bugün

bazen matrix gibi bir kurguda olup olmadığımızı sorgulatan olaylar manzumesidir.

geçen gün arkadaşlarla konuştuğumuzda, yalnız kendi kişisel gözlemim olmayıp (bir kişide daha gözlemlesem bile genellerim de) hepimizin başına gelen bir şey olması gerektiği sonucuna varmıştım bu olayın. olay, kazalarda, düşerken, şaşarken, bilinçli şekilde normal bir durumda iken aniden anormal bir şeyle karşılaşmamız durumunda beynin otomatik olarak slow motion a geçerek, sanki bize olanı biteni izletmesi fenomeniydi. bi keresinde bisikletin önünü kaldırarak, (şu hani doksanlı yılların hava atma amaçlı dangalakça bisiklete binenler hareketi) gelene geçene bir hava basayım demiştim. önünü kaldırmamla ön tekerleğin fırlayıp gitmesi bir olmuştu. ben de tabii yere kapaklanmıştım tam da çenemimn üstüne. ama ilginç olan yere düşerken bütün süreci ağır çekimle yaşamış olmamdı. bu, başıma gelenler içinde en çarpıcısıydı. daha başkalarında da aynı tecrübeyi yaşadım. evet, ilginç hakkaten çok ilginç...(tanrım bugün ne kadar çok subjektifim, sanırım ben de bir roman yazarı olacağım)
kedi olayi.
matrix'i defalarca seyreden bir eleman olarak dejavu gordukten sonra "sahi olabilir mi acaba" dedirten durumdur.
--spoiler--
lost s03e08 ve s03e17 de görülen yüzükçü teyzenin özellikle 0308 de anlattıklarını duyunca bu his yaşanabilir.
--spoiler--
tuvaletteyken aynı anda cep telefonunun, ev telefonun ve kapı zilinin çalması.
(bkz: matrix te kızlar teklif ediyormuş)
sahil kenarında, iskelede mal mal ufuğa doğru bakan bir arkadaşınızın arkasından sessizce yaklaşıp onu denize ittiğiniz sırada arkadaşınızın düşerken havada cebinden telefonu çıkarıp size fırlatması matrix inde ilerisinde olduğunuzu düşündürür.o anın şokuyla telefonu tutamayıp denize düşürmek de ayrı bir olaydır o da başka bir entry ye artık.
kornea kalınlığını ölçtürme anı.su altından görüyorumuş gibi olursunuz.
durduk yere ense kökünüzde açılan delik.