bugün

Bütünün bir parçasıyız.
Her seferinde bu parça daha da parçalanıp çeşitliliğe yol açacak.
Biyolojik olarak böyle en azından.
insanoğlu yaşam serüveni boyunca var olduğu sürede hep bu soruya cevap aramaya kalkışmıştır. çünkü hareket eden bir beden bir anda hareketsiz yatıyor. peki içindeki insan nerde. yok mu oldu. ne oldu gibi bu soruları merak etmiştir. hareketsiz yatmasından ürkmüştür. dolayısıyla ölümden de korkmuştur. bu sebeple bir arayış içine girmişlerdir. bu nedenle bunun cevabını dinle açıklamışlardır. ancak burada bile ihtilafa düşmüşlerdir. yeryüzüne bakıldığında binlerce dini inanç peyda olmuştur. her biri ölümden sonra ne olacağını bu dünyaya ne amaçla geldiğimizi vs insan beyninin anlayacağı şekilde açıklamaya çalışmıştır. bu dünyada zarar gördüğü kimselerin öldükten sonra ceza çekmesini istediği için cehennem tasvirini ortaya atmıştır. kimseye zararı olmayan iyilik eden insanlarında her istediğinin gerçekleştiği cennet tasvirini ortaya atmıştır. çoğu dinin iştirak ettiği ortak 2 tasvir budur. bazı inançlar ise hayatı boyunca fakir yaşadığı için öldükten sonra başka bir bedende canlanıp zengin zevk ve sefa içinde bir hayat süreceğini yani reenkarnasyona inanmıştır. bilimsel olarak bunların kesin bir hükmü yoktur. ölümden sonra ne olacağı kesin olarak bilinememektedir. bunun cevabını ancak öldükten sonra öğreneceğiz.
O değil de pamuk mevzuu benim canımı çok sıkıyor.
Öldükten sonra biliciniz kapanacak. Bir gün teknoloji ilerlediğinde giden bilinçleri geri getirme yolu bulununca herkes geri getirilecek. Seslerin bile uzayda kaybolmadığı hatta dolanıp yankılanıp durduğundan hareketle. Galiba ahiret olarak bildiğimiz o kalabalık gün o gün olacak. Sonra yaşadığımız hayatlara göre farklı gezegenlere hatta güneş sistemlerine gönderileceğiz. Hem kurana hem bilime uyan bir teori, ben buldum. Yani ölüyoruz sonra geçen zamanın farkında değiliz, göz açıp kapatınca diyor zaten kuranda yani bilincin geri gelmesi, sonra taksim yapılıyor ve sonsuz yaşıyoruz ama hangi bedenlerde, şimdiki bedenimiz mi yoksa sonradan yaptıklarımız mı ya da kemiklerimizden alınan örnekle tekrar oluşturulan beden mi bilemiyorum. Bu arada kuranda yazıyor mu bilmiyorum ama 35 yaşında geri gelme durumu da vardı o da yaşlanmayı durdurmakla mümkün olabilir yani bir gün o da olabilir. Aslında farklı boyu dediğimiz de farklı gezegenler olabilir. Cehennemin 1 saati burada yıllar muhabbeti de var o da aslında gününüzde açıklanmış durumda. Farklı gezegenlerde zaman farklı işliyor. Bakın çok sağlam teori yazdım ilk buraya yazıyorum çalmayın. Kabul olursa paramı alırım.
islam'a göre ebedi hayat. Öldükten sonra göreceğiz zaten. Yıl olmuş 2021 hala aynı şeyler tartışılıyor. Dindarlar inanırlar zaten ama inanmayanlar niye tartışıyorlar, pek de anlamış değilim. Erken ölüm acı verici. Ölümün anlamını biliyoruz. Ölümden sonrası gaybi olup inanç meselesi.
Cennet veya cehenneme gideceğiz ben cenneti az ucundan biliyorum mükemmeldi işte insanın rasyonel olmadığının kanıtı bunu bilip de halen dini sorumluluklarımı tam anlamıyla yerine getirmiyorum,evet.
Tekrar yaratılış ve sonsuza dek yaşam ben demiyorum kutsal kitaplarda yazıyor.
Bu dünyada sikemediğim bazı tipikleri orda sikmeyi umut ediyorum. Teke tek bıraksınlar bizi yeter.
ah bilebilsek...
Çok merak ettiğim sey.
Dini olaylar gercekse epey zorlu şeyler yaşayacağız sanirim
gotune bir paket pamuk sokulduktan sonra daha kotu ne olabilir ki?
Düşünmesi bile heyecanlandırıyor insanı! Genç yaşta ölmek elbette kötü. Fakat günün birinde elbet bunun da tecrübe edileceği muhakkak! Bu tecrübenin varlığı bazı insanları korkuturken, bazılarını da -tüm sorumluluklarından kurtulacağı için- umutlandırıyor.

Evrende hiçbir şey tam anlamıyla yok olmuyor, ölmüyor; sadece şekil ya da boyut değiştiriyor. Bu noktadan düşünmeye başlayabiliriz. O zaman dans!
Toprağa karışmak dışında,
Koca bir muamma...
reenkarnasyon. zengin bir bedende geri geleceğiz.
Bir empriyo tanesi olmadan önce neysen o.
ölünce görürsün.

evet konu kapandı dağılalım.
Bu soruya sadece dinler cevap verir zaten düşünerek veya deney yaparak da bu sorunun cevabına ulaşamazsınız. Ha sorunun cevabını din verir ama sen inanmak istemezsin veya inanmazsın, yapacak bir şey yoktur. işte bu yüzden bu soru dünyadaki en önemli sorulardan birisidir.

Öldükten sonra önce adaletin sağlanacak, yani hesaplar görülecek. Hesaba göre de alacağın muamele belli olacak. Ölümden sonrası sonsuz oldupu için de ölmeden uyanmak gerekir. Ölünce herkes görecek zaten gerçeği. Önemli olan bunu hayattayken yapabilmek.
bi yer bulcan, dünyadan uzak.
Doğmadan önce neysen o durum olacak.
En evvel gözleri açılır ölünün. Ahirete dair duyduğu veya okuduğu şeylerin doğru olduğunu o an anlar.

(Ona) “Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; Artık bugün gözün keskindir” (denir.) (Kâf 22)

Sonra olacakları da, son Peygamber Muhammed aleyhisselam anlatıyor:

"Berâ b. Âzib (r.a) anlatıyor: Resûlullah ile (a.s.m.) birlikte Ensar’dan birisinin cenazesine katılmıştık. Cenaze defnedileceği sırada kabristana vardık. Resûlullah (a.s.m.) oturdu. Biz de, sanki başımızda bir kuş varmışcasına sessiz ve sakin bir şekilde oturduk. Peygamberimiz (a.s.m.) elindeki bir sopayla yeri çiziyordu. Başını kaldırdı. iki ve üç defa, “Kabir azabından Allah’a sığınırım.” dedikten sonra şöyle buyurdu:

“Mü'min kabre konulduğunda, dostları dönüp gittiği ve onların ayak sesleri henüz işitildiği sırada iki melek gelir. Onu oturturlar ve aralarında şu konuşma geçer: ‘

”Rabb’in kimdir?’

“’Rabb’im Allah’tır.’

“’Dinin nedir?’

‘”Dinim islam’dır.’

‘”Size, doğru yola çağırmak üzere Allah tarafından gönderilmiş olan zat kimdir?’ ‘

”O zat, Allah’ın Resûlüdür.’

‘”Bunu nereden öğrendin?’

‘”Allah’ın kitabını okuyup ona iman ettim ve onun doğruluğunu kabul ettim.’

“işte, Allah’ın, ‘Allah iman edenleri, dünya hayatında da ahirette de o sağlam Kelime-i Tevhid ile sabit kılar.’ (ibrahim 27) âyetinin manası budur.

“Sonra gökten bir ses gelir: ‘Kulum doğru söyledi. Onu cennete layık bir şekilde yerleştirin. Ona cennet elbiseleri giydirin. Ona cennete bakan bir kapı açın!’

“Ve ona cennetin rahatlığı ve güzelliği bahşedilir. Kabri, gözünün gördüğü mesafeye kadar genişletilir.

“Eğer ölen kâfir veya münafık ise, kabre konulduğu zaman ruhu bedenine iade edilir. iki melek gelir, onu oturturlar ve aralarında şu konuşma geçer: ‘

”Rabb’in kimdir?’

‘”Hı, hı? Bilmiyorum.’

‘”Dinin nedir?’

‘”Hı? Bilmiyorum.’

‘”Size, doğru yola çağırmak üzere Allah tarafından gönderilmiş olan zat kimdir?’ ‘”Hı? Bilmiyorum.’

‘”Sonra gökten bir ses gelir: ‘Bu, yalan söyledi! Ona cehenneme yaraşır bir yer hazırlayın. Ona cehennem elbiseleri giydirin. Ve ona cehenneme bakan bir kapı açın!’

“Sonra cehennem ateşinin sıcaklığı ve kavurucu rüzgârı gelir. Kaburga kemikleri birbirine geçinceye kadar kabri daraltılır. Daha sonra onun başına kör ve dilsiz bir zebani musallat edilir. Onun demirden bir tokmağı vardır ki, dağa vurulsa, dağı toz toprak hâline çevirir. Bu zebani ona bu tokmakla öyle bir darbe indirir ki, insan ve cinlerin dışında, doğuda, batıda, dünyanın her tarafında bulunan bütün varlıklar bu dehşetli darbeyi işitir. Ve o şahıs toprak hâline döner. Sonra ruhu tekrar iade edilir [bu şekilde işkence devam edip gider]." (Müslim, Cennet: 71.)
Koca bir HiÇ. Ne demiş arthur schopenhauer:Ölümden sonra doğduğundan önce neysen o olacaksın.
Bana bu repliği hatırlattı.
" Cumali: Çok korkuyorum eşkiya beni bırakma, çok korkuyorum çok.
Eşkıya: Korkma sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin oradan özüne ulaşacaksın çiçeği özüne bir arı konacak, belki belki o arı ben olacağım."
ölünce kesin ve net cevabını öğreneceğimiz sorunsal.
Sizlere müjde! Mevt i'dam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil.

Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecma'ı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.

Herkesi korkutan, en korkunç tevehhüm edilen ölümün yüzüne baktım. Nur-i Kur’an ile gördüm ki, ölümün peçesi gerçi karanlık, siyah, çirkin ise de, fakat mü’min için asıl siması nuranidir, güzeldir gördüm.

Evet “ölüm, sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kat’i, şeksiz, şüphesiz bir surette, Kur’an-ı Hâkimin verdiği nurla ispat etmişiz ki, ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir.

Hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten bir paydostur.

Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir.

Hem hakiki vatanına ve ebedi makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır.

Zindan-ı dünyadan, bostan-ı cinana bir davettir.

Hem Halık-ı Rahim’in fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir.

Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilakis rahmet ve saadetin bir mukaddimesi nazarıyla bakmak gerektir.”

“Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor gidiyor. insan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun.

Bak ihtiyarlık şafağı kulaklarının üstünde tulu etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır.

Maahaza, ebedi ömrün önündedir. O ömr-i bakide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-i bakiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel, uyan!

Risale-i Nur Külliyat'ından...
Pamuk anladınız siz onu..
güncel Önemli Başlıklar