bugün

yapsam mı,yapmasam mı diye düşünceler arasında gidip gelirken silip,mide bulantisina bile sebebiyet verbilcek olan eylem.
göz yaşları eşliğinde yapılan eylemdir. çünkü artık;
dünyayı beraber kurtardığınız,
içip içip, sevdiğiniz kızların evinin önünde gece yarısında bağırıp sonrasında sokak köpeklerden beraber kaçacağınız,
canım çok sıkkın, beni evden alsana diyeceğiniz,
yanyanayken, konuşmadan da sadece bakışarak anlaşabildiğiniz kişiyi arayamayacaksınızdır...
yaşandığında bir yaş, bir boy daha büyündüğünü hissettiren eylemdir herhalde. çünkü acıların en büyüğü, kaybedişlerin en kötüsüdür ölüm. sınandığınızı hissetmenin tepe noktası. hele arkadaş yitirmek, sizinle yaşıt birini, çok şey paylaştığınız birini. manevi olarak kaybettiğim, hiçbir şeyin asla eskisi gibi olmayacağını bildiğim yahut izlerimizi kaybettiğimiz arkadaşlarımı bile oturup düşünsem şimdi, gözyaşlarına boğulmam an meselesi. çünkü onlarla kurduğum hayaller vardı, yanımda olmaları gereken anlar vardı, daha neler vardı. dünyalar kurduğumuz arkadaşlarımızın, hele o saf çocukluk ve gençlik yıllarımıza dayanan arkadaşlıklarımızın yitmesine bile dayanamazken, bir de gökte yıldız olduklarını düşünemiyorum. hayallerini bildiğiniz birinin onları asla gerçek yapamayacağını anladığınız anı da... anıların beyne savaş açtığı, soğuk savaş da değil, üstelik alıştıra alıştıra hiç değil, peş peşe misillemelerle kalbinizi tam on ikiden vurduğunu... son şansının, bir dahaki seferinin olmadığını. yüreğin yangın yerine dönmesi bu olsa gerek. rehberde olmuş, olmamış, bir yerlerde nefes almıyor ki artık!
(bkz: sevdiğin birini kaybettiğin gün yağmur yağar)
pek bi koyar adama. gecenin köründe uykunuz kaçmış salak salak telefon rehberinizde düzeltmeler yapar, eski numaraları siler, yazı sitilinizi değiştirir uykunuzun gelmesini beklersiniz ki ölen arkadaşınızın ismi gözünüze çarpar. daha bir hafta olmuştur cenazesi toprağa verileli 2-3 dakika derin düşüncelere dalıp numaraya bakarsınız ve ardından cağrı atma isteği duyarsınız. atarsınız çağrıyı evet çalıyor ! gece gece irkilirsiniz ilk önce. cenazesinde en ön safta olduğunuzu bile bile kendi ellerinizle toprağını atttığınızı bile bile anlamsız bir umut düşer insanın yüreğine saçma bir umuttur. fakat ertesi gün numarayı aradığınızda annesinin baş sağlığı aramalarını kabul etmek için telefonu açık bıraktığının farkına varırsınız. sanki bir kez daha içiniz burkulur, 2. kez öldüğünü hissedersiniz.

numaraya ne mi oldu ? büyük harflerle "özgür" olarak hala kayıtlı telefonumda. silmiyorum, silemiyorum o orada güzel.
telefonu elimize aldığımızda ismini ve numarasını görüp içimiz her defasında kanadığından yapılabileceğimiz eylem. ne kadar canımız yansa da elimiz gitmez o numarayı silmeyi genelde. hiç aramayacağını bile bile ondan gelecek bir haber bekleriz.
önemli olan kalpten silmemek olduğundan acı versede yapılabilinecek bir olaydır.
yapamadığım eylemdir. silememişimdir. orada öylece durmaktadır.
yaptığım eylemdir. şimdiye kadar iki üc kere başıma gelmişti. en son rahmetli oğuz aral'ın telefonunu silmiştim.*
bi benzerini anneannemin vefatında yaşamışımdır..boğazdaki düğümdür.kötü yapar.
ya ararsa sorusunun akla takılması durumu.*
ölümünden sonra en az birkaç gün düzenli olarak aranır. başka şehirdedir ya o. güzel güzel okuyordur. tabutun içini açıp gösterseler gene inanamazsınız. canınızdır ciğerinizdir o. birinci sınıftan beri birliktesinizdir. siz burda bazı şeyleri yanlış anlayıp ağlarken aslında o sağlık sorunlarına rağmen berbat sınav sistemi yüzünden kazandığı okula gitmek istememesi nedeniyle öğrenimini sürdürmek istediği izmir amerikan kolejindedir. başka ne olabilir ki? onun ne farkı vardır sizden? milyonda bir görülen bir hastalığı avrdır sadece. 18ine kadar bu sorunla yaşayıp, sonrasında vücuda uyum sağlaması nedeniyle o lanet damarın sağlığına kavuşacak, o küçük küçük hapları yutmaktan kurtulacaktır. koşamazdı sizin gibi, hop oturup hop kalkan biri değildi belki ama az mı şey paylaştınız? aramaya devam edersiniz. o soğuk aradığınız kişiye ulaşılamıyor sesi... ama pes edemezsiniz gözünüzden gelen yaşlar devam eder ve gene o ses. sonra her z harfinden numara arayacağınızda gözünüzün önüne gelir ve dayanılmaz bir hal alır artık bu. silmek istersiniz. ilk denemede başarmak mümkün değildir. kendinize, bu hayata küfredip gene ölümü kabul etmez telefonu fırlatıp atarsınız. sonra ağlaya ağlaya yeniden alır elinizde teefonu sımsıkı sararsınız çığlıklar atıp isyan edersiniz. sonunda "silinsin mi" sorusuna eveti bastıktan sonra o kadar büyük bir acı hissedersiniz ki kelimelere dökmek mümkün değildir. boğulur kalırsınız. öyle ki ölümünden bir yıla yakın zaman geçmesine rağmen başlığa rastlayıp bu yazıyı yazmanın sizi rahatlatacağı yanılgısına düşerek göz pınarlarınızdan yaşlar akana kadar bu işkenceyi sürdürmekten alıkoyamazsınız kendinizi. sadece şunu söylemek istiyorum zeynep seni çok seviyorum...
telefon rehberinden silmek değildir önemli olan sizi o numara aramıcak bi daha sonuçta. önemli olan kalpten silip silmemektir o da olamaz nasılsa.
gerçekten güç olabilecek bir durum.
insanın içini burkan eylemdir. gönlünden kaldıramadığın için, gerçekleri yüzüne vurma çabasından başka birşey değildir.
silmek istediğiniz numaradaki isim ''babam'' dır. silemezsiniz..o numara hala yerinde duruyordur ve her rastladığınızda ruhunuz bir kere daha paramparça olur.
kalbinizde oldurdugunuz birini silmekten daha kolay olan eylem.
demek isterdim ki, kalbinden silemedikten sonra ne fayda. ama ben henüz telefon defterimden bile silemedim, ne kalbi.
zordur. silsen bir dert silmesen ayrı.
ölen babanın tüm röntgen ve tahlillerini çöpe atmak ve akabinde yaşanılan binbir çeşit duygu bulantısı gibi olabilir.
vicdanın sızlayarak yapılacağı eylem.
empati dahi kuramadığım durumdur.*
umarım yapmak zorunda kalmam diyebileceğim eylem.
insanın içini burkan olaydır.
birine ulaşmak için rehberde numara ararken çıkan isim hüzünlendirir ilk denemede yapılamaz kıyılamaz , anı denir es geçilir.
Olay tekrarlanınca her seferinde acı çekmektense bir kere acı çekeyim denilerek numara rehberden silinir , tabi ki silinen numarayla birlikte anılar silinmez uçup gitmez akıldan , hep kalır sonsuza kadar...
asla yapamayacağım olaydır.
kendime yapılmasını istemem çünkü..
yerinde bir davranış olur, zira boş bulunup aranabiir, bunda birşey yok da karşı taraftan "buyrun" diye açarlarsa sıcırtma oranı yüksek bir durumdur.