bugün

vantilatöre parmak sokmak. vantilatör küçükse eğer tam orta yerine bastırıp pervaneleri durdurmak müthiş haz verir insana. lakin bahsedilen büyük bir vantilatörse son derece teklikelidir; eylem sonucu parmak denen uzvunuz bir havuç misali rendelenebilir.* * çocuklar uzak tutulmalıdır. annem beni tutamazdı o ayrı.

ha bir de kibrit yermişim ben. * *
kardeşimin yaptığı müthiş alet. powerade şişesinin içine gaz doldurup yaptığı sinek yakma silahı. tabi o bu silah ile sadece sinek değil perdeyide yakmıştır o ayrı.
babayı kızdırmak...
bir parça gazete ve bir kutu kibrit alarak ranzanın üst katına çıkmak. kibriti yakıp gazeteyi tutuşturmak. sonra oturup gazetenin yanmasını izlemek. annenin yanarlı dönerli ortamı görmesi.. (bkz: ve olaylar gelisir)
yürüyen merdivenin yerin altına inen bant olan kısmına nedensiz ve fütursuzca, yaradana sığınıp parmak sokulması.. Neden soktum bilemiyorum elime ne geçti ki? bir iz kaldı, biraz da parmağım yamuk.
hoş kızların orasını burasını ellemek.hangi küçük yaramaz velet yapmaz ki bunu.evet evet hepimiz yapmısızdır.zaten o zamanlarda kızlar da sever böle şeyleri.ama bu bi alışkanlık olmamalı.yoksa çok tehlikeli sonuçlar dogurabilir.ilersi için tehlikeli...
camdan atlamayı denemek. *
içinde hangi b.ktan kimyasal,insanın içildi mi,ebesini düzen maddeleri barındırdığını bilmeden,su niyetine çamaşır suyu içmek,anneyi kahretmek,bir gününü,serum eşliğinde hastanede geçirip,''cız'' denen şeylerin kötü olduğuna kanaat getirmek..
elinde yanan gazete kagıdından yapılmış meşalelerle, salondaki sehpanın etrafında , kızılderilicilik oynamak. sonra anne görmesin diye yanan meşaleleri salondaki vitrinin arkasına atmak. daha da sonra anne vitrinin arkasındaki yanmış gazeteleri bulunca sordugu "bu ne" sorusuna , " meşale " diye cevap vermek.
evde kimse yokken sağı solu karıştırma sonucunda bulunan lonjin saatlerinin üstüne çekişle vuruldugunda hafif çalıştıgını keşfetmek. iyice çalışsın diye saati adam akıllı çekişlemek. akşam baba eve gelince babaya "baba bak çalışmayan saatlerini çalıştırdık ama cam filan kalmadı" demek. (salladımı çalışan zavallı saatler çoktan mefta olmuştur tabi)
çizgi filmdeki atın alevden saclarını kıskanıp kendi sallanan atının sacının yanıp yanmadıgına bakılması ve ardından perdelerin tutusması(denenmiştir...)
güneşlenmek... (günlerce çekilen ne ızdıraptır o )
legoları şeker zannedip yutmak için ortalığın boşalacağı vaktin beklenmesi..
top oynarken vazoyu kırmak.
büyüyor olmak..
(bkz: arı kovanına çomak sokmak)
çiviyi prize sokmak

camla birlikte bahçeli evin penceresinden dışarıya fırlamak
(bkz: nası yaptıysa artık)
kulağa fasülye sokmak.
ertesi gün devlet hastanesine apar topar gelinip fasülyeyi çıkartmaya çalışan doktorun döktüğü terleri izlemek apayrı bir hazdır.
misafir karşısında ailenin tüm sırlarını açıklamak
inşaatlara gelen bir kamyon kuma, ufak kardeşi koltuk altlarına kadar gömmek akabinde oyun oynamak için inşaatın 3 .katından kuma atlamak.
arabaların arkasına takılmak
bakkala ekmek almak için yollanıp, ekmek alamayıp o para ile tombi, cips, patsito almak vs vs
kapı kirişine tırmanıp, dakikalarca havada kalmak.
süperman olunduğuna inanılıp, inşaatın birinci katından kum yığını üzerine atlamaya çalışmak,
kum yığınının atlanan yerden uzakta olduğunu ve pelerin yerine kullanılan sofra bezinin bir
işe yaramadığını toprak zemine çakılınca anlamak, akabinde ayağın burkulması.
balkonun korkuluklarında emeklemek.****
küçükken ben, evimiz şehrin biraz dışındaydı. şu an yazacağım entry belki de itiraf. evet. itiraf aslında. yalnızdım. ve, yalnızlığımı gidermek için oyunlar üretirdim kendimce. gel zaman git zaman korku filmlerindeki gibi anayola çıkar arabaları sayardım teker teker. arabaları sayma işinden de huzursuzluk duymaya başladığım günlerde yeni bir tehlikeli oyun keşfetmiştim.

yolun üzerine teneke kutular koyup çalılıkların arasından araçların içindeki şoförlerin tepkisini ölçmeye çalışırdım.
saatte 90 km hızla gelen araçlar bir anda karşılarında teneke kutuyu görünce frenlerine köklerlerdi. ben de eve giderdim.

içimdeki bu nedensiz şiddetin nedenini çok çok sonraları öğrendiğimde bir anlam vermiştim. son denememde çalılıklar arasından kulağımdan tutarak beni çıkaran babam haklıydı. her hafta çok feci bir kaza oluyordu bizim evini 200 metre ötesindeki anayolda. ve, bendim bu kazaların tek nedeni. neyse ki fefci bir ölüm olmadı hiç.
bulaşık makinası parlatıcısın masmavi parlayan rengini beğenmek ve içmek. *
-şişe cola nın içine torpil koyup patlatmak.
-kibrit çöpüyle araba lastiği indirmek.
-çok aç olduğun bir akşam üstü annenin camdan, ekmek alıp eve gelmeni söylemesi ve dönerken ekmeğin yarısını dişleyerek yemen.
güncel Önemli Başlıklar