bugün

--spoiler--
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
iklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak
Seninçin dallardan süzülen ıtır
Seninçin karanfil, yasemin zambak

Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin, gölümde açan nergisler
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
--spoiler--
Şiirlerinde çocukluk ve ilkgençlik anılarına bağlılık, yaşamın küçük mutluluklarından duyulan sevinç, acıma duygusu, iyilik düşüncesi, istanbul sevgisi, Tanrı'ya şükran, ölüm gerçeğini kabulleniş gibi konuları, gözlemci ve dışavurumcu bir tarzla genellikle hece ölçüsüyle, ama kimi zaman serbest ölçüyü de kullanarak işlemiştir.
O günü görmek için sade bekleyeceğiz
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları
Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz
Bir sabah dökülecek baharların baharı

Bu bahar yalnız mesut günler taşımaktadır
Başbaşa kalacağız kenarında bir suyun
Göz alabildiğine yeşil uzanan çayır
Bir saadet içinde sessiz otlayan koyun

Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle,
Bir melek ordan bize uzatacak elini
Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle
Ümitlerin en güzelini
öss öğrencilerinin zos diye kodladığı şair kişidir.
yiğenimi geçen haftaki edebiyat ödevi.

pardon olayı kişiselleştirmeyelim. lise son sınıfların geçen haftaki edebiyat ödevidir.
geçen zaman

Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
ilk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak hatirlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?
yedi meşaleciler topluluğunun en popüler ismidir. eller şiiri muhteşemdir.

ELLER

Eller, hepsi de beşer tane parmaktan,
Eller, türlü türlü... Yaşamaktan.

Boynu bükük eller, dizlerin üstünde,
ister bir yabancının, ister kardeşimin de!

Eller, göbek üstünde, yok bir şey umurunda.
Ellikten çıkmış eller, ekmek uğrunda.

Derileri soyulanlar çamaşırdan.
Eller, avuç içleri nasırdan.

Karımınkiler öylesine, çocuğuma bakmaktan,
Tahta uğmak,sabah karanlığı ateş yakmaktan.

Açılmış, kapanmayacak avucundan belli
Dilencinin eli.

Eller,eteklerde, baygın düşmüş bir ara.
Eller, sarılmış demir parmaklıklara.

Bir elim kalem tutmuş, yazı yazar.
iki elinde kazma, toprağı kazar.

Eller var titrer durur, el var yumuk yumuk.
El var pençe olmuş, el varyumruk.

Hepsi de etten, deriden, tırnaktan;
Farkları yok ama dal ucunda yapraktan.

Atmış elindekini, tutmayacak bir daha,
Eller görüyorum, eller, açılmış Allah'a...



ZiYA OSMAN SABA (1940)
en ünlü eserlerinden biri mesut insanlar fotoğrafhanesi olan şair.
cemal süreya'nın hakkında "ziya osman saba şiirinde hiç terlemedi. onun şiiri bir gün bir trafik kazasına kurban gidecek küçük dayının şiiridir" dediği bir büyük şairdir.

bir şiiriyle de analım ustayı.

yetişir

beni hatırladıkça,
arasıra gönlümü al.
sokakta görünce,gülümse,
yanıma yaklaş,
az elin elimde kal.

evine misafir geleyim,
kahvemi sen pişir.
taze doldurulmuş sürahiden
bir bardak su ver
yetişir...
Aza kanaat etmeyi bilen, kaderci şairimizdir. Bir lokma bir hırka felsefesini benimsemiştir, okunası şiirleri vardır.
bu rüzgar

bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek
gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek.
bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek,
çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek.
- çek ciğerlerine, bir nefes daha çek,
bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
(bkz: kimbilir)
ÖLÜLER

Ölüler, ölüler nerelerdesiniz?
Ölüler, bir bilinmez yerdesiniz.
Artik gündüzleriniz gece,
Bütün günleriniz: dün.
Artik her sözünüz sükût,
Her isaretiniz gizli.
Tutuyoruz nasihatlerinizi...
Ölüler, ölüler her yerdesiniz!
Ne zaman aynaya baksam,
Görünüveriyor babam...
Bahçem, odam, sofam,
Nereye geçsem, nereye çiksam;
Hâtiram!
Her yerde sizden bir eser.
Gökyüzünde bir bulut
Biraktiginiz sesler
Yakin günese, aya.
Dokunabilsem oraya,
Kiminiz konusacak,
Kiminiz gülecek,
Eski günler gelecek.
Ölüler bilebilsem gittiginiz yeri,
Ruhum, muradina erecek;
Annem dösegimi serecek,
Topraginiz topragim,
Aranizda yatacagim.


Ziya Osman Saba
Geçen Zaman (1942)
1910 yılının Mart ayında, istanbul'da doğdu. Babası askerdi. Sekiz yaşında iken annesi ölen Saba, Mütareke yıllarında yatılı olarak başladığı Galatasaray Lisesi'nden 1931 yılında, istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1936 yılında mezun oldu. Servet-i Fünun'da yayımlanan şiiriyle edebiyata başlayan ve Yedi Meşale topluluğu içinde yeralan (1928) Saba, Hukuk Fakültesi'nde iken Cumhuriyet gazetesi muhasebe servisinde (1931-1936) , mezuniyetinden sonra Emlak Kredi Bankası'nda (1936-1945) ve bilahare Milli Eğitim Basımevi Tashih Bürosu'nda çalıştı (1945 - 1950). Kalp hastalığı üzerine evine çekilerek Varlık Yayınevi'nin yayın işleriyle meşgul oldu. Ziya Osman Saba 29 Ocak 1957 tarihinde istanbul'da öldü.

ESERLERi
Şiirleri: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman,Nefes Almak
Hikayeleri:Mesut insanlar Fotoğrafhanesi, Değişen istanbul
degerli bir sairimiz. (Mart 1910, istanbul-29 Ocak 1957, istanbul)

Mütareke yıllarında girip hep yatılı okuduğu Galatasaray Lisesi'ni (1931), Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisinde çalışırken de istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. (1936), bir bankadaki görevinden ayrılınca Milli Eğitim Basımevi Tashih Bürosu Şefi oldu.(1945-1950). Geçirdiği kalp rahatsızlığı üzerine Kadıköy'deki evinde Varlık Yayınevi'nin işleriyle uğraştı. 1957 yılında evinde hayata gözlerini yumdu. ilk şiiri Servet-i Fünun dergisinde Ocak 1927'de çıkan Ziya Osman, bu dergide tanıştığı arkadaşlarıyla Yedi Meşale Topluluğu'nda birleşti. Meşale dergisi kapatılınca bir süre Milliyet Gazetesi'nin edebiyat sayfasına, içtihat dergisine yazdı. 15 Temmuz 1933'den itibaren Varlık dergisi çıkmaya başlayınca, yazı ve şiirlerini Varlık'ta yayınladı. Yedi Meşaleciler'in şiire en sadık şairi Ziya Osman, çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev-aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, Tanrıya kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı. öteki dünya özlemi gibi konuları işlemiştir.

siirleri icin:
(bkz: ÖLMEK KONUSUNDA)
(bkz: YETiŞiR)