bugün

insanı dumurlardan dumurlara sürüklemiş olan mevzulardır. serin sulardan kızgın kumlara geçmek gibidir.

örneğin; fazıl say dinletisinden * * sonra evde menemen yapmaya çalışan kemalistin halet-i ruhiyesi...

ya da, reina'dan çıkışta eve dolmuşla gitmek gibi.

çok hüzünlendirir tüm bunlar ademoğlunu çok..
tüm gün bentley'de özel şoförlük yapıp, mesai bitiminde eve otobüsle gitmek.
Oldukça gençtik, 17- 18 kadar. O yaştaki her genç gibi kimliğimizi yaslayacağımız sağlam kavramlar arıyorduk. Kafamız da oldukça karışıktı.

bir 24 Ocaktı. Uğur Mumcu'nun katlinin yıldönümüydü ve heyhat, 28 Şubatöncesiydi. Hacı-bacı koalisyonu milletle adeta dalga geçiyor, bin türlü manyaklık yaşanıyordu memlekette. Devleti yönetmeye talip siyaset bilimi okuyan gençler olarak törene elbette gitmeliydik. Aynı zamanda da takvim finallerin bitişini gösteriyordu ve arkadaş grubundan 2 kişinin doğum gününü kutlayamamıştık sınavlardan, anma töreninin akşamına da bir program yapmak farz olmuştu kısacası.

Saat 13:00'deki törene yetişmek üzere arkadaşlarla buluştuk. Erkeklerde bir acaiplik yoktu ama biz kızlar akşamki program hasebiyle kılıklarına görünümlerine biraz özenmiştik. Köroğlu'nda Uğur Mumcu'nun evinin önündeki tören yerine gidildi. Saygı duruşu, alkışlar, anma konuşmaları, gözyaşları ile güzel bir ortamdı. Orada bulunduk ve sessizce başkaldırdık.

Sonra anma etkinkliklerinin bir parçası olarak Köroğlu'ndan Cebeci Mezarlığı'na yürüneceği söylendi. Gençtik yürürdük elbette. Topuklu ayakkabılar zorlaştırsa da biraz, ne var, yürürdük. Giderken yaklaşık 300 kişilik bir gruptuk. Genç, öfkeli, ama terbiyeli. Terbiyemiz yoldaki tüm Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi temsilciliklerinin önünde oyalanıp, "türkiye laiktir, laik kalacak" "Hacı bacı iran'a" sloganları atmamıza engel değildi elbette. Demokratik tepkimizi gösteriyorduk.

Cebeci mezarlığı'ndaki törenden sonra, gelişte toplu hareket eden ve disiplinli bir gürüh halindeki grup artık dağılmıştı. Gidişi böyle şanlı olan topluluğun dönüşte ikişerli üçerli gruplar halinde abidinpaşa'dan geçmesini tehlikeli bulan CHP, seçim otobüslerini mezarlığın kapısında bizim için bekletiyordu. Önce tereddüt ettik, CHP üyesi değildik, Baykal'a duyduğumuz antipatiden ötürü sempatizanı bile değildik, ama sonra grubumuzdan bir arkadaşın "başlarım çekingenliğine, dedelerimin her ikisi de CHP milletvekiliydi, bu zamana kadar bir faydasını görmedik, bari şimdi işe yarasın" diyip arac atlamasıyla hareketlendik, otobüsün en en tepesine çıkıp oturduk. Marşlar ve sloganlarla abidinpaşa'dan tekrar geçiyorduk, keyiflendim ve sigara yakmak istedim. Çantamdan o zamanlar sadece özel akşamlar için aldığım Davidoff paketimi çıkarıp bir tanesini dudaklarıma götürdüğümde tam karşımda oturan gayet mütevazi, mutemelen okuma fırsatı bulamamış, yine muhtemelen pek makbul semtlerde oturmayan gençlerin dehşeli bakışlarıyla karşılaştım.

bir anda abidinpaşa'da CHP Seçim Otobüsü'nde, topuklu ayakkabılarım ve şık kıyafetim, elimde Davidoff paketimle ne yaman bir çelişkiyi temsil ettiğimi dehşetle farkedip, salak bir şekilde "almaz mısınız" diye paketi karşıdaki yaşıtlarıma tutuverdim.
bütün gün halkın içinde mazlum gibi dolaşıp, meclise gidince kral olmak gibi.