bugün

o zamanlar çok küçüğüz ve baba memur durum malum yani çok fazla imkan yok tabi kafana esen herşeyi alamıyon nerden geçti ise elime bi tane kaset geldi aynanın kasedi bir tane de radyo bozması kaset çalarım var, abartısız günde belki 30 belki 40 kez baştan sona dinlerdim hiç bıkmadım hep zevkle bağır abağıra eşlik ederek dinledim. halen o şarkıları açtığımda çocukluğumun en güzel en mutlu anlarını yaşar bağara bağara eşlik ederim şarkıya...
Şimdi gitme kal diyemedim şarkısı çalsa ağlamasam bile duygulanırım. Biraz zorlasam ağlarım bile.

Sadece çocukken değil yani. *
çok zor çocukluk geçirdik.
ben kıbrısta yaşıyordum o zamanlar, dünyayı sadece kıbrıstan ibaret sanıyordum. sanki barış manço ayna kıbrıstaymış da görecekmisim gibi.
Ölünce sevemezsem seni sözü, anksiyete tetikleyici kesinlikle. Yoksa anne babamı birde şaşkoloz kardeşimi, bu şarkıda düşünüp hüngür hüngür ağlamamın başka bir açıklaması olamaz.
Özellikle inceden şiir girilen yerlerinden sonra tekrar nakarata girilen anda vuku bulan hadisedir.

"Artık çıkmıyorum istiklal'e Sabah Fatma Hanım uyandırıyor Helva, ekmek, çay bana onlar bakıyor Odanın hali perişan, ben perişan Kimse yok işime karışan Arasıra balkona çıkıyorum Fesleğenler kuruduğunda ocaktı Ben baharı bekliyorum Ne olduğunu bilmediğim bir umudum var hala Gözüm şişelere takılıyor becerebilseydim ne ala Bu günlerde böyleyim ben Yas denen şiirdeyim Bir köşede gülüşün var Sırtımda kanlı bıçağın Hiç bir zaman duyamayacağın Duysan da anlamayacağın bir çığlıkta Sana birikiyorum."

Aynı zamanda şu kıtaları ezbere bilen koca yürekli nesildir.
Şimdi ki nesil de ece seçkin dinleyip bu ne saçmalıyo diyip ağlıyolar.