bugün

atv ekranlarında başlayan yeni bir dizi.

oyuncular: ferdi tayfur , şerif sezer, nesrin cevadzade, mert fırat, zuhal gencer, cengiz sezici, sinan albayrak, müge ulusoy

bu her şeyden önce bir baba kız hikayesi... baba sevgisinin bir genç kızın hayatını nasıl değiştirdiğinin hikayesi.taş ustası emrullah ile kızı sunanın insanın içini burkan hikayesi...
yersiz yurtsuz da konak yok.konakların aşağıdakiler yukarıdakiler şeklinde yaşayan ahalisi yok.ağa yok.ağa karıları, metresleri yok. 4x4 arazi araçları yok.traktör römorkunda işe giden kadın ve erkekler var.tecavüz yok.kendilerini birbirlerine emanet eden sevgililer var.aşkın altında kalan, aşka inanmayan erkekler var.kaderine razı olmayı aşk sayan kadınlar var.aşkın her yerde dağın başındaki o köyde bile aşk olduğunu kanıtlayan kadınlar var.inşaat mühendisi hüseyin ile baraj göllerinde dalgıçlık yapan ishakın cahil bir kızın güzelliğinde nasıl yandıklarının hikayesi var. özetle:
bu kimsesizlerin, kimliksizlerin hikayesi.savrulmuşların, yolunu kaybettiğini fark edip, yeni bir yol arayanların... bu, hayata hiç hazırlanamayanların... bu her şeye provasız yakalananların, ağzı birkaç kez yananların, bu sığınmak için yürekten söylenmiş tek bir sözcük arayanların hikayesi: yersiz yurtsuz ~http://www.yersizyurtsuz.tr.cx/~
perşembe akşamları yayınlanan dizi.
--spoiler--
neresi sıla bize / neresi gurbet
yollar bize memleket
--spoiler--
müzikleri tüylerinizi diken diken etmeye yeten dizi.

asıl konuya gelmek gerekirse; ben bu suna'yı anlayamadım. ishak'ı hiç anlayamadım. kız gidiyor geliyor, ishak onun peşinde, amcaoğlu onun peşinde, mühendis onun peşinde... bakın akrabalarını felan hiç saymıyorum. suna'da nirvana'ya erişmenin yollarını arıyor gibi. iyi kadrolu, iyi mekanlı, iyi görüntülü, şahane film müziğine sahip bir dizi ama bişeyler eksik sanki... (mesela - senaryo - acaba)

büyüklerim dizi izlemeyi pek sever. ben de alaka aramayı pek severim. ne olcak bu işin sonu bilmem. resmen ailecek izliyoruz.
seyirciyi gaza getirmek için arada sırada sunam türküsünü arkadan arkadan pompalayan eğlencelik dizi.

son bölümümünde suna adlı kızın kendisini takip eden adamdan kaçarken mola verilen tesisten çıkıp da tarlalara doğru kaçışına bir anlam verememiştim. ulan, niye sote yere, tenha yere kaçıyorsun? kalabalık bir yerlere kaçsana, tövbe tövbe!... allah akıl, fikir bahşeylesin!
Edward W. Said'in otobiyografisinin adı. bu eseri yazar 1994 te kanser tedavisi gördüğü dönemde yazmıştır. kitabın orjinal adı "out of place"dir.
sevgilinin gül cemalini görmek için arada sırada izlenen lakin kurdeşen döktüren "allahım neydi günahım" dedirten ve nedense her bölümü iki saat süren manasız dizidir. yok ağız dolusu manasız denemiyormuş o halde gereksiz ve gudik yığınla yapımdan sadece biridir. çekenleri oynayanları (bir yere kadar) anlıyorum para kazanıyorlar da, neden bizim insanımız bunlara layık görülür, izlemesi için önüne bunlar sürülür, bütün gün işte güçte koşturan ve eğlencesi televizyon olan milyonlar neden ajitasyonun bile en aptalcasıyla yetinmek zorunda kalır? yazıktır günahtır birileri bu toplumu uyutmanın yolunu çok iyi biliyor.
kızlarınızı okutun, ayakları üzerinde dursun mesajı veren dizi.
suna karakteri ancak 4 bölüm sonra ailesine kavuştu ama gene de kurgu iyi. ishak karakteri de müthiş.
benim gibi, 'losttan başka dizi izlemem arkadaş' * diyen bir insana kendini izlettirebilmiş, son derece hoş bir dizi. ferdi tayfur belki de en iyi oyunculuğunu sergilemekte. ayrıca dizideki suna karakteri bana eski bir şeyleri hatırlattığından yakın geldi dizi. ancak suna tam bir kaşar karakter gibi. çünkü bir gün mühendis elemana giderken başka bir gün de onu gölde kurtaran adama dönüyor. nedir lan bu? efendi ol azcık, evinin kadını falan.
yazın sezon arası yapıp, sezon başlayınca ancak bir iki bölüm yayınlayıp elveda diyen dizi. madem bitecekti tadında bitseydi, böyle değil. üstelik gününü, saatini değiştire değiştire izleyeni kızdırarak değil.
acimasiz rayting yarisinin son kurbani. izledigim tek dizi olmasi hasabiyle yayindan kaldirilmis olmasi yüregimi bir hayli burktu.

neden bir dizinin yayindan kaldirilmasi bir insani bu kadar üzüntüye gark eyler ki? begebilen bir yapimim yayindan kaldirilmasi degil tek basina bahsettigim üzüntünün sebebi. diziler belli bir süreci barindiriyor icerisinde. ilk bölümünden tutun da, yayindan kaldirildigi son bölümüne kadar bir hayli bir zaman geciyor haliyle. zaman zaten kendi icerisinde cok göreceli bir kavram. sizin cok kisa diye algiladiginiz bir zaman dilimi icerisinde bir baskasinin hayatinda sizin tahayyül yeteneginizin sinirlarini zorlayici oranda cok seyler sigabilir.

iste kisa veya uzun bu göreceli zaman dilimi icerisinde, yani dizinin yayinda oldugu süre zarfinda, sizinde hayatinizda cok sey degismistir süphesiz.
belki dizinin son bölümünün yayinlandigi zamanda ayrilmis oldugunuz sevgilinizle birlikteydiniz hâlâ ilk bölümlerde. belki, ilk bölümler yogun bir depresyon icerisindeyken, yayinlanan son bölümde hayata cok daha farkli bakmaya basladiniz. belki simdilerde dersleriniz cok kötü, ama dizinin ilk yayina girdigi zamanlarda, her sey yolunda gidiyordu!

bunlarin hepsi mümkün ve iste sizi hüzünlendiren bu, tam da zamanin bu dinamigi. hicbir sey hicbir zaman bulundugu yerde durmuyor. dizideki karakter son bölümde de, ilk bölümdeki jest ve mimiklerle rol yapiyor ama, hayat artik o hayat degil. daha birkac hafta öncesi dahi olsa.
Her bolumunde dizinin esas kizinin kafasina silah dayanmasi, ayagina tas baglanip gole atilmasi, bicaklanilmaya calisilmasi gibi sahneler iceren ve her ne hikmetse kizin herseferinde kurtulmasiyla karsimiza cikan dizi. 1 bolum dahi izlemedim, tanitimlarindan edindigim izlenim bunlar. ama kardesim insan biraz yaratici olur yahu . her hafta ayni konu uzerine yazilan senaryoyu millete kac hafta yutturabilirsinki ? bir bolum silahla oldurmeye kalk, bir bolumde bicakla, bir bolumde bogmaya calis, ama kiz hic birinde olmesin... aslinda birkac adet daha vardi cinayet sekli biraz daha ikinsalardi cikarabilirlerdi belki ama olmamis demekki.
birazda beni anlatan cümlecik üniversitenin açılmasına bi hafta kaldı hala kalacağım yer belli değil * *
program akışında "yersiz yurtsuz (yerli dizi)" yazar.
abd'ye geldikten sonraki izlenimleri ilginçtir. özellikle amerikalıların yapmacık tavırlarından ve rekabetçiliğinden şikayet eder.
kitapta bugüne ışık tutan bir bölümde, 1940 tan sonra orta doğuda müslüman, hırıstiyan ve yahudiler arasındaki çizginin netleşmesi. bunun akabinde düşmalığın başlaması. said bu yıllarda mısırda ikamet etmekte. parçalanmanın getirdiği düşmanlığın ve şokun ne kadar acı olduğunu dile getirmekte bu eserinde.
mustafa üstündağ'ın da ferdi tayfur'un oğlu olarak endam ettiği eski dizi.
bu isimde on birinci nesil yazar var.