bugün

Teravih namazında kadınların namaz kıldığı yere torpil atmıştım.
mutfaktan çay kaşığı aşırıp gizlice toprak yemek.
Evimiz binanın girişine bakardı, birinci kattaydık ve binaya girenlerin başına tükürürdüm...
evimiz 2. kattaydı ben kapıdan girmek yerine maymun gibi evin yanında duran ceviz ağacından tırmanıp eve balkondan girerdim.
komşunun çocuğunun diyoloğuna şahit oldum az önce;
Bu binayı osssurrrukla yapmışlar dedi.
Karınca yuvalarının etrafına ekmek kırıntıları bırakmak.

Ne kadar mantıklı ve doğru bir hareket değil mi?

"Ee peki mallık nerede?" Dediğinizi, hatta "ee peki mallık nerede mk?!" Dediğinizi duyar gibiyim.

Mallık şurada ki ben ekmek kırıntılarıyla beraber kömür tozu da bırakıyordum, yakıp ısınsınlar diye.

Mallık işte... kibrit bırakmazsan nasıl yakacaklar değil mi? Çocuk aklı düşünemiyor her şeyi.

Bu da böyle bir mallığımdır...
benim mallıklarım şöyle: ilk olarak 2006 yılına kadar gereksiz nesneleri sürekli arka cepheye bakan balkondan atardım.

görselleri acayip hoşuma gittiği için mart 2008'de kameralı telefonla teknolojiye ilk adımı atıp telefon kamerasından kanal d jeneriklerini çekmiştim ki hala yaparım. şahane görselin önünde eğilip şapka çıkarmak lazım

3. sınıftayken cedric denen elemana özenip sevgilime evlenme teklifi etmiştim. tüm sınıf bi güldü anlatamam ve sonrasında güzel bir şaplak öğretmen tarafından

4. sınıftayken comic sans fontu yüzünden öğretmenler odasını karıştırıp sınav sorularını çalmam ve akabinde sert bir tokat. neyse ki disiplinlik olmadım

5. sınıftayken bizim kattaki nöbetçi kadın öğretmene manda demek. yine paçayı yırttık bir iki tokatla

7. sınıftayken sözde sevgilim tarafından kızlar tuvaletine götürülmem ve ardından erkek nöbetçi erkek öğretmenden sağlam azar işitmek. 1 hafta sonra barıştık tabi

2010 şubat gibi bize ödev için gelen komşumun 2. sınıfa giden oğlunun sırtına nedensiz yere darbeyi indirmiştim. neyse ki bişey olmadı. bir de aynı yılda aynı elemanın annesinden dayak yemesine sebep olmuştum attığım yalan yüzünden. yine aynı elemanla evde voleybol oynarken emektar saatin camının tam ortasına denk geldi. emektar saate bişey olmadı ama gülmekten altıma işemiştim bir iki damla. bir de o elemanın ablasına da az küfretmedim. dayak da kaçınılmazdı.

23 aralık 2013 tarihinde geniş havalandırma boşluğunda kırılan n95 telefona kolonya döküp ateşe teslim etmiştim. o mallıklarının mallığını bile yaparken bataryayı çıkarıp tedbirli davranmıştım

2009 yılı desen anlatsam roman olur tarzında: 2009 yılının haftasonu akşamında annemin babamın olmadığı vakit abimle beraber evde torpil patlatmıştık haftasonu akşamı. ablamlar isyan ederken biz gülüşüyorduk.

erkek kuzenlerle boş kola şişesini yerlerden yerlere atıp gülüşüyorduk. o huy yüzünden 2006'da bıraktığım gereksiz nesneleri camdan atma huyum 2009'da hortlamıştı.

burda geçen geçmiş zaman cümlesinde yaşadığım mallık değil de işsizlik eseri sayılır çünkü kafayı saatlere takmıştım. koleksiyonluğunu yapmıştım

bazı sebeplerde var ama onlar özel sırrım. Hatasız kul olmaz sözü o yüzden boşa söylenmiyor
kızılderilileri kızıldereli sanmak. komşu kızını öpmeye kalkmak (o da çocuk o zaman). oldukça dik bir yokuştan zerre fren kullanmadan bisikletle inmek, akabinde karşı yönden gelen bisikletle çarpışmak ve tekerlerden birini havada görmek.
arkadaşlarla winx clup in karakterlerine dönüşerek kendimizce onları taklit etmek. tarzan rıfkı oynayıp salıncağın tepesine tırmanmak. iki kişiyle ayakta sallanmak.
ev telefonundan rast gele bir numara çevirip kral tv deki çalan şarkıyı söylemesi karşılığında cin ali serisi kazanacağını söylemek.
Hoşlandığım bir kız varsa onunla ciddi ciddi uğraşırdım : )
Hafif sataşır, sözlerimle de ufak ufak gıcık ederdim .
He bir de çaktırmadan ona bakardım arada bir. Yakalanınca da utanıp kafamı çevirirdim felan.

Ah be masumiyet,
Zaman geçtikçe neden yerini acılara ve korkulara bıraktın.
istanbul'dan memlekete gittiğimizde oradaki çocuklara "ben istanbul'da siyah kuşak karate öğrendim, kursa gittim, acayip karateciyim" filan diye kandırmıştım. köylü çocuklar, nereden bilsinler karate kursunu, siyah kuşağı. gerçi gerçekten gitmiştim kursa ama sarı kuşak terk... bize de öğret dedi çocuklar. kolpadan öğretmiştim bir sürü traş şey. şimdi kerli ferli adamlar olmuştur hepsi. hatırlıyorlarsa "ulan herif bizle iyi ta.ak geçmişti hee" deyip gülüyorlardır kesin. 1996'dan beri memlekete gitmiyorum.
çocukları parktan kaçırıp tek başına oynamak için çocukları korkutmaya çalışmak, ağaçlara tırmanmak amacımız ne ise hala anlamadım.
küçükken ankaradaki evimizin önüne kar yağdığında eski pimapenleri yenileri ile değiştirip eski camları kenara koymuşlardı. arkadaşım da o eski tahta camlarla yokuştan aşağı kayarken cam kırılınca malum yerlerinde kesikler oluşmuştu.. kahkaha atmıştım mk. şimdi olsa yine kahkaha atarım.
ağaca çıkıp çürük dala basmam nedeniyle lap diye yere düşmem.
Bulaşık makinesi ile oynamak.
Okulun en korkulan çocuğunun kardeşine sataşmam.

Durduk yere yapmadım tabii ki, taş atıyordu, o olduğunu bilmiyordum da. Sonra arkadaşlar ayırdı.

Gerçi mallık da sayılmaz yaptığım.
hangi birini yazsam ki ; mal müdürüydüm sanki !..
dar bir yerden geçmem sonra dayanamayıp kendimi yere bırakmam.