bugün

radikal ve referans gazeteleri köşe yazarı,cnn türk ''finans analiz'' pogramı sunucusu.ulusalcı finans uzmanı.görüşlerinde çoğu kez doğruluk payı olsada sermaye piyasaların da antipatik olduğu görüşü hakimdir.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=83486
şu an avrasya tv'de yüzeysel, abuk sabuk, gerçek özgürlük ve demokrasi düşmanı dogmstik klişelerle konuşan? şahış.
ekonomiden pek anlamayan ekonomist. bugünkü yazısında dört yıllık getiriyi doğrudan dörde bölüp faiz hesaplamış, beni benden almıştır.
sadece ekonomi konusundaki bilgisiyle değil Türk-amerikan ilişkilerinin 50 yılı aşkın tarihi ve Türkiye üzerinde oynadığı oyunu bugünkü vatan gazetesindeki yazısında çok net bir şekilde analiz etmiş değeri henüz anlaşılamamış köşe yazarı..

--spoiler--

Türk halkına çağrı

Başbakan 16 şehit verdiğimiz bir önceki saldırı sonrası "Başkan Bush ile görüşeceğim, sonuç alacağımı umuyorum" açıklamasını yaptı...

Şimdi ne diyecek; "yine çıkıp bekleyin Başkanla mı konuşayım" diyecek...

Sevgili dostlar, israil'in iki askeri kaçırıldıktan sonra Lübnan topraklarında yaptığı operasyonu hatırlıyor musunuz ? Bu sabah aklıma şu soru geliyor; biz neden aynı şeyi yapamıyoruz?

Denklemin bütününe soğukkanlı bir şekilde bakınca 'neden yapamadığımız' aslında çok açık; Türkiye, 1946 devalüasyon sürecinden bugüne Ortadoğu bölgesinde ABD politikaları harici tek bir adım dahi atamadı, atamıyor... Türkiye, 1980 sonrası teslim alınma sürecine giriyor, 1997-2007 arasında ise emperyal güçlerin, ekonomik-siyasi-askeri-finansal anlamda esiri oluyor...

işte esaretimizin gelişme süreci...

- 1946 devalüasyonu ile Türkiye ekonomik olarak değişen dünya şartlarında ABD etkisine daha fazla girmeye başladı. SSCB'nin yayılmasını önleme amacında olan ABD Truman Doktrini çerçevesinde 1947 yılında Türkiye'ye 100 milyon dolar yardım kararı aldı. Gelişme içeride büyük tepki doğururken 1946 devalüasyon sürecinin de başbakanı olan Recep Peker yaptığı konuşmalarda Türkiye'nin kalkınmasını ABD'ye dayandırması gerektiğine dair mesajlar verdi...

- Truman Doktrini'ni Marshall Planı takip etti. Haziran 1947'de Marshall Planı açıklandı ve planı kabul eden ülkeler program dahiline alındılar. Bu noktada bir yorum yapmamda yarar va; Türk kamuoyunda bu yardımın ABD'nin Türkiye'ye ne kadar önem verdiğini göstermek için bize özel şekilde yapıldığına dair yorumlar var, bunlar kesinlikle doğru değil. Bu plan dahilinde en az yardım alan ülkelerden biri Türkiye'dir.

- Marshall Planı çerçevesinde Türkiye'ye yapılan telkin, çok ilginçtir ki 1978 Dünya Bankası raporu ile büyük benzerlik gösteriyor; ikisinde de 'Türkiye sanayi ülkesi olmamalı' ifadesi açık ve net...

- NATO olarak bildiğimiz yapının 1948 yılında temeli atılırken, Türk kamuoyundaki genel görüşün aksine, ABD, ingiltere ve Fransa, Türkiye'nin 'dışarıda kalması' fikrini savundular. Türkiye'ye Kuzey Atlantik temelli bir oluşum olduğu söylenirken italya ve Fransa’nın Afrika topraklarının da kapsama alanı içine alınması Türkiye'nin istenmediğini net olarak gösterdi. Türkiye NATO'ya ancak Kore Savaşı ve sonrasında artan SSCB tehdidi ile 1951 yılında dahil olabildi. Bu dahil oluş ABD'nin Türkiye üzerindeki askeri ve ekonomik kontrolünü artırırken, içeride olduğundan fazla algılanan bir Sovyet tehdidi oluşmaya başladı...

- ABD 1954 yılından itibaren Türkiye'nin talebi olan 300 milyon dolar üzerinde bir yardım paketini onaylamazken Türkiye'ye sürekli devalüasyon baskısında bulundu. Bu süreçte SSCB'den gelen 'ekonomik kalkınma odaklı' yardım talepleri ABD isteğiyle geri çevrildi. Türkiye, istenen devalüasyonu yapıp topraklarında füze konuşlanması dahil her türlü izni ABD'ye vermesine rağmen yalnızca 30 milyon dolar alabildi. Bütün bunlar olurken bugün israil'in yaptığı Lübnan operasyonunun ilk versiyonunu gerçekleştiren ABD askerleri Türkiye'deki üsleri kullandılar...

- 1960'lara yaklaşırken ABD'ne teslimiyet politikasının iflas ettiğini anlayan Başbakan Adnan Menderes, 1960 yazında Rusya'ya resmi bir ziyaret için gerekli randevuları aldı ama Başbakanlığı'nın süresi bu ziyarete yalnızca 40 gün kala askeri bir darbeyle bitti...

- 1997 yılında Başkan Clinton, Yeni bir yüzyıl için ulusal strateji belgesini açıklıyor. Şu cümleye lütfen dikkat; "Petrol rezervi ile Hazar Denizi bölgesi, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, iran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu. Bu bölge dünyanın artan enerji ihtiyacını karşılamada, önemli bir adaydır. Kendi kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, ABD'nin yaşamsal çıkarlarından biridir" ...Bu belge sonrası Türkiye'nin "bölgeye hakim olma" anlamında esir alınma süreci hızlanıyor ve "Kriz, Derviş programı, IMF, Avrupa Birliği" gibi kavramlar altında Türk Devletinin "refleksleri" yok ediliyor...

Sonuç: Dünkü hain saldırı "canımızı yaktı". Yaktı ama bir gerçeği de unutmayalım; bu çok uzun bir sürecin "sonuçlarından" sadece bir bölümü. Yapmamız gereken tek bir şey var; saldırı sadece "terörist" değil; bu sadece "ucu" ... Saldırı "varlığımıza" yönelik...Lütfen; artık uyanalım.

--spoiler--
aydın doğan'dan torpilli, sığ, saçma sapan bir yeni yetme. bu tür boş adamları gördükçe türk medyasının geleceği adına üzülüyor insan.
bir aralar cnnturk de finans programı yapıyordu(hala yapıyor mu bilmiyorum). izleyenler ve daha önce o tür konularla biraz olsun ilgilenmiş olanlar yiğit bulut'un aslında bi bktan anlamadığını bilecektir. sürekli grafiğe çizgiler ekler, destek noktası, direnç seviyesi der dururdu. şimdi çıkmış kuzey ırak sorunundan bahsediyor. bunlar garip şeyler işte.
ilk kez abbas güçlü ile genç bakış programında gördüğüm ve gecenin bir yarısı ekrana kilitlenmeme sebep olmuş kişilik. salondakiler o konuşurken nefes almadan dinledi nerdeyse.. o derece etkileyici ve kendinden emin konuşuyordu, ayrıca bilmediğimiz ya da farkında olmadığımız o kadar çok şey anlattı ki resmen ağzım açık dinledim bende. içinde bulunduğumuz durumun vehametini öyle bir anlattı ki insanın moralinin bozulmaması mümkün değil. * diğer yandan, psikolojik olarak çökertme görevini üstlenmiş bir ajan mı yoksa, diye düşünmeden edemedim.
bir süredir radikal de değil vatan da yazan yazardır.29 ekim de ki yazısı için buyrun

http://www7.gazetevatan.c...p;Categoryid=&wid=150
keşanlıdır. kanal d'de "şule ile gün arası" adlı öğlen haberlerini sunan şule bulut ile evlidir.

dönem dönem bu programa da ekonomi yorumları yapmaktadır. programda sürekli aralarında ufak tefek şakalaşmalar geçer ve karı-koca olduklarını bilmek bu şakalaşmaları daha anlaşılır ve komik kılmaktadır.

türkiye için değerli ve genç bir ekonomisttir.
bugünkü yazısıyla yine farkını ortaya koymuş ekonomisttir.

http://www.referansgazete..._KOD=82674&ForArsiv=1
dün akşam katıldığı genç bakış programında Türkiye ekonomisi için, 2002'nin 23 nisan'ında temsili olarak koltuğa oturan çocuklar, 2007 yılına kadar o koltuklarda otursaydı bundan daha iyi ya da kötü olmazdı demiş.
son 5 yıllık süreçte belir küresel ekonomide doların 30 dolardan 100 dolara çıktığını ve bu yüzden yaşanan para bolluğu nedeniyle brezilya'nın dahi Türkiye kadar ekonomik gelişim gösterdiğini bunda akp'nin leyici bir etkisi olmadığını, kısacası ekonomik açıdan akp'yi başarılı ya da başarısız sayamayacağımızı söylemiştir.
abbas güçlü ile genç bakış programında düşündürücü sözler sarfetmiş ekonomist. akp hükümetindekiler hep edebiyatçı spikerlerle roportaj yapıyorlar, ben defalarca davet ettim gelmediler * şeklinde serzenişte bulunmuş yazardır. sanırım ekonomiyi bir de kendisiyle tartışmalarını istedi!
az önce siyaset meydanı'nda somut, gerçek örneklerle ekonominin durumunu açıklamış olan kişi.

müsiad genel başkan yardımcısı melikşah utku'nun konuşması, kendisinin konuşmasının yanında komik kalmıştır.
avrupa birliği bir hristiyan birliğidir diyen insan. doğrudur öyledir.
pop-corn ekonomi uzmanı.
akıllı kişidir. neyin rant sağladığı görmüş ve hemen role kendini bürümüştür son 2 senedir. 2 sene öncesine kadar rütin eko-analizini yapar kahvesini içerdi. fakat şimdi öğreniyoruz ki türkiye 6 yıldır batıyormuş. abi son 2 sene nasıl çaktın bu davayı derler adama.
inek yalamış saçları ile amerikalı broker havası yaratmaya çalışan, ekonomi yazmaya çalışan bir zat. komik bir kişilik aslında. mütemadiyen saçmalıyor.
şöhret hastalığına tutulmuş karakalem. onca yıl bulutlarda seyreden türkiye ekonomisi bu zatın değişim döneminde çöküş esnasına girmesi çok büyük tesadüf doğrusu.
ulusalcı denen gerçek bölücü güruhun vitrindeki tiplerinden biri.
ekonomiyi her yorumunda krize sokma çabasında olan çakma ekonomist.
cebinde üç beş kuruş olan aptalları hesapta para kazanmak için borsaya çeken tiplerden birisiyken şimdilerde (bkz: ulusallamacı) söylemlerde bulunup değişik ortamlara akan kişi. (bkz: neyin peşindesin arkadaşım)
şöhretin dayanılmaz hafifliği ile saçmalamaya devam eden kişilik.

bir yerde akıllıdır aslında, türkiyede neyin şöhret getirdiğini keşfetmekde geç kalmamıştır. bunu sonuna kadar da kullanmaktadır kendisi. alkışlıyoruz.
sözünde pek durmaz, geleceğim der gelmez, inandırıcılığı kalmamış...
en iyi yatırımın jöleye yapılması gereketiğine inanması muhtemel damattır. mhp'de üst düzey bir göreve gelmek istediği konuşulmaktaymış medya camiasında.
güncel Önemli Başlıklar