bugün

bu düşüncenin sonucunda marjinallik de sıradanlaştı alternatif de niteliksizleşti..

sonra postmodern retroya dönüş dönemi başladı..

yani burjuvanın özüne dönüşüyle imtihanı devri..

köy ürünlerinin pahalı olması , insanları tatil için oteller yerine küçük koylarda köylerde bi kaç haftalığına yaşaması , gözlemecilerin top olması vs vs..

insanlar çok o kadar çoklar ki.. ve de o kadar aynılar ki.. kurallar o kadar belli ve katı ki.. istediğin kadar farklıyım diye götünü yırt , senden önce yırtılmış en az bi kaç milyon göt var..

hayatta hiç bi şeyden çekmedim ,insanların bu kadar kolay çözülebilir olmasından çektiğim kadar..

adını söyle hikayeni yazayım.. tabii olay benim müthiş pşisik yeteneklerim değil , başlıktaki durum..
serdar ortaç nasıl bu kadar seviliyor? demet akalın bu kadar boktan şarkılar yaptığı halde bir ton parayı nasıl kaldırıyor? eskiden sabit bir kitleye hitap eden gruplar popülerleşince insanlar neden dinlemekten vazgeçerler? ben neden behzat ç. ile gereğinden fazla popüler olan pilli bebek adına derin üzüntü duyuyorum? sen neden duymuyorsun?

bugüne kadar belli birikimlerle oluşmuş, kemikleşmiş bir çok sözlü kural vardır. örneğin yeşil pantolon giyer altına bir de kırmızı ayakkabı çekerseniz komik olursunuz. ama sizin diğerlerinden hiç bir farkınız olmadığı yönünde kesin uyarılar veren o siyah pantolon ceket ayakkabı üçlüsünü kombinlediğinizde sorun çıkmaz.

''nerde çokluk orda bokluk'' bu gibi durumlar için söylenmiş bir söz değil fakat bu gibi durumları özetleyen en iyi söz öbeği.

bir çok insanın hoşuna giden, çok seveni olan şeyler genellikle niteliksiz, sıradandır. çünkü her insan birbirinden siyah ve beyaz arasındaki fark kadar farklıdır ve aynı şeyin bu kadar farklı kişiler tarafından sevilebilmesi çooooook küçük bir olasılıkta nadiren efsane olmak hasebiyledir.

günümüzde herkesten farklı olmak da popüler olmuştur. ne güzel ironi değil mi?
Tipi cümle kurabilmek için kişinin önce "yığın" ın anladığını anladığından emin olması, sonra o yığından çok farklı bi bakış açısıyla anlaşılır olan konuyu ele alması gerekir. Yani bu durumda yığının anlamadığını anlayan değil yığının anladığından başka bi form çıkarabilen sıradışıdır. Zaten sıradışı olanın farklılığı onu seçende değil seçilenin kendisindedir. Yoksa otobüslerde uçaklarda yolda orda burda "Bak ne kadar farklıyım" modunda dolaşan, kimsenin dinlemediği müzikleri dinleyen, kitapları okuyan , filmleri izleyen binlerce "farklı insan" var. O güzel beyninizi seçiciliğe değil yaratıcılığa yorun bi zamet.