bugün

tartışmalı bir konudur.

(bkz: antimilitarizm)
(bkz: savas karsitlari)
memlekette yaşayan asalakların rahatsız olduğu kavram.
Türkiye'nin coğrafi konumu ve barış halinde bile savaşı göz önüne alındığında süresi haricinde tartışılması anlamsız bir konudur.
türkiye ve yunanistan'da her erkeğin; israil'de ise hem erkeğin hem de kadının yapması gereken vatani görev.
içerik bulunamadı.
(#1206569) Zorunlu askerlik, askere gitmeyen her genç için vatan millet sakarya anlamına gelmez. sapına kadar milli duygularla askere gidip askerlikten soğumuş, eski gazından eser kalmamış olarak dönen insanlar da vardır.

(bkz: mehmedin kitabı)
çağdışı bir zorunluluktur. (bkz: vicdani red)

(#2445851)

"ey bu topraklar için toprağa düşen,bi karış toprağın var mıydı yaşarken?"

zorunlu edit: avrupa birliği yasalarını benimsemiş hiç bir devlette* zorunlu askerlik yoktur*,zorunlu olarak kamu gorevi vardır. hasta bakıcılığı gibi.
avrupa birligi ulkelerinin cogunda olmayan ,politikacıların ve sosyologların onerileriyle tekrar zorunlu hale getirilmesi (her ne kadar zayıf ihtimalli de olsa) gundemde olan bir durumdur..Bu zorunlulugu savunan sosyologlar sunu iddia etmektedir :

Zorunlu askerlik kalktıgından beri , toplumdaki sınıflararası ucurum ciddi boyutlara ulasmıstır.

Zorunlu askerlik uygulaması sayesinde , bir muhendis ile bir isci aynı idmanı yapmakta , aynı yemegi bir donemde olsa yemekteydi..

Zorunlu askerlik sayesinde , herkes toplumun diger kesimlerinden insanları tanıyabiliyordu..

Toplumun birbiri ile dayanısmasını saglamak ve gelecekte birbirini tanımayan fertlerden olusan bir toplum istemiyorsak , zorunlu askerlik onemli bir adımdır ...

Ulkemizde vardır..iyi bir olaydır.Lakin biraz uzundur ..
belirli bir yaşa gelen erkeklerin, kimi ülkelerde de kızların, cebren ve hile ile silah altına alınması hadisesidir.

Günümüzde gençlerin mehter marşıyla gidip izmir marşıyla döndükleri gerçeği gözönüne alınırsa, gerçekten de zorla yaptırıldığı ortaya çıkar.
(bkz: mehter marşıyla gelip izmir marşıyla gitmek)* *
(bkz: erkan yolaç)
Asil dert yat kalk sürün değil,futbol ve pipi disinda baska bir seye akli basmayan adamlarla 18 ay beraber olmaktir.
(bkz: sorunlu askerlik)
zorunlu ölümleri beraberinde getiren zorunlu yasa. demek ki şehit kavramına bir kez daha gözatmak gerek.
turkiye'de gereklidir. bu ulke bir hollanda, bir izlanda degil ki, olmasa da olur diyelim.
buna karsi olanlar askere gitmemis, kendi gotunun rahatini dusunen, soysuz makulesidir. sike sike askere gidip geldikten sonra da zorunlu askerlik karsitligi falan kalmaz bunlarda. ben gittim herkes gitsin diye dusunurler hodbin bir zihniyette olduklari icin.
ordusu olmayanin namusu da yoktur serefi de.
yunan palikaryasi bacilarinin irzina gecerken de boyle dusunurler mi acaba ?
türkiye gibi: iç ve dış düşmanlarla savaşmak ''zorunda'' olan bir ülkede iyi ki zorunludur.
türkiye cumhuriyeti üzerinde yaşayan topluluğun tarihine baktığımızda militarist bir toplum olduğu aşikar olmakla beraber, bulunduğu coğrafyanın da göz önüne bulundurulmasıyla, ülkemizde olması gayet normal olan durum.

tüm bunlara rağmen; (bkz: zoruna gidenin borusuna gitsin)
kesinlikle 2 ncü hatta 3 ncü sınıf bir ülke olmamızın göstergesidir. yalnız şu vardır ülke bütünlüğümüzü korumak zorundayız.

-neden zorunluk askerlikle koruyalım ki?
*uygulanan devlet politikalarının etkisiz kalması.
*gelen hükümetlerin yağmacı bir politika izlemesi.
*diğer ülkelerin bizim ülkemize uyguladığı politikaların baskın olması.
*halkın eğitimsiz olması en azından yetersiz olması.
*hala kurtuluş savaşın da imzalanan antlaşmaların etkisinde olmamız.
*hala büyüyen nesilin embesilce bilgilerle donatılması.
*hala kürtlerin kandırılmış kesimini görmeyişimiz.
*hala çaba sarf etmeyişimiz.
zorunlu askerliğe karşı olmak profesyonel orduyu desteklemek anlamına gelmez... öyle olur mu hiç ya herru ya merru hesabı... Ne kolay denklemmiş bu böyle...

1- Bütün orduların çoğunluğu emekçi çocuklarından ve emekçilerden oluşur... Hitler'in ordusu da dahil...

Ha profesyonel ordu olunca "burjuva çocukları" askere gidecek di mi? Çünkü onlar her türlü para işinde varlar... Çünkü onların şuanki orduda, alt kademede kalabalık olmamalarının sebebi olayda para olmaması... Profesyonel ordu "emekçi çocuklarını" almayacak yani?... "Yok kardeşim bu işler profesyonel sen emekçisin" diyecek yani... Ya da o burjuva çocukları, küçük burjuva çocukları işleri güçleri yokmuş gibi, babalarının parası yokmuş gibi, gidip ordudan para kazanmaya başlayacaklar, dağda bayırda terörist avlamak, vuruşmak için kıç yırtacaklar... Yav allasen nasıl yiyosunuz şu ucuz demogojiyi?... Gayet boktan, gayet vasat bir denklemleme bu...

Ha keza "Özel Tim"dekiler ne çocuğu?... Faşist tetikçiler ne çocuğu?... Babaları burjuva mı bu manyakların?... Hadi yaaaa hadi yaa...

2- 12 Eylül'ü yapan ordunun askerleri "emekçi çocuğu" değildi yani... Zaten dünyada da hep böyle olmuştur, siyasi kriz dönemlerinde ordunun alt kademesi emekçi çocuğu olduğu için zartadanak üst kademeyi, yönetimi devirmiştir...

Bir de şu "emekçilerin silahsızlandırılması" konusuna gelelim... Yahu hangi devirde, nerede yaşıyosunuz?... Ne "emekçilerin silahsızlandırılması" ya?... şimdi ciddi ciddi ellerinde silahlarla Kışlık Sarayı işgal eden emekçi sınıfının devriminden mi bahsediyorsunuz mesela?... Mesela, Ankara Kızılay Meydanı elleri kalaşnikoflu işçilerle dolmuş, mesela dağ-taş emekçi gerillası olmuş... Ciddi misiniz siz ya?... Siz cidden böyle bir devrimin olası olduğunu falan mı sanıyorsunuz şu devirde? hala?...

3- Şu anki ordu kullanılmıyor yani... Yani erler çıkıp da "Sittirin lan ben emekçi çocuğuyum, Afganistan'a falan gitmem, oturun oturduğunuz yerde" diyor... Ama profesyonel ordu olunca "Parası neyse veririz" denecek adamlara (ama onlar emekçi çocuğu değil ki, parayı naapsınlar?)...

Bütün bunları bu şekilde ele alan siyasi görüşe "komünizm" denemez desek?... Ha?... Yani komünist siyaset şunu mu diyor; "Arkadaşlar orduya katılın, zorla da osa katılın ki orada kalabalık olalım (sanki hayatın diğer alanlarında azınlıkmışız gibi)"... Budur komünist siyaset... peeehh...
Pardon filminden bir dialog:

Komiser: Nüfus kağıdı götüreceksin, ikametgah götüreceksin, yeni dosya açtıracaksın lan
FŞ: Sayın amirim bilmiyorum siz dörtnala mı gittiniz fakat kimse askere öyle koşa koşa gitmez...
üniversitelerinde zorunlu seçmeli ders saçmalığı olan üçüncü dünya ülkelerinin genellikle zorunlu gönüllü yaptıkları yapmadıkları zaman vatan haini oldukları ama vatandaşlıktan da çıkarılmadıkları trajikomik saçma eylem.
her türk'ün asker doğmaya zorlandığı, demokratik olup olmadığı tartışmalı ama askeri devlet olduğu tartışmasız türkiye'de askerlik salt vatan görevi, ordu sadece askeri güç değildir. ordu aynı zamanda toplumun militarize ve disipline edilmesinde öteki kontrol aygıtlarından daha etkili bir ideolojik odaktır. askeri değerler ise kültürel yapı taşıdır, benzetmek gerekirse ordu-millet'in dna'sıdır.

türkiye'de bireyin kendisini ve toplumla ilişkilerini sivil değerlerle değil askeri değerlerle tanımlama süreci ailede başlar, okulda sürer, kitle iletişim araçlarının mesaj bombardımanıyla beslenip güçlenir. sonrasında anneler babalar, bin yılların kazandırdığı tevekkül duygusuyla, nerede, neden, kim için şehit olacaksa olsun, evlatlarını düğün dernek havasında davul zurnayla, ellerine kına yakarak askere gönderirler. doğaldır ki, kışlada daha yoğun bir militarizasyon yaşanır. türkiye'de adaletsiz düzene karşı kitle tepkilerinin az olmasında, 18 yaşında askere gidenlerin yaşadıkları militarizasyon ve disiplin de hayli pay sahibidir. gençlik döneminde kışlada maruz kalınan, itaatkâr ve sorgulamayan birey tipinin kurgulandığı militarizasyonun tortusu, terhisten sonra bitmeyen askerlik anılarıyla sürer gider. hâlen okullarda okutulan milli güvenlik bilgisi ders kitabındaki ifadesiyle ''askerlik yapmayan kişi kendisine, ailesine ve yurduna faydalı olamaz.'' (yani, askerlik yapmadıklarına göre, kadınların ne kendilerine, ne ailelerine ne de ülkelerine faydaları vardır) (!)

''ordu millet'' böbürlenmesi milliyetçiliğin çocukluk hastalığıdır. her çocuk bu hastalıkları geçirir, bağışıklık kazanır, büyür hayata atılır.ilk ''ordu-millet'' fransızlar, onlardan etkilenen almanlar ve öteki uluslar ''ordu-millet'' olmaktan çoktan vazgeçtiler, militarizmi vicdanen reddettiler. türkler ise hala olduğu yerde sayıyor.

her türk asker doğuyor, asker doğduğu için her şeye asker gözüyle bakıyor, karşılaştığı her soruna askeri çözüm arıyor, kendisi çözüm bulamadığında çözümü askerden bekliyor; asker doğmaya itiraz eden biri çıkıp yargılandığında, adliye kapısında linç etmeye yelteniyor.

kışladaki asker elbette asker doğduğunu düşünür, hayatı böyle algılayıp yaşar. şaşılacak şey değildir. çünkü askerdir. kışla, askerce düşünüp askerce yaşanacak yerdir.asıl şaşılacak olan; kışla dışında siyasetçi, bürokrat, hukukçu, doktor, mühendis, gazeteci, esnaf, işçi, marangoz, oto tamircisi, hangi meslek grubunda olursa olsun; sağcı, solcu, milliyetçi, dinci, hangi siyasal kompartımanda olursa olsun, sivillerin de asker doğması, hayatı askerce algılayıp yaşaması; militarizmle gizli ya da açık aşk ilişkisi yaşamayan aydın sayısının neredeyse hiç olmayışıdır.

zorunlu askerlik ise türk halkinin sirtindaki kamburdur. kangren olmus bir bacak gibi düsünün. ya bu bacaği kesmeli, ya da...

neyse...
10 donumluk tarlalarda sigara izmariti ve cakil tasi toplanmasi adina gerekli olan aktivite.
fazla deşilmemesi gerekendir. askerliğiniz bittikten sonra yalvarsanız da tekrar almıyorlar zaten. zorunlu olması gerektiği için zorunludur, doğalgaz zamları ya da her istiklal caddesindeki taşların kırılıp yeniden yapılması gibi keyfi bir şey değildir; o yüzden efendi gibi yapılıp gelinmesi kendiniz için daha iyidir.

edit: tamam ulan, kurcalayın. "en verimli çağımda askere aldılar" diye ağlayın. zaman geçmek bilmesin, psikolojiniz bozulsun. askerden gelince de anılarınızı anlatırsınız göbeğinizi tuta tuta.
(bkz: ya sese ya sisi)
askerliğini yaptıktan sonra "beni de alın beni de. ben de yeterince öküzüm beni de alın. ya ben ya ben?" diye diye kapısında bekleşilen askerlik olayıdır.
genelde askerlik görevini yapmamış olanların anti-militarist biraz da entellektüel bir hava içinde kış-kışladıkları, hor gördükleri bir çeşit vatani zorunluluktur.

türkiye içinde birçok farklı kültürden insanı barındıran, karma bir devlettir. bu kadar çok düşmanınınz varsa ve siz -kaba tabirle- "karma" iseniz o zaman sizi bir arada tutacak güce ihtiyaç duyarsınız manevi olarak.

"türküz biz" ya da "madem türksün göster ürksün" bir "manevi bağlayıcı" değildir. manevi bağlayıcılığı törpülediğinizde zaten kaos ortaya çıkar.

ülkedeki herkesin askerlik yapmış(yapacak) olması, az raslanır bir toplumsal bütünlük sağlar. bu birlik duygusunu milli maçlardaki başarı ya da eurovizyon birinciliği sağlamaz öğle değil mi? yani şunu diyorum yaşınız kaç olursa olsun, askerlik görevinden sonra tanımadığınız bir adamla bile askerlik anılarını konuşabilirsiniz.

ülkenin durumu içler acsıdır beyler. istanbulu falan düşünmeyin. gidin doğuda bir köye bakın. adamın okuma yazması yok, türkçesi yok, dünyadan ve kendinden haberi yok. köyü dışına çıkmamış. siz zorunlu olarak bu adama birşeyler öğretiyorsunuz. bazı gerçekleri öğretiyorsunuz. köyün dışına çıkartıp adamı bak kardeşim burası türkiye diyorsunuz. en azından tuvalete gitmeyi öğretiyorsunuz. tuvalete edemeyen adamların da olduğunu unutmayınız bu ülkede... ama iyilikle ama dayakla...

işin zorunluluğuna, daha ziyade zorluğuna gelecek olursak, evet askerlik ana kucağı değildir. ülke için bir çok saçma sapan (gereksiz) eğitimi, masrafı barındırır. düşmanlarla fiili savaş işe 15 aydır elinde silah olan gencin işi değildir. bu işi profesyoneller yani mesleği askerlik olanlar yapmalıdır aslında.

kısaca ve özetle..

askerlik savaş-düşmanlar yönünden gereksizdir. ordunun çoluk çocuğa ihtiyacı yok. profesyonellere ihtiyaç var.

ama bu mantıktan değil, sosyolojik açıdan bakarsanız, faydalarını da görürsünüz.

zorunlu askerlik(miş)...
zorunuza mı gitti?