bugün

hayatın oyundan, hikayeden, filmden olabileceği gibi diziden de ibaret olabileceğidir. dünya boştur. takmamak gerekir. sakin olunuz. (bkz: sonsuza kadar devam edecekmiş gibi olan diziler)
hayatin bir dizi olup olmadigini sorgulayan cumle.

zaten hepimiz dizi gibi bir hayat yasamiyor muyuz? bunu sormak bile abesle istigal. her sabah king ya da queen size yatagimizdan zimba gibi, fisek gibi cikip, direkt olarak dusa giriyoruz. bunu yapmadan once banyomuzda bulunan ipod calarimizi da aktif hale getirmeyi unutmuyoruz tabi. dusakabinin kapisini kapatip suyu ne sicak ne de cok soguk konuma getirdikten sonra, kendimizi temizlemeye hic mi hic niyetimiz olmadan bir islanip cikiyoruz ve beyaz havlu yari belimizde aynaya bakarak pilli ve 18 bicakli, kayganlastiricili, nemlendiricili tras bicagimizla bir guzel tras oluyoruz. daha sonra yine piller yardimi ile elektriklendirdigimiz dis fircamizla dislerimizi fircalayip bu banyo rituelini burada noktaliyoruz. burada disleri kahvaltidan once fircalamak esas rolu oynamaktadir. zira hangi akli sakil birey yedigi ogunden sonra dislerini fircalar ki? banyodan cikanda sevgilimiz-karimiz fakat kari ne lan? o senin halen sevgilin- kahvemizi koymus oluyor ve biz bir yandan gomlegimizi iliklemeye calisirken bir yandan da zifir gibi karanlik kahvemizi yudumlamaya calisiyoruz. bu eylem midemizi sabah sabah sikip atsa dahi yigitle bok surdurmememiz lazim zira biz dizi gibi bir hayat yasiyoruz. evden cikmadan once aceleci tavirlar sergilemek fabrika ayarlarimizdan gelen bir ozellik. bu nedenle masamizin basinda olmamiza en az 2 saat olsa bile evden erken cikmak bizim adetimiz zira gec kalmak soz konusu olamaz. o cok onem verdigimiz isimize baslamadan once gecen aksamki lakers-detroit maci hakkinda yorum yapmadan gecemeyiz. her ne kadar yan masamizda oturan arkadasi alt tabakadan gorsek de onun kafasini utulemeliyiz kobe bryant ve dwight howard ikilisinin performansi hakkinda konusurak.

maillerimize seri sekilde cevap verirken, selam cnm nbr minvalinde olanlara bile supervisorimizi cc'lemeyi unutmuyoruz. zaten mevcut pozisyonumuzun is tanimini tekrardan biz yazacak olsak, butun dunyayi attigimiz maillere cc'lemeyi ilk madde olarak yazardik. yogun mail trafiginin ardindan masamizin basindan kalkiyoruz ve bunu yaparken yan masadaki alt tabakaya karpal tunel sendromundan bahsetmeyi ihmal etmiyoruz tabi. bunun kimsenin basina gelmesini istemiyiz dogal olarak. her gun 2 litreye yakin suyumuzu icip, meyvemizi yiyiyoruz ve boylece kabizlik sikintisi falan cektigimiz de yok.

oglen yemegi vakti yaklasinca kipirdanmalarda basliyor haliyle. alt kattaki muhasebe muduruyle ana caddede bulunan cin lokantasina gitmeyi planliyoruz cunku cin yemegi yemeden duramiyoruz. biz bir seyi yapmadan, yemeden duramayan bir insaniz. oglen yemegimizi en az 45 dakika en fazla 1.30 saat olmak sartiyla birtakim sosyal aktivite planlamakla ve ayni anda binlerce km uzakliktaki cinlilerin sokaklarda yapip 1 dolardan daha az paralara sattigi tavuklu sebzeli noodleimizi afiyetle yemekle harciyoruz. chop sticks onemli tabi. o olmadan cin yemegi yemenin anlamsizligi uzerine 275 sayfalik referans kitabi yazabiliriz. oglen yemegini kallavi bir hesapla gogusledikten sonra kose basindaki starbucksdan bir sicak icecek almazsak sanki 30 saniye sonra bu dunyadaki misyonumuz sonlanacakmis gibi bir hisse kapiliyoruz ve dogruca starbucksa dogru yonleniyoruz.

kahveler icildi, gundem tartismalari yapildi, internetten haftasonunun populer mekanlari arastirildi ve bu arada gunluk islerin hepsi gozumuzun icine bakti durdu. zira dizi gibi yasadigimiz bu hayatimizda gunluk islerimizi yapmak icin geldigimiz ofisimiz bizim icin bir ikinci evdir. ve biz bu evde istedigimiz zaman calisiriz, istedigimiz zaman ise butun gun elimizde bir kalemle geri yaslanip derin dusuncelere dalariz. bu dusuncelerden aninda siyrilarak, stock marketde olan lotlarimizi satmamizin zamani geldigi herkese duyuracak sekilde yuksek bir sesle beyan ederiz.

bir gunun daha sonuna gelirken, isten 15 dakika erken cikariz ve dogruca gyme gideriz. zira gun icinde cok calisip yoruldugumuzdan, bu stresi ancak treadmillde kosarak atabiliriz. zaten hepimiz dizi gibi bir hayat yasiyoruz.
"hayır. hayat bir tiyatro. çünkü dizi çekilirken hata yapıldığında tekrar çekilebilir. fakat tiyatro oynanırken yapılan hatanın geri dönüşü olmaz. tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi..." cevabı verilebilecek bir sorunsal.
Hayat bir diziyse eğer senaristle görüşmek isterim, hayat bir tiyatro ise eğer bana sufle verenin tipiyle cima eyleyeyim.