bugün

çocukken yaşanan, kişiyi derinden etkileyen, gelecekte de etkisi gözlenen, sarsıcı olaylardır.

işte art arda yaşanmış ibretlik(!) 3 çocukluk travma'sı:

sır kapısı'nın,
"şurdan, şu isimlli izleyicimizin bize gönderdeği gerçek hikayeyi aktarıyoruz" diye başlayan bölümlerinin, demirbaşı olan aksakallı dede vardır. her bölümün başrol oyuncusu olan dedeye o kadar çok mana yüklenmiştir ki;
bir anda beliriverip arkamızı döndüğümüzde kaybolması, beklenmedik anda omuza dokunan eli ve sakinleştirici sözleriyle çok gizemlidir.

1.travma:
öyle ki bir akşam vakti, bakkaldan dönerken mahallenin tüm elektiriği kesilmiştir. yorgun gözler bir anda cam gibi açılmıştır.
eve doğru doğru adım atıcakken, sol omuza dokunan "dost eli" ve hemen akabinde duyduğum "oğlum" sözü;
benim "göt kapımın aralandığı" andı. işemiştim...

2.tavma:
sünnette, aile fertlerinin sizi mezbahaneden kaçıcak bir koyun gibi tutuşuna lanet edercesine atılan çığlık gibi çığlık atmıştım
ve "eve doğru yaptığım son 100 metre engelli koşumda", kayarak bir çamur deryasına düşmüştüm. batmıştım.
bunun üzerine yiyeceğim dayağı ise hayal edememiştim...

3.travma:
zar zor görebildiğim evin merdivenlerini koşarak çıktım. korkudan, kapıyı bir alacaklı gibi tekmelediğimin farkında değildim.
ve "evimizin kapısının aralalandığı" andı.
elindeki sönmeye yakın mumuyla annemin sadece yüzünü görebildiğimden,
"gaipten gelen eliyle attığı tokatı" yiynce anlayabildim.
harap durumda olmam nedeniyle sorgusuz sualsiz yediğim bu tokat 3.travmamdı.

ve lise yıllarına kadar ak sakallı dedelerden, üstünü batırmaktan, karanlıkta elinde mumla dolaşanlardan korkar olmuştum...
chukky,freddie,vampirler.

evet bu uçlu benim çocuklugumun en berbat uçlusu olmustur.
birde sey vardi bi dizi vardi doga ustu olaylari arastiriyorlardi,cinler kadini hamile mi ne birakmis tovbe tovbe orda cin kiligina giren siyah suratli kirmizi gozlu elinde orak bulunan bir adamceyiz vardi,sokagin karanlik ve dumanli tarafinda beklerdi hep. onun yuzunden karanliktan ve gece disari cikmaktan çok tirsardim.
gulyabani,tarkan filmindeki ahtapot,trafik canavarı logosundaki herif.
Lise yıllarında,veliler tarafından öğrenci başarısızlığını mantığa bürümek için başvurulan cümle.
(bkz: babanın bıyığı kesmesi/#6758859)
(bkz: ensest)
beyaz bir şeye sarmışlar dedemi, derin bir çukura bir eşya gibi yerleştiriyorlar.
babamın izin gününde, annemin işe giderken beni evde babamla bırakması. sonra babamın evde sıkılıp dışarı, arkadaşının yanına gitmesi. sonra benim tek başıma sıkılıp ben anneme gideceğim diye evden çıkmam. 3 km'lik yolun yarısına geldiğimde tek kanal olan trt'de gördüğüm eğitim filmlerini hatırlamam. hiç gerek olmamasına rağmen otobanda karşıdan karşıya geçmeye çalışmam. filmi yanlış hatırlayıp tam otobanın ortasında durmam, önce soluma sonra sağıma sonra tekrar soluma bakmam.bunu *bu esnada yardıra yardıra gelen yeşil bir otomobilin çarpması. yerde sayısız taklalar atmam. çarpan puştun beni yakındaki hastaneye götürürken ettiği küfürler. hastanedeki hemşirelerin beni tanıması ve anneme telefon etmesi. annemin beni kafamda dikişler, bandajlarla görmesi sonrasında tartışma çıkması. şoförün "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" lafı üzerine annemin dişi panter gibi atlaması. ortalık hafiften yatışınca annemin bakışlarından tüm bunlara sebep olduğumu düşünmem ve korkmam. taburcu ederken doktorun "röntgen çektik, birşeyi yok ama kafasına vurmayın" lafı. eve dönüşte endişelerimde haklı çıkmam.

yaş 5. her biri travma..
(bkz: kafa travması)
(bkz: sünnet)

çocuklar için şiddetli bir travmadır.
Güzel bir ilkbahar günü.Kardeş gelmiş.Görmek için battaniyeyi açtığımdaysa ölü bir beden. Yatıyor öylece.Ağladım.Tam sarılıcaktım ki hemen battaniyeyi kapatıp mezarlığa götürdüler.Ben anladım.Öldü.

Yaş 5.
ebenin kollarından düşmek.
anne ve babanın çok kötü kavga etmesi. ayrılması...

yaş 3,5

(bkz: evlilik fobisi)
okul'da altına sıçmak.
(bkz: naptın lan)
(bkz: ebeveyn vefaatı)
(bkz: kaderi şekillendiren olaylar)

cocukluktan baslar, hayat boyu devam eder bu travma.
komşunun beş yaşındaki kızını başka bi çocuk ile görmek.
(bkz: topun inşaata kaçması) evlerden uzak. * *
veterinere götürülen evin tatlı tontiş köpeğinin trafik kazası sonucu kaçması. dümdüz olmuş arabayı gören çocuğun babasını düşünmek yerine köpeğine ağlaması kesin olarak bir travma sonucu olsa gerek.
lisede okuyan kuzenini sigara içerken görmek.bir hafta boyunca "nasıl sigara içer?" diye sormuştum kendi kendime. bu olay yüzünden olacaktır ki liseden beri sigara içiyorum.**
anne tarafından hamama götürülmektir.
(bkz: amcaya pipi göstermek)
çocukken, 5,6 yaşlarında evimizin salonundaki kocaman atatürk resminden inanılmaz korkardım geceleri. sebebi de can dündarın sarı zeybek belgeselidir. orada atatürkün katafalka konmuş bir görüntüsü vardı, bembeyaz bir örtü içinde. çok korkardım cidden, yazarken bile bir garip olmadım değil şu anda.
sıçaken kramp girdiydi ama travma olmadan çıktı.
küçükken, betonlaşmanın yeni yeni hız kazandığı zamanlarda, mahalle maçlarına hazırlandığımız küçük bir alan vardı apartmanın altında. ne güzel tebeşirle özene bezene çizmiştik saha çizgilerini. günlerden bir gün yine sokağa indiğimde apartmanın manyağı zeynep teyzenin küçük kızı betül'ü santra noktasına sıçtırdığını gördüm. zaten o günden sonra da o kadının yüzüne bile bakmadım. sanırım en büyük travmam buydu çocukkene.
rüzgar travması. kimileri için rüzgar, açık havada sağlıklı düşünmeye engel teşkil eden bir doğa olayıdır yani. nedensiz gerginliğin ve suskunluğun bahanesidir de tabi. iyi bi şey.
bülent ersoy'u televizyonda ilk defa görmek.