bugün
- demet akalın'ın zeka seviyesi8
- ali erbaş14
- icardi190517
- türkiye işçi partisi11
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu35
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- arda güler13
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır10
- karınıza range rover alır mısınız21
- anın görüntüsü15
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- xdearm9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı8
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss23
- evlilik9
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi20
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- futbolcu ismiyle nick almak11
- escort fiyatlarının güncellenmesi8
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı11
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması23
- susmayan durmayan israile gemi ticareti10
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
bir murathan mungan hikayesi. artık ideallere hürmet eden yoktur.
Bir varmış bir yokmuş.
Uzak ülkelerin birinde bir Pamuk Prenses yaşarmış. Ne var ki bu Pamuk Prenses, Yedi Cücesi olmayan bir Pamuk Prenses'miş. Bu yüzden hayatta en büyük emeli Yedi Cüceye sahip olmakmış. Sabah akşam penceresinin kıyısına oturur, kendine yedi cüce vermesi için tanrıya yakarır, günün birinde çıkagelecek yedi cücenin yolunu gözlermiş. Kapısında Beyaz Atlı Şehzadelerin bini bir paraymış; Prenslerin biri gidip, biri geliyormuş ama neye yarar? Yedi Cücesi yokmuş. Prenslerin, Şehzadelerin hepsi de en büyük vaatlerde bulunuyorlarmış kendisine, yalvarıp yakarıyormlarmış ama, o bunların hiçbirini istemiyor, bu erken ziyaretçilerin hepsine burun kıvırıyormuş.
"Önce Yedi Cücem olsun, ben onlarla küçük bir kulubede yaşayayım. Evlerini süpüreyim, yerlerini sileyim, çamaşırlarını bulaşıklarını yıkayayım; sonra cadı kadın gelsin beni yerden yere çalsın, siz ondan sonra gelip beni kurtarın; şimdi gelmişsiniz ne çıkar?" diyormuş.
Şehzadeler, Prensler yüzgeri dönüyorlarmış Pamuk Prenses'in kapısından. Üveyannesi ise çok üzülüyormuş bu işe. Ama onun da elinden bir şey gelmiyormuş. Bir türlü Pamuk Prenses'e söz dinletemiyormuş. Tabiî Pamuk Prenses'in bir de üveyannesi varmış. Çünkü o ülkede herkesin bir üvey annesi varmış. Bütün genç kızlar üvey annelerini "fena kalpli" zannederlermiş. Oysa bütün üvey anneler gibi Pamuk Prenses'in üvey annesi de yalnızca bir anneymiş.
Pamuk Prenses beklemekten bıkmamış, usanmamış. O pencerenin kıyısında solmuş durmuş. Yoldan her geçen kadının sepetini "Acaba elma var mı, yok mu?" diye karıştırıyormuş. Her yaşlı kadını elmacı kadın sanmaktan, her sepette zehirli elma aramaktan kendine de gına gelmiş.
Bu arada üvey annesinin meşhur aynasına yalvarıp duruyormuş:
"N'olur üvey anneme söyle beni ormana göndertsin, boynumu kestirtin, avcı bana acısın, bir tavşanın kanını sürsün bir beze.. ölümü öp ayna aynen bunları söyle üvey anneme."
Gel zaman git zaman bunların hiçbiri olmamış. Pamuk Prenses kendine yedi cüce bulamamış. Umutları eskidikçe güçlenmiş, içine kök salmış. Yıllar haince geçmiş, yaşlanmaya yüz tutmuş, geçkin bir kız olmuş. Yedi cücelerden umudu iyice kesmiş artık; Onları aramaktan vazgeçmiş. Ne var ki bu kez de artık eski Şehzadeler, Prensler de uğramaz olmuşlar kapısına, penceresinin dibine.
Bu pamuk Prenses bu yüzden hiçbir masala girememiş. Kendinin bir masalı olmamış. Gün gelmiş iyice yaşlanmış, çirkin bir kızkurusu olmuş. Yaşamının da kendisi gibi iyice kuruduğunu görmiş. Şaşkınlıklar içinde korkulara, kuşkulara kapılmış. Oysa masalından, düşlerinden de bir türlü vazgeçemiyormuş.Bunun üzerine masalında yeni bir yer edinmeye karar vermiş. Koluna bir elma sepeti takmış, dağ tepe demeden kulübe kulübe dolaşmaya başlamış. "Nasılsa her zaman bir pencerede yazgısını bekleyen bir Pamuk Prenses bulunur" diyormuş. "Belki uzak bir kulübede, bir ışıksız pencerede bir Pamuk Prenses beni bekliyordur," diye düşünüyor, hiç olmazsa onu mutlu etmek, zehirli elmalarıyla onu özlemlerine, düşlerine kavuşturmak istiyormuş.
Onca yol tepmiş, onca dağ tepe dolaşmış. Oysa hiçbir Pamuk Prenses'li pencere onu çağırmamış, her kulübeden, her kapıdan geri dönmüş. Elmaları sepetinde kendi zehiriyle çürüyüp kalmış.
Dişleri dökülmüş, burnu uzamış, kamburu çıkmıştı. Artık ayakları tutmaz olmuş, siyatikleri azmış, romatizmadan her yanı sızım sızım sızlıyordu. Gözleri iyi seçmiyor, kulakları iyi duymuyor, beli tutmuyordu. Ama O, büyük bir inat ve ısrarla dağ, taş, orman geziyor, elmasından ısırtacağı bir Pamuk Prenses arıyordu.
(Düş uykusuna dalacaktı Pamuk Prenses. Tâ ki Beyaz Atlı Şehzade gelene dek.. Oysa bütün masallar sonsuz bir kış uykusuna yatmışlardı.)
Sonunda zamanın her şeyi değiştirdiğine karar verip, bütün dünyaya küstü. Köşesine çekildi. Yoksulluklar, sıkıntılar içerisinde kırgın, küskün günler geçirdi. Artık kimsenin ideallere hürmeti almamıştı. Bunu anlamıştı.
Pamuk Prenses ise kendini idealleri uğruna feda etti. Ölürken kendini -eksik de olsa- bir kahraman gibi hissediyordu. Bir masalı bir başına yaşamaya kalkışmıştı.
Ve Pamuk Prenses doksan yaşındayken öldü.
O küçük kulübesinde yoksul ve kimsesizbiri olarak hayata gözlerini yumdu.
Öldüğünde bütün ülke ayağa ayağa kalktı. Ulusal yas ilan edildi. Bayraklar yarıya dek indirildi. Çok büyük, görkemli bir cenaze töreni yapıldı. Yurdun dört bir yanından, yediden yetmişe herkes bu törene katıldı. Bütün halk, Pamuk Prenses'leri için gözyaşı döktü.
Cenaze töreninden Pamuk Prenses'in tabutunu Yedi Cüce taşıdı. Daha sonra bu Yedi Cüce, Pamuk Prenses'in mezarına kapanıp "Bizi bırakıp da nerelere gittin?" diye uzun uzun ağladılar.
Törene ailevi nedenlerden ötürü katılamayan Beyaz Atlı Şehzadeler, Prensler
kutlama telgrafları yollamakla yetindiler.
Murathan MUNGAN
Bir varmış bir yokmuş.
Uzak ülkelerin birinde bir Pamuk Prenses yaşarmış. Ne var ki bu Pamuk Prenses, Yedi Cücesi olmayan bir Pamuk Prenses'miş. Bu yüzden hayatta en büyük emeli Yedi Cüceye sahip olmakmış. Sabah akşam penceresinin kıyısına oturur, kendine yedi cüce vermesi için tanrıya yakarır, günün birinde çıkagelecek yedi cücenin yolunu gözlermiş. Kapısında Beyaz Atlı Şehzadelerin bini bir paraymış; Prenslerin biri gidip, biri geliyormuş ama neye yarar? Yedi Cücesi yokmuş. Prenslerin, Şehzadelerin hepsi de en büyük vaatlerde bulunuyorlarmış kendisine, yalvarıp yakarıyormlarmış ama, o bunların hiçbirini istemiyor, bu erken ziyaretçilerin hepsine burun kıvırıyormuş.
"Önce Yedi Cücem olsun, ben onlarla küçük bir kulubede yaşayayım. Evlerini süpüreyim, yerlerini sileyim, çamaşırlarını bulaşıklarını yıkayayım; sonra cadı kadın gelsin beni yerden yere çalsın, siz ondan sonra gelip beni kurtarın; şimdi gelmişsiniz ne çıkar?" diyormuş.
Şehzadeler, Prensler yüzgeri dönüyorlarmış Pamuk Prenses'in kapısından. Üveyannesi ise çok üzülüyormuş bu işe. Ama onun da elinden bir şey gelmiyormuş. Bir türlü Pamuk Prenses'e söz dinletemiyormuş. Tabiî Pamuk Prenses'in bir de üveyannesi varmış. Çünkü o ülkede herkesin bir üvey annesi varmış. Bütün genç kızlar üvey annelerini "fena kalpli" zannederlermiş. Oysa bütün üvey anneler gibi Pamuk Prenses'in üvey annesi de yalnızca bir anneymiş.
Pamuk Prenses beklemekten bıkmamış, usanmamış. O pencerenin kıyısında solmuş durmuş. Yoldan her geçen kadının sepetini "Acaba elma var mı, yok mu?" diye karıştırıyormuş. Her yaşlı kadını elmacı kadın sanmaktan, her sepette zehirli elma aramaktan kendine de gına gelmiş.
Bu arada üvey annesinin meşhur aynasına yalvarıp duruyormuş:
"N'olur üvey anneme söyle beni ormana göndertsin, boynumu kestirtin, avcı bana acısın, bir tavşanın kanını sürsün bir beze.. ölümü öp ayna aynen bunları söyle üvey anneme."
Gel zaman git zaman bunların hiçbiri olmamış. Pamuk Prenses kendine yedi cüce bulamamış. Umutları eskidikçe güçlenmiş, içine kök salmış. Yıllar haince geçmiş, yaşlanmaya yüz tutmuş, geçkin bir kız olmuş. Yedi cücelerden umudu iyice kesmiş artık; Onları aramaktan vazgeçmiş. Ne var ki bu kez de artık eski Şehzadeler, Prensler de uğramaz olmuşlar kapısına, penceresinin dibine.
Bu pamuk Prenses bu yüzden hiçbir masala girememiş. Kendinin bir masalı olmamış. Gün gelmiş iyice yaşlanmış, çirkin bir kızkurusu olmuş. Yaşamının da kendisi gibi iyice kuruduğunu görmiş. Şaşkınlıklar içinde korkulara, kuşkulara kapılmış. Oysa masalından, düşlerinden de bir türlü vazgeçemiyormuş.Bunun üzerine masalında yeni bir yer edinmeye karar vermiş. Koluna bir elma sepeti takmış, dağ tepe demeden kulübe kulübe dolaşmaya başlamış. "Nasılsa her zaman bir pencerede yazgısını bekleyen bir Pamuk Prenses bulunur" diyormuş. "Belki uzak bir kulübede, bir ışıksız pencerede bir Pamuk Prenses beni bekliyordur," diye düşünüyor, hiç olmazsa onu mutlu etmek, zehirli elmalarıyla onu özlemlerine, düşlerine kavuşturmak istiyormuş.
Onca yol tepmiş, onca dağ tepe dolaşmış. Oysa hiçbir Pamuk Prenses'li pencere onu çağırmamış, her kulübeden, her kapıdan geri dönmüş. Elmaları sepetinde kendi zehiriyle çürüyüp kalmış.
Dişleri dökülmüş, burnu uzamış, kamburu çıkmıştı. Artık ayakları tutmaz olmuş, siyatikleri azmış, romatizmadan her yanı sızım sızım sızlıyordu. Gözleri iyi seçmiyor, kulakları iyi duymuyor, beli tutmuyordu. Ama O, büyük bir inat ve ısrarla dağ, taş, orman geziyor, elmasından ısırtacağı bir Pamuk Prenses arıyordu.
(Düş uykusuna dalacaktı Pamuk Prenses. Tâ ki Beyaz Atlı Şehzade gelene dek.. Oysa bütün masallar sonsuz bir kış uykusuna yatmışlardı.)
Sonunda zamanın her şeyi değiştirdiğine karar verip, bütün dünyaya küstü. Köşesine çekildi. Yoksulluklar, sıkıntılar içerisinde kırgın, küskün günler geçirdi. Artık kimsenin ideallere hürmeti almamıştı. Bunu anlamıştı.
Pamuk Prenses ise kendini idealleri uğruna feda etti. Ölürken kendini -eksik de olsa- bir kahraman gibi hissediyordu. Bir masalı bir başına yaşamaya kalkışmıştı.
Ve Pamuk Prenses doksan yaşındayken öldü.
O küçük kulübesinde yoksul ve kimsesizbiri olarak hayata gözlerini yumdu.
Öldüğünde bütün ülke ayağa ayağa kalktı. Ulusal yas ilan edildi. Bayraklar yarıya dek indirildi. Çok büyük, görkemli bir cenaze töreni yapıldı. Yurdun dört bir yanından, yediden yetmişe herkes bu törene katıldı. Bütün halk, Pamuk Prenses'leri için gözyaşı döktü.
Cenaze töreninden Pamuk Prenses'in tabutunu Yedi Cüce taşıdı. Daha sonra bu Yedi Cüce, Pamuk Prenses'in mezarına kapanıp "Bizi bırakıp da nerelere gittin?" diye uzun uzun ağladılar.
Törene ailevi nedenlerden ötürü katılamayan Beyaz Atlı Şehzadeler, Prensler
kutlama telgrafları yollamakla yetindiler.
Murathan MUNGAN
güzel bir murathan mungan hikayesi.yalnız ben anlamadım.karakterler türk filminin içinden çıkmış;müjgan,ferit,vs.vs.vs.karakterleri gibi değil mi? yani fazla melankolik,fazla aşırılmış..(değil mi?)
(bkz: biri bana anlatsın)
(bkz: biri bana anlatsın)
namuslu bir prenses olabilir.
(bkz: orhan pamuk prenses)
(bkz: 7 tane sapık cüce)
(bkz: monaco prensesi)
yedi cucesi yoksa bile mutlaka bir tokmakcisi olan prensestir.
-yuruyu$e bak abi, oy oy kesin motor bu.
+ka$ar ya.. belli belli..
-yuruyu$e bak abi, oy oy kesin motor bu.
+ka$ar ya.. belli belli..
yedi cücesi olmayan pamuk prenses dalsız ağaca benzer özdeyişine konu olmuş masal kişisi.
bilinçli pamuk prensestir. masaldaki salak olduğu için, cücesi olacağını bilmeden yaşar gider.
biz buna cücen yoksa bir hiçsin pamuğum diyoruz.
biz buna cücen yoksa bir hiçsin pamuğum diyoruz.
prenses degildir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar