gelmeyecek yoktur; bu, Rabbinin gerçekleştireceği kesin bir karardır.

72. Sonra, erdemlileri kurtaracağız. Zalimleri ise orada diz üstü bırakacağız
e tabii, mantıken, şimdi bu yaşadığımızdan da öncesi olup biz onu tahayyül edemiyorsak, ve şu ankini "gerçek"olarak algılıyorsak, şu ana bakıp, öncesini tahayyül edemediğimiz gibi, sonrasını da tahayyül edemeyiz.

o konuda hiç kimse hiçbi şey ispatlayamaz. üstelik henüz bilinmeyen bunca şey varken...
Maalesef yok. Belki de kimimiz için iyi ki yok.
güncel Önemli Başlıklar