bugün

Greenpeace in haberine göre Kenya,Ekvator , tanzanya etopya,gibi ülkeler tarım arazilerini avrupa nın çiçek ihtiyacını karşılayabilmek
için kullanmakta bu ülkelerde zaten kıt olan tatlı su da bu uğurda heba edilmekte. çiçek tüccarları büyük paralar kazanırken
işçiler haftanın 7 günü 14 saat çalıştırıldığı gibi her türlü aşşağılanma ve sömürüye maruz kalmakta. bu kadar eziyetin maddi
karşılığı günde 1,50 euro.kullanılan tarım ilaçlarının zararı işin başka bir boyutu. yani çiçek hediye edebilmenin bedeli taaa ötelerde çok ağır ödeniyor.
size bir anımı anlatayım. insanların sokakta ki birinin size bir şey verince para istiyeceğini düşünmemizi anlatayım.

geçen yıl bu zamanlar, kadıköy de çalışıyorum. işten gizemle çıktık. vapura doğru gidiyoruz. boğanın ordayız. pat bi abla kesti önümüzü. çiçek satmaya çalışıyor. gizem de çiçekten nefret eder.(*:hiç anlamıyorum bir kadın çiçekten nasıl nefret eder.)

abla binbir bahaneyle 15 liraya sattı çiçekeği bana. bir demet papatya. yanında da 2 gül. kız zaten sevmiyor, e ben elimden atamıyorum. kadın çöpe atarsan ahım yakanda olsun demiş. dedim yoldan geçen birine vereyim bari. 2 tane tontiş teyze geçiyordu. dedim vereyim. yaklaştım, buyrun hediyem olsun dedim papatyayı birine gülü birine uzatarak. kafa sallayıp kaçar gibi uzaklaştılar. anlamadım.

gelen bir çift gördüm, çocuğa vereyim kıza verir dedim. cık. onlarda almadı.

hediye lan para istemiyorum. 4-5 kişiye uzattım hediye diyerek yok kimse istemedi.

sinirlendim kıza döndüm;

"al şunları yoksa ananı sikerim" dedim. sinirlendiğimi anlamış olacak ki aldı.

velhasılı kelâm, öyle alıştırılmışız ki elimize verilen şeyin parasını ödemeye. birinin hediye demesine bile inanmıyoruz.
görsel