bugün

ankaraya geldiyseniz kaybolmaktan korkmanıza gerek yok zira bütün yollar kızılay'a çıkar.
istanbul yada izmir'den geliyorsanız bekleme yapmadan geri dönün, can sıkıntısından ölebilirsiniz.
hangi sokağın, caddenin vs nerde olduğunu öğrenmek için kızılay metrosunu kullanmak yeterlidir. zira oklar yardımcılığıyla istenilen yere rahatlıkla çıkılabilir.
size yapabileceğim en önemli tavsiye öncelikle ankara ile ilgili duyduğunuz herşeyi unutun, önyargılarınızı kırın öyle başlayın ankaraya.
ankara,
ey iyi kalpli üvey ana
Cemal Süreya
ankara da ıyı vakıt gecırmek ıstıyorsanız, yapmanız gereken oncelıkle saglam bır arkadas grubudur.
deniz olan bir şehirden gelmişseniz sıkıcı ve yaşanmaz gelebilir, ankaradaki memuriyet ve bürokrat, betonarme havası insanları sıkar ancak bunun getirmiş olduğu bir düzen ve rahatlık da yok değildir, çünkü insanların arasında yaşam standardı yönünden uçurumlar yoktur...istisnai yerler dışında tabii...
(bkz: bahçeli 7 cadde)
(bkz: tunalı hilmi)
(bkz: çankaya)
bunların dışında severseniz de bağımlılık yapar ankara...
(bkz: ben senin tunalı hilmi'de yürüyebilme ihtimalini sevdim)
ilk geldiğinizde hemen geri dönme isteği duyacağınız(özelliklede istanbuldan okumak için gelmişseniz) ama en fazla bir yıl sonra ben artık hep burda yaşayabilirim diyebileceğiniz, her daim cıvıl cıvıl gençler göreceğiniz, canlı bir kenttir ankara.
hemen pes etmeyin, tadını çıkarın ve asla ankara mı, istanbul mu polemiğine girmeyin.
ilk geldiğinizde griden öleceğinizi sanırsınız, sanmayın, gidin seymenler parkına, kuğulu park'a bi tur atın. kızılay'da gezecekseniz, alkolsüz bir ortam istiyorsanız kocatepe camii'nin karşısına denk düşen tenedos'ta oturun, alkollü bir ortama giricem, kırıcam kafayı diyorsanız, gölge'ye gidin, oduncu gömleğiyle oturan eski toprak rockçılara bakın teey teeey deyin.

ankaraya alışamıyorum gibi önyargılarla yaklaşmayın, ankara da cennet vatanın bir köşesi, ha deniz yok ama denizi olan şehirde her gün deniz görüyor musunuz? bunu da bi düşünün.

ankaralıların yanında ankarayı beğenmediğinizi kesinlikle ifade etmeyin, ya zamanla görürüz güzelliklerini deyip geçiştirin, ilk günlerden ankaralılarla ilişkilerinizi koparırsanız çük gibi kalırsınız dışarı çıkacak arkadaş bulmak istediğinizde.

benim gibi olun kendinizi kandırın
(bkz: anıtkabir)
(bkz: ata ya saygı)
yanınızda sicil kaydı, ikamet ilmühaberi, nüfus cüzdanı fotokopisi ve öğrenci belgesi fotokopisini bol bol götürmeniz gereken şehir. adım başı taze sıkılmış portakal suyu bulabileceğiniz nadide şehir.
istanbul ya da izmir den geliyorsaniz, ve eger oyle bir sansiniz varsa, yol yakinken geri donun. boyle bir ihtimal yoksa, oncelikle denizi unutun. hatirlayip durmanin size mazosizmin doruklarinda gezinmekten baska bir getirisi yoktur. bunun disinda hicbir ankaraliyla polemige girmeyin, antipatik gorunmenizin yanisira onlara ankaranin gri ve bunaltici bir sehir oldugunu anlatmanizin imkani yoktur, bosuna kendinizi yormayin. on yargili degilim, ankara hakkinda soylenenler beni ilgilendirmiyor, ben bu sehri sevicem ulan diye gittiyseniz benim gibi, ilk birkac ay kendinizi kandirmaya devam edebilirsiniz, tadini cikarin. yeni bir sehir, yeni insanlar diyerek olmayacak hayallere kapilabiliriz hepimiz, insanogluyuz ne de olsa. ha hic mi iyi tarafi yok? vardir elbet. universite de okunmaya gidilmisse bir an once mezun olayim da bir daha buraya adimimi atmayayim diyerek yuksek bir ortalama getirebilirsiniz mesela. izmir gibi kar fukarasi bir sehirden geliyorsaniz tunali da ilk kari gordugunuzde buyulenebilir, "lan bu kar taneleri bu kadar buyuk muydu, alla alla" deyip ankara yi bir an icin sevebilir, hele dizinize kadar kara gomuldugunuzde bunu bir doga harikasi zannedebilirsiniz.
yine de en guzeli saglam bir arkadas grubu edinin siz, hatta daha da guzeli asik olun, sevdiginiz insanla her sehir toz pembe olacaktir ne de olsa...
(bkz: dol [an]kara bakır dol)
madde1- ankarayı sevin.*

madde2- meşrutiyetteki üstgeçitler oturmak içindir. karşıdan karşıya geçerken kullanılamaz.

madde3- konur sokağın kostüm zorunluluğu vardır.normal kıyafetlerle girilemez.

madde4- ulusa kavalyesiz girilemez. girilse de çıkılamaz.

madde5- bahçelide 7. caddeden on sinemalarına nasıl gidileceği hemen öğrenilmelidir. bu bilgi çok prim yapar.

madde6- kızılayda tuvalet ihtiyacınızı karşılayabilmeniz için bulvar üzerinde bir mc donald's vardır. (girince hemen soldan aşağıya inin.)

madde7- bunları yapmayanlar katran ve tüye bulanır.

madde8- madde1'in geçerli olmadığı durumlarda madde7 geçerlidir.
eğer istanbul izmir gibi yerlerden geldiyseniz ve önyargılıysanız, şansınız varsa geri dönün. ama önyargılı değilseniz, iyi bir rehber bulun ve tadını çıkarın. ankara; kendine bir adım yaklaşana 10 adım yaklaşır, bir adım uzaklaşandan 10 adım uzaklaşır. bu ne sikim söz oldu lan. vizontele'de belediye başkanı bile daha iyi konuşmuştu;

"burayı seversen burası dünyanın en güzel yeridir ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen orası dünyanın en güzel yeri değildir"
kızılaydan geçen tek tip insanlara alışmak zor olabilir bu kişiler için.
türkiyenin belki de en düzenli şehridir.. kaybolmak bayağı bir zordur. kayblodum zannedersiniz fakat bulunduğunuz yolu dümdüz aşşağı ya da yukarı giderseniz kesinlikle ana yola çıkarsınız. aradığınız yeri rahatlıkla bulabilirsiniz. gerçi hayatı biraz monotondur ama hayattan zevk almayı bilen heryerde eğlenecek birşeyler bulur.. mesela solucan ve shyer gibileri..
hemen en kalınından bir gocuk edinin.
yer yön öğrenmek için yürümeye kalkmayın, burası küçük şehir değil.*
gençlik parkına, ahanda yeşillik, park bahçe diye yaklaşmayın, hele bayansanız girmenizle çıkmanız bir olur.
bir yer sorduğunuzda "üç adım yürü, ilk köşeden dön" diyenlere inanmayın, en az bir kilometrelik yoldur.taksiye binin.
satıcılara "biz öğrenciyiz indirim yapın" demeyin, "herkes öğrenci" gibi cevap almanız muhtemeldir.
yazın öğle sıcağından, kışın soğuktan kurtulmak için metroya binip, aşti-dikimevi arasında gidip gelebilirsiniz.
tüm geçişler kapanmış, uzun süre kırmızı ışıkta beklerseniz şaşırmayın, uzaklardan bir siyasinin kortej ekibi geliyordur. onlar geçmeden trafik açılmaz.
deniz insanı iseniz, halka açık havuzlar, üniversitesi havuzları, spor merkezlerinin havuzları bir nebze de olsa bu ihtiyacınızı gidermenize yardımcı olur.
son olarak, sevseniz de sevmeseniz de ankara bağımlılık yapar, fazla kaptırmayın.
kendiside ankaralı olan * bir şair abimiz,yani yılmaz erdogan şu dizelerle anlatır ankarayı:

Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar...
Kimse keman çalmaz belki ama
Çok keman çalınsın balolarında
Diye yapılmış
Gri
Sisli
Binalar...

Alnının ortasında
Ciddi bir devlet asabiyeti.

Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
(biz bir şeyi delicesine severiz Ama tanrım neyi?)

Kahve önü çatlak mozaik
Bel kemiğine tehdit
Kürsüler üstünde
Çok sigara içen
Öğrenciler

Bir daha asla yaşayamayacağı
Aşkları teğet geçerken
Hep onu sevmeyenleri severek
Hep onu sevenin gözlerinden
Kalabalıklara kaçarak
Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
Bir izmirli güzele dayatmak varken
(Hep kardeş olacak değiliz ya, Yaşasın halkların sevgililîğî!)

Soyut bir sevdaya
Beşik kertilmiş olan
Dağda çoban,
Şehirde şark çıbanı sayılan,
Fırat'ın büyük elleri
Ararat'ın kız yelleri
Cilo'nun derin nefesleri
Hülasa kente hukuk mukuk okun
Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş

Anadolu çocukları,
Ankara' ya
Öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar

Belki balkona Kar seyretmeye çıkar diye
Sevdiğimiz kızlar
Çok dibimiz donmuştur
Ve çoğu zaman
Bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir

Hiçbir şey
Kapalı bir dükkan kadar
Hüzünlü gelmez insana
Ankara'da,
Yoksa bugün bir hayat
Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra.

Kimse keman çalmaz belki
Belki bu fiim hiçbir zaman
O kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiçbir lahmacunda
O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
Tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
Bizzat Urfa'da hatta
Ama hiçbirinde
O kadar aç oturrnadım sofraya
Ankara'ya

Öyle yakışırdı ki kar
Çok yabancı bir soluk duyulur bazı
Bilinmez bir dilin ıslığından
Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan

Ankara'da yaşamak
Yollarına hep sevdiğimiz insanların
Adlarını vermediler ama
Biz her duvara
Bilvesile onların adını yazarak yaşadık
Kül ve betondan mürekkep
Yaşadıkça yaşanılası gelen
O tuhaf bozkır kokusunda.

Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar.
Asfaltlar ışıldar...
Bir günden bir sürü gün yapan
Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan

Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
Rakıyı bol sulu içen
Dokunmasın için deği!
Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı,
Hep kağıtlara bakarak,

Hep kağıtlardan bakarak
Hem Neşet Ertaş' ı hem Bülent Ersoy' u
Aynı anda sevmeyi başararak,
Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
Çok beğenmeyerek ama
Yine de bu tasarrufunu takdir ederek
Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
Yürüyen...

Memurlar.......
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar...

Biz,
Şimdi kapalı birr kuruyemişçi

Dükkanının
-ki bütün plan kar altında
Tuzsuz ay çekirdeği çitieyip
Yanı sıra bafra içmektir-

Kötü ışıklandırılmış vitrininden
Umutsuzca içeri bakan,

Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,

-yani sistem kendi verdiği kimliği
Zırt pırt geri istemektedir-
Doğduğu yer yüzünden
Doğuştan kavgacı zannedilen ama
Pek çoğu kavgadan nefret eden

Kavgacı
Esmer
Cesur

Korkak
Çoğu kürt
Çoğu türk
Çocuklardık...
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar....
Ha sonra

Belki Ahmed Arif'in aklına
Hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara'' yı

O'nun kadar sevemeyecek
-bir şiir islenir:

Kar altındadır varoşlar
Hasretim,nazlıdır ankara.....

Ustam yine sen bilirsin ama
Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
işte o,en netameli aydır bence.

Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar...
Yalanlar...

Şimdi ve sonra
Ne zaman Ankara'ya kar yağsa
Elim gönlüm,
Çocukluğum buz tutar.
aşırı düzenli şehir.
ankara soğuğu denen şeyi küçümsemeyin.
kışın ilk kez gidiyorsanız kar yağıyormuş,yağmıyormuş asla bunları düşünmeden giyebildiğiniz kadar kalın giyinin ve unutmayın ki ne kadar kalın giyinseniz de bu o şehre özgü soğuğa karşı ince gelecektir...
ankara'da şehrin içinde saklı kalan bir güzellik için (bkz: segmenler parkı)
öncelikkle su hassasiyetle kabul edilmelidir:bir sekilde istanbul'dan Ankara'ya gelen herkes buna mecbur olduğu için gelmiştir. yaratıcı cozumler aramaya gerek yoktur.