bugün

(bkz: memleketimden izsan manzaraları)
nefesin kadardır cümleler demişlerdi de anlamamıştım başlarda. farkında değildim geçip giden zamanın. tebessümler boş bir tablonun tek tonuydu sanki.
tuvallerimi saklamanın anlamsızlığı sinmişken üzerime, aklıma geldikçe ürperen tenimi sakinleştirmenin bir yolunu bulamamıştım henüz. korkulan olmamalıydı bu defa.
yalanlara inanırsın sende. duymak istediklerini kulaklarına fısıldarken iki dudağın bir araya gelmez mutluluktan. iki yakamın bir araya gelmediği gibi her yalanda. sözler güvenilirliğini yitirdiği anda silinmiştim aslında.
sözler değerlidir söylemeden önce. öldükten sonra söylemenin anlamsızlığı arasında kalırsın daima. keşkeler dizinle avunur. duvarlardan döner ettiğin küfürler ve çaresizliğin hesabı başınla birlikte düşer önüne. yanarsın...

duyman gereken o kadar çok şey varken sessizliğin içinde boğulman, kendi tercihin olsa gerek. bir açsan odanın pencerelerini belki de aynı rüzğarın esintisi değecek tenine. kulağındaki uğultular kim bilir belki de benim sesimdir. duyman gerekenler sana ulaşmayabilir.

sonbaharı sizin gibi yaşamak isterdim. ölüme mahkum sarı yapraklar eşliğinde bir banka oturup sevdiğim kadına şiir okuma fikri kulağa hoş geliyor aslında. rüzğarda dağılan saçlarını keskin bir hamleyle düzeltmek. bazense bir sonbahar akşamında başbaşa içilen birer kadeh içki.

bu arada duyman gerekenleri hala öğrenmiş değilsin. sesler titreşimden ibaret. pencerelerin kapalı ve sonbahara çok uzağız hala.

yalnızlıktan korkan insanların telaşına şahit olmuşluğum vardır kimi zaman. çırpındıkça dibe batan insanların hayat hikayelerinin iflasın eşiğine gelmiş olması düşündürücü. karanlık kadar yalnız ve sessiz olmanın ne demek olduğunu anlamadan ölecekler bir gün. işte tüm korkuları burada başlıyor. yalnız kalmak mı yalnız kalmaya zorlamak mı kendini? keşke küçük bir el fenerin olsaydı odanı aydınlatan!

angut kuşunu çok severim söylemiş miydim? insanların birbirine sürekli bu ismi kullanmaları angut türünün iniş yaparken rüzğarı arkasına alması ve çakılmasından ibaret. aptallığı simgeler ama keşke angutlar kadar sadık olabilse herkes. sadık olmak. sadakat.

ağaçlara yazı yazmak, onlara çivi çakma mantığına henüz ulaşamadım. bir gün senin için bir şey yaparsam bu bir kaç tane ağaç dikmekten ibaret olur sanırım. korkma üzerlerine yazı yazma fikrinde değilim.

ağaç dikmek demişken sonbaharda yaprakları dökülen cinsten olsun. belki altına bir bank koyar otururuz. şiir okursun belki sen, ya da birer kadeh şarap içeriz altında, gün batımı ne kadar gri, ne kadar sarı olsa da yapraklar.

her şeyi bir anda unutabilmek ne de güzel. günü birlik yaşamak kadar özgür, bir o kadar sade. düşünce sistemini zorlayan en ufak bir etkenin olmaması.
hatırlamak istediğin şeyleri hatırlayabilmek. hatırlamak istediklerinin zamanla silinmesi. karmaşadan ibaretsin ademoğlu.

nefeslerimi sana saklamıştım. boş cümlelerle ziyan oldular. yalan söylemeyi pek beceremem aslında ama kimi zaman kendimi inandırmışlığım da vardır. duyman gerekenleri söylemeye inan halim kalmadı. inandıklarınla yaşamaya devam et. kalıcılığı takvim yaprağıyla eş değer. pencerelerinse hala kapalı ve bir o kadar uzak. sözlerinse artık bir anlamı yok.
güncel Önemli Başlıklar