bugün

Geçen sene de bilet bulamamaktan yakındığım tiyatro oyunu. Karaborsa falan bulup gitmem gerekiyor. izleyemezsem çok büyük pişman olacağım biliyorum.
Bilet bulup da gitme şansına erişemediğim oyun.

Üstadı sahnede canlı izlemek müthiş olurdu.
dün izlediğim harika oyun. şener şen ustanın lütfü ustayı canlandırışı, eksilmeyen enerjisi ile harika bir oyundu. çok büyük sanatçı. 70leri ve büyük işçi hareketini konu alıyor. izleyin, görün naçizane tavsiyem.

insan kime hizmet ettiğini iyi düşünmeli.
pek güldürmese hatta tiyatro havası içinde geçse de şener ustanın en güzel filmlerinden biridir. bu filmi izlemenizi tavsiye ederim.
şu sıralar tiyatro oyununda yer bulunamayan; fakat youtube’da 1988 yapımı filmin hd versiyonu bulunan enfes bir film/tiyatro.

tamamen basit semboller üzerine kurulmuş, genel olarak faşizm eleştirisi bir eser. kaba olacak belki ama bir şekilde hepimizin bir avuç zengine köpeklik ettiğimizi yüzümüze tokat gibi çarpar. lütfü usta’nın her fikre onay vermesi, sorgulamaması, bir söylediğini bir sonrakinde inkar etmesi tipik bir toplum analizidir. ama filmin en büyük alt mesajı ise kendimize hayali ve basit gerekçeler bulup karşımızdakini çok kolay ötekileştirdiğimizdir. ayrıca türk film tarihinin ender tek mekan filmlerinden biridir. izleyin hatta mümkünse oyununa gidin.
Spoiler içerir...
Filmle ilgili uzun sayılacak bir entry girmek istedim. Sabahın bu saati buna en uygun zaman dilimi. Neyse...

Aynı adlı tiyatro eserinden uyarlanan Şener Şen'in başrolünde olduğu başar sabuncu filmidir.
Tek bir mekanda geçmesine ve yer yer sıkmasına rağmen teknik olarak oldukça başarılı da sayılabilir. Kıymeti pek bilinmeyen filmlerdendir. Çok politiktir ama derinliği yoktur.
Filmi teknik itibari ile ele alırsak gerçekten dönemi için ümit vericidir ama anlatım tekniği açısından bence vasattır.
Mutfak atmosferi gerçekten sizi filmin içine alıyor.

Filmin anlatım ve benzetmelerini beğendiğim yönleri şunlar. Köpek metaforu cidden iyi.

-filmde köpek ve işçilerini sömüren patronları asla görmez ama sürekli hissederiz. Bu benzetme anlatmak istediği şeyi anlatıyor.
-köpek dilenciler, bohçacılar gibi garibanları ısırıp parçalar. Patron ise işçileri kıyımdan geçirir, vurdurur.
-patron kerim bey Haziran olaylarında işçilerinden kaçıp avrupaya sığınır. Dönüşte alman kurdu ile döner. Sermayeyi kendine koruma almış bir görüntüdür bu.
-köpek ülkücü kamplarına gidene kadar selime saldırır. Bir faşiste dönüşünde hiç saldırdığını işitmeyiz.
-ilk gelen köpek Pehlivan (şener şen) tarafından zehirlenir. Bunu zehirleyeni bulmak ülkücü selime kalır. Sermayeyi tetikçiler korur mesajı başarı ile verilir.
-işçi olaylarını, cinayetleri, sıkı yönetimi ve isyanı asla görmeyiz ama mutfağın boğan atmosferinde bu durumu sonuna kadar hissederiz. Başar sabuncu o dönemin kaotik atmosferini 45 m2'lik bir mutfak üzerinden verir izleyene.

Gelelim olumsuz yanlarına.
ilk başta dediğim gibi anlatım tekniğindeki olağanüstü problemler beni filmden sıklıkla kopardı.

Eleştirimden evvel Birşeyi kabul edelim. Sinema-tiyatro-müzik hatta tüm sanatlarda sol görüş her zaman satar. Özgürlüğü, adaleti ve bağımsızlığı simgeleyen sol sanata daha yakındır. Reklamda kadın sattırır sözü , sanatta sol için geçerlidir. Elbette bu sol görüşün devrimden sonra Gibi garip yapımlardaki başarısız anlatılarda olduğu gibi karakter evrimleri, konu derinlikleri, olay ve biçim düzlemi üzerinden yapılmadığı zaman o eser güdük kalır.

Zengin Mutfağında da bu bol miktarda var.
Filmde Ülkücüler devlet solcular ise devrimci/işçi/hakkını arayan mazlum olarak resmediliyor.1970-80 arasında geçen filmde, ülkücüler çok silik ve başarısız eleştirilerle anlatılmış. Hatta kızıyorum şu filmlere ve eserlere. Benim gibi ülkücülük konusuna son derece uzak bir adama bile ülkücüleri savunduruyorlar.

Nedir peki bunlar bu anlatımdaki kötü yanlar yada ülkücü eleştireyim derken işi kotaramamak...

1.Selim efendi 10 dakikada nasıl faşist oldu?

Filmde/oyunda ülkücü bir devlet tetikçisi rolündeki selim kendi halinde bir türkoloji öğrencisiyken, aranan bir öğrenciyi ihbar ettikten sonra patron Kerim bey'in yanına çıkıp 10 dakikada nasıl mutantlaşmış bir makineye dönüşür anlamak güç. Yani anladık sol tabirle faşistleri (ki faşist kelimesi tam anlamını stalin rusyasında bulur) eleştireceksin de, yahu bu ne hız. Çocukçağız bir anda et yerken havlayan, 10 dakikada anarşist lafını gönlüne düşman diye işleyen bir adama dönüştü. Metafor falan diye savunulabilir ama böyle metafor olmaz. Bu anlatımdaki büyük hata, çalakalem karakter kurgusudur. 1979 yapımı yusuf ile kenan Filminde de ülkücülerin çocuklara tetikçilik yaptırması anlatılır ve olağanüstü başarılıdır. Göze batmaz. Orada da bir siyasal propaganda sezersiniz ama bunu sinema diline uygun yaparlar. Zengin mutfağında bu dil maalesef yok.

2.Kamptan sonra ansızın değişim nasıl gerçekleşti?
Selim ülkücü kampından geldikten sonra nişanlısına dokunmuyor bile. Ulan adam ülkücü olduysa aşkından da mı vazgeçti. Tamam ülkücüleri kötü resmedeceksiniz amenna eser sizin yapın istediğinizi ama adamlar ülkücü oldu diye sevmeyi, bir kadına dokunmanın huzurundan da mı vazgeçti.

3.Korkak katil tiplemesi ne alaka?

Selim patır patır solcu infaz ediyor ama kapı gıcırtısından havaya sıçrıyor. Anladık bu tetikçiler korkak diyeceksiniz ama bu ne propagandist bir anlatım.

Anlatım konusu böyle.
Peki oyunculuklar. Şener abi hariç vasat demiştim zaten. Toplamda da 5 oyuncu olduğunu ekleyelim. Diğer karakterleri hiç görmeyiz film ve oyunda. Sadece işitiriz.

Filmin en nefis yanı şener şen. Tam bir kaypak halk sınıfını temsil ediyor. Şivesini kafasına göre değiştiyor. işçiler evi basacak diye yalanlar uyduruyor. Köpek zehirlemek için Hamza'dan (Peygamberin amcası) af dileniyor. Patrona arkasından saydırıp yüzüne karşı kul oluyor. Şener şen harika oynamış.

Ülkenin en karışık yıllarında karşılıklı kırdırılan iki siyasal grubun birini aziz diğerini şeytanlaştıran dili hariç çok beğendiğim bir filmdir diyebilirim. izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
şener şen in oynadığı film. nette bulunamamıştır.
türkiye'deki epik tiyatronun güzel örneklerlnden biridir. istanbul büyük şehir belediyesi tarafından hala oynanmaktadır. Oyuncuların mikrofon kullanmaması, müziğin çok ağır basmaması oyunun artıları olarak düşünülebillr. Ama oyunu izlerken aklıma bir fikir geldi; şimdi oyun sırasında bazı noktalarda oyuncular donup kalıyor ve sahne sephia tonlarında aydınlatılıyor ve sahne gerçekten bir fotoğraf karesi gibi duruyor. O kareler benim çok hoşuma gitti, belki fuaye alanı o karelerle süslenebilirdi. Oyun arasında fuaye alanına baktım ama göremedim. Ayrıca lütfü ustanın şivesi yer yer repliklerin anlaşılmamasına neden oluyor.
Sağlam bir Türkiye eleştirisi yapan ve ne yazık ki 40 yıl öncesi ile bugün arasında değişen bir şey olmadığını gösteren oyun. Şehir tiyatrolarının gazabına uğramadan gidip izleyin.

Şöyle bir incelemesi de var (bkz: http://bahcelerdemaydanoz...esur-bir-baks-zengin.html)
şener şenin oynadığı sinema filminin tiyatro versiyonu.

18 ocak ta üsküdar da izleyeceğim tiyatro oyunu.

çok sevdiğim lise edebiyat hocam tavsiye etti, umarım beklentilerimi karşılar.
faşizm iyi bir şey midir ki eleştirmek kötü olsun diyerek neden yasaklandığına aklımın ermediği oyun!

oyun bu oyun!

(bkz: istibdat devri)
faşizmi eleştirdiği için şehir tiyatroları'Nın şubat ayı programından kaldırılmış, bir vasıf öngören eseri:

http://haber.sol.org.tr/k...erimden-kaldirildi-haberi

bugün fatih reşat nuri sahnesi'nde saat 15.30'da son gösterimi oynanacak.
görsel
tiyatro sahnelerinin en iyi oyunlarından biridir. perde kapandığında, selamlama sırası 'selim', karakterini canlandıran oyuncuya geldiğinde izleyenlerin 'yuhlaması' o'gün için tuhafıma gittiyse de, sonradan aslında rolünü en iyi yapanlardan birinin onun olduğu gerçeği, oyunu ikinci defa izlememe neden olmuştu. izlerken etkilenenler karaktere göre nabız verirken, oyunun senaryosu, oyuncunun sahne performansını seyirciyle beraber bütünleştirerek, yaşattığı tiyatro sahnelerinin en kaliteli oyunlarından biridir. "zengin mutfağı"

--spoiler--
Gençlik yıllarındaki pehlivanlığı ile övünen Lütfü Usta , zengin işadamı Kerim Bey’in evinde aşçıdır. Bir sabah kalktığında evde kimsenin olmadığını farkeder. Yanında çalışan kızın, o gün nişanı vardır. Ama sözlüsü Selim de ortalıkta görünmez. O sırada gelen şoför Seyfi’nin ağabeyinden, işçilerin grev ve yürüyüş yaptığını, patronun - ne olur ne olmaz- diye Avrupa’ya gittiğini öğrenir. Selim’le genç kız nişanlanır. Ortam sakinleşir, Kerim Bey döner. Lütfü Usta, gelirken getirdiği eğitimli kurt köpeğine özel yemek pişirdiği için sinirlenir. işsiz nişanlı Selim, evlenebilmek için ihtiyacı olan parayı bulma amacıyla kargaşa çıkaranları ihbar eder. Bunlardan biri Selim’i tanır. Öldürülmekten korkan Selim, Lütfü Usta’ya sığınır. Lütfü Usta’nın konuştuğu Kerim Bey, bu “muhbir vatandaş” genci özel bir kampa yollar. Selim döndüğünde değişmiş, havalı ve agresif biri olup çıkmıştır. Saldırgan ve huysuz kurt köpeğini ise Lütfü Usta zehirler. Bunu ancak anarşistlerin (!) yapacağını düşünen Selim araştırma yapar, nişanlısından şüphelenir. Kerim Bey iki köpek daha getirir. Genç kız ise Seyfi’den şüphelenildiğini sanır, ancak kendisi olduğunu anlar ve Selim’den ayrılır. Ahmet ve Seyfi gösteri yürüyüşlerine katılır. Lütfü Usta birgün gazetede miting alanında Selim’le eski nişanlısının kavga ederken resmini görür. Eski pehlivanlığı depreşir. Bir kız kadar yürekli olmadığını düşünür. Köşkten ayrılmalı mıdır, yoksa kalmalı mıdır? Bu ikilemde öylece kalakalır..
--spoiler--
özel msj bölümüme gelen 15 - 16 haziran 1970 işçi direnişi ile ilgili mesajdan sonra tesadüfen* varlığını öğrendiğim ve izleme fırsatı bulduğum 1988 yapımı film.
şener şen oynamaktadır.
teatral yönü baskın, sembolik öğelerle dolu, izlenesi bir sinema filmidir.