bugün

insana acayip keyif veren şeylerdir. hayat boyu unutulmayan anlardır.

(bkz: misket oynamak)
benim babam senin babanı döver demekti. onun babası polisti. silahı bile vardı. hey gidi hey... (bkz: bir daha hiç çocuk olamıyacağım)*
çoçukken saklambaç ve futbol bana zevk veren en iyi en muhteşem oyunlardı. !
kışın buz tutan göl üstünde kaymak..
bebeğe elbise dikmek.
istop oynamak.
insanların kafasına tükürmek. benim ne olacağım çocukluğumdan belliymiş. öyle der annem.

7. katta cadde üstü bir apartmanda oturuyorduk. pencereden aşağı bakıp, kaldırımlardan geçen insanların kafasına tükürmek benim için resmen bir fantazi olmuştu. hele bir de "şap" diye kafalarına yerleşiyorsa o tükürük benden mutlusu yoktu. çok insancıl bir yapım yoktur, soğuk nevaleyimdir. şu yazıyı yazarken düşündüm. benim çocukluğuma inmek gerekiyor galiba.

artık büyüdüm. ben bazen insanların kafasına tükürürdüm. şimdi de bir intikam olarak hayat bazen ağzıma sıçıyor sanırım.
hava kararınca saklanbaç oynamaktır. lakin izin verilmez.bizim görebileceğimiz yerde oynayın derler. o zaman nasıl saklanbaç olsun ama di mi? hiç anlamadılar hiç cık cık.
-balkondan aşağıya, geçen adamların kafasına buz atmak.
-karşı balkonlara çay kaşığı yetiştirmeye çalışmak. anne gelip bu çay kaşıkları nereye gidiyor diye sorduğunda duymamış gibi yapmak.
pudingi dibi tutmasın diye karıştırmak, ardından tencereye on parmak dalmak. Her parmağımda ayrı bir tadı vardı o pudinglerin. kek hamurunun da ayrı bir tadı var tabi * *
sek sek oynamak..
çay kaşığını takla attırarak bardağa sokmaya çalışmak. bardak çatlayınca anneden fena azar işitmek. kaşığın bardağa girmesinin verdiği his paha biçilemez tabi. *
yoldan geçen arabalara balkondan birşeyler fırlatmak. ah birde kırdığımız camlardan teki jeep in camı olmasaydı.
apartman zillerine basip kacarak baslayan bi kariyerden bahsediyoruz burda.
dokununca kalktığını görüp malafatla oynamak.
almanya ütopyası. almanyada söyleymiş yok efendim arabaların farları kırılınca atarlarmış gibi bir sürü zıvanadan bahsederdik.
prizlere serçe parmak sokmak. adrenalin tavan.
naylon poşetlerle bayır aşagı kaymak...
elektrik borularını gerekli işlemler sonucu silahvari bi' hale getirip külahlardan da cephane yapıp kabası bitmiş inşaatlarda 5' e 5 savaş oyunu oynamak. o zamanlar age ofuydu, counterıydı, dotasıydı yoktu tabi, bu şekilde kapışıyorduk.
rüzgarlı havalarda naylon poşete ip bağlayıp balkondan uçurmak.
bayramlarda kankalarla bi' araya gelip tüm paraları birleştirmek ve bu parayla her türlü kıskaçıranıydı, torpiliydi, dnt siydi alıp mahallede patlatmak, balkona çıkıp olayı öğrenmeye çalışan öfkeli komşulara; "karşı mahalledeki çocuklar yapıp kaçtı." yalanını her seferinde yutturmak, ya da yutturduğumuzu sanmak.
tasolarla oynamak, hatta onun için kavga edip ağız burun birbirine girmek.
arefe gecesi eşyaları baş ucuna koyup gelmeyen uykuyu heycanla bekleyip ''yarın bayram boşete şeker cebe para dolcak'' düşüncesiyle bayramı iple çekmektir.
reçellerden meyva suyu yapıp bi' bardağa aktarmak akabinde bi' çay kaşığı ekleyip buzluğa koymak... donup donmadığını belli periyodlarla kontrol etmek.*
bilye oynamak, komşunun bahçesinden erik-kiraz çalmak, hazine aramak.
yapma denilen şeyler.