bugün

bir gün bir müslüman bir hristiyan bir yezidi bir bağ görürler ve bağa izinsiz girerler. bağı tabiri caizse talan ederler. az zaman geçtikten sonra bağ sahibi gelir bakar ki bağda 3 hırsız var. fakat bağ sahibi akıllı adam 3 kişiyi birden dövemez. tutar yezidinin yakasından "hadi biri din kardeşim helal olsun biri ehli kitab sana ne oluyo da hırsızlık yapıyorsun" der yezidiye bir temiz dayak atar. yezidi yere yıkılır sonra bağ sahibi hristiyanın yakasını tutar "hadi bu müslüman din kardeşim helal olsun sana noluyo gavur halinle hırsızlık yapıyorsun" der ve ona da bir temiz dayak atar. hristiyan da yere yıkılır. derken bağ sahibi müslümanın yakasını tutar "hadi bunlar kafir helal-haram bilmez sana noluyor da hırsızlık yapıyorsun" der ona da iyi bir dayak atar. müslüman da yere yıkılırken hristiyana bakarak "yezidiyi dövdürmeyecektik" der.

bu fıkra bana hep türkiyede kendi sadece kendi hakkınının çiğnendiği fakat başkalarının hiçbir hürriyet sorununun olmadığını düşünen sosyal grupları hatırlatır.
bir benzeri için;

ikinci dünya savaşı sırasında bir kilisede rahip olarak görev yapan pastör nie moeller şunları yazdı bir gece bütün olanlardan sonra:
önce yahudiler için geldiler
sesimi çıkarmadım –
çünkü ben yahudi değildim
sonra komünistler için geldiler
sesimi çıkarmadım –
çünkü ben komünist değildim
sonra sendikacılar için geldiler
sesimi çıkarmadım –
çünkü ben sendikacı değildim
sonra benim için geldiler
ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı...
ibret alınması gereken bir hikayedir. ülkemizde yaşananlara uyarlarsak balyoz davası ve ergenekon davasıyla sanki dayağa cumhuriyetçilerden başlanıldı gibi geliyor bana. keseri sapı bütün hesapları döndürüp müslümanı da dövecekler sonunda.
saçmalık. aşçı uşağa, uşak şoföre, şoför bahçivana, sonra hepsi aşçıya gibi bişi bu amk.