bugün

bilmiyorum çocuklar yapıyor mu artık böyle şeyler. biz yapardık.

güzel bir sabah mersin in dağlık alanlarına doğru çıkılırdı torun tombalak hep bir arada ve yadigar mangalla.

-çocuklar daha yemeğe var hadi gidin oynayın...

ne keşfedilecek şeyler vardık o dağlarda. bir çam ağacının gövdesinde kuruyup kalmış bir böcek kabuğu bulabilirdiniz. bazen ciyaklamalar eşliğinde bir boz yılan geçerdi ayaklarınızın dibinden. o kadar telaşlı olurdu ki kimin kimden korktuğu tartışılırdı.

çam ağaçlarıyla doludur mersin dağları. bu yüzden adam akıllı gölge diye bir şey de bulamazsınız, sıcağı olduğu gibi alta geçirirler, ama eşsiz de bir görüntüleri vardır.

o iğne yapraklardan elinize 4-5 tane alırsınız sivri kısmını sap kısmındaki balmumu gibi bir yapıda olan sap kısmından geçirirsiniz. ilk halka hazır. sonrakini onun içerisinden geçirip aynı işlemi yaparsınız. böyle sürer gider bu. tabi akşama kadar gevrer o yapraklar kolyeniz bozulur. *
zamanında aşırıya kaçtığım şey. boyum kadar kolye yapmıştım. çok zevkli değildi ama hatırlaması güzelmiş.
sonrasında elınde o kolyenın kokusu ve recınelerın yapıskanlıgı kalır.defalarca sabunlarsınız her defasında kolarsınız gecmıs mı dıye .bır de tanı kı sonrakı ogunde ne yersenız yıyın cam aromalı gıbı olur.
dayanaksız, hatta neredeyse bir günlük ancak bir o kadar da organik ve hoş kokulu kolye imalatına girişmektir. emek ve sabır ister. o reçineli kısım bazen yırtılır ve o yapraktan umudu kesmenize sebep olur.
gariptir ki ellerdeki o reçineli yapışkanlık garip bir 'temiz olma' hissi verir insana. toprak gibi...
Genellikle küçükken yaşlarda arkadaşlarla oyun oynarken keşfedilen kolyedir . Başta şaşırtır , elleriniz yapış yapış olunca bir kenara fırlatıp top oynamaya devam edersiniz
ilk fırsatta tekrar yapacağım inşallah. Bir bisiklet ile Akdeniz in o çam kokulu deniz manzaralı ormanlarında.

Kimbilir çam kokan ellerim öpülür de yeniden doğarım.
Nasıl yapıldığını anlatmanızı beklediğimdir.