bugün

Hastane hastane dolaştırılarak sağlık sisteminin iflası sonucu öldü.
Tanıştırayım, Yusuf Dalgın. Taksi şoförü, 3 erkek evlat babası, Ortaköy esnafının sevilen isimlerinden.
Cuma sabahı erken saatlerde ağır mide ağrısıyla Taksim (ilkyardım) Hastanesine kaldırıldı.
Tam oniki saat sonra nihayetinde teşhis konulduğunda Bağırsaklara acil ameliyat gerekiyor. Hemen ameliyat olmazsanız on saat içinde bağırsak zehirlenmesinden öleceksiniz. Ama ameliyatı bu hastanede yapamayız dendi.
Fakat istanbulda hiçbir hastane Taksimin sevk talebini onaylamadığı için, Çapadan Cerrahpaşaya devlet hastaneleri bir bir Doluyuz diye Yusuf Dalgını reddettiği için, hastaneye varışından tam onaltı saat sonra Taksim ilkyardımda son nefesini verdi.
Cumartesi günü öğle namazı sonrası Ortaköy Dereboyu Camiinde cenazesi kaldırıldığında, henüz 59 yaşındaydı...
ülkemizde insan hayatının ne kadar ucuz olduğu gösteren örneklerden biridir sadece.
--spoiler--
1948'de kabul edilen insan hakları evrensel bildirgesi'nin 25.maddesi;

"1. herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.
2. anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar"

diyerek en temel hak olan "yaşam hakkı" çerçevesinde sağlik hakki'na yer vermiştir.
burada görüldüğü üzere sağlık hakkı ile sosyal güvenlik hakkı birarada düzenlenmiştir
--spoiler--

ikinci önemli belge olarak kabul edebileceğimiz, insan hakları evrensel bildirgesinin bir devamı ve onu açımlayan bir belge niteliğinde olan ve devletlerin kabul ve imzasıyla o ülkeye ait bir "ulusal iç hukuk kuralı" haline gelmiş bulunan "ekonomik, sosyal ve kültürel haklar sözleşmesi"(*) nin 12. maddesi de sağlık hakkını "sağlık standardı hakkı" başlığı altında şöyle düzenlemiştir.

--spoiler--
"1. bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır.
2. bu sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir:
a) varolan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişmelerinin sağlanması;
b) çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme;
c) salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü;
d) hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması."
--spoiler--

--spoiler--
sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, bir ekonomik ve sosyal haktır. bu yönüyle kamuya ya da anayasada geçen biçimiyle devlete belli yükümlülükler öngörür. devlet bu ödevleri altına imza attığı "ekonomik, sosyal, kültürel haklar sözleşmesi"nin de bir gereği olarak yerine getirmek ve herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanması için gerekli tedbirleri almalı, kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamak durumundadır.
--spoiler--

malesef ülkemiz, sosyal bir devlet olgusundan uzaklaştığı için, sağlık hakkı ne kadar para ve şöhretinin olmasıyla eşdeğer olduğu için, bu insan ölmüştür. bu insanın ölmesinde ki en büyük suçlu devlettir. akp zihniyeti, her ne kadar böbürlense de sağlık konusunda yaptığı reform zırvalarından, ülkemizde sağlık hakkı demek eşittir cebindeki para demek. ne kadar ekmek, o kadar köfte misali.
türkiye' de sanki iki farklı sağlık bakanlığı var gibi;

birincisi; daha yenice ibrahim tatlıses sayesinde, bir uçağa sahip olduğunu öğrendiğim sağlık bakanlığı.

ikincisi; 16 saat boyunca sevk edilemediği için hastasının ölmesine yol açan bir sağlık bakanlığı.

bu satırları okuyabiliyorsan, sakın hastalanma.

okumuyorsan da; sana tahsis edilmiş bir uçak var.
durup düşünüp, "insanlığımızı" gözden geçirmemiz gerektiğini bizlere hatırlatan bir ölüm...
hakkında bilgi sahibi değilim ama tam teşekküllü üniversite hastanelerinin sosyal güvencesi olmayan hastaları kabul etmediklerini görüyorum yaşıyorum. ikinci basamak devlet hastanelerinden acil müdahale gerektiren hastaların eğer sevk edecek uzman hekimin kişisel bağlantıları yok ise nasıl ortada kaldığı malum.
insanlığımızdan utanılası bu tür olaylar o kadar sıradan ve sıkca yaşanıyor ki, burada söylenebilecek hiç bir söz, cümle, ifadelendirme kifayetsiz... "mekanı cennet olsun" bundan sonra kurulabilecek tek cümle...
ilaç kuyruğu diye birşey ülkemizde kalmadı , hastanelerde kurukları biz diyen akp nin gözüne sokulası cinayet. evet resmen cinayettir bu. bürokrasi öldürmüştür.
sağlık sisteminin sonucudur.
şuanda ankaranın hiç bir hastanesinde yoğun bakımında yer yoktur. başkentde durum buyken diğer illerde içler acısıdır. mesela ibrahim tatlısesin başına geln olay sade vatandaşa gelseydi şuan yeri mezarlıktı bu ülkede paran yoksa ünün şöheritin yoksa hastanelerde işin yok demektir.