bugün

Herkes uyumuş, uyumasa bile evinin ışıklarını söndürmüştü. bir iki sokak geriden gelen köpek sesleri ve çok uzaktan geçen bir trenin sesi yankılanıyordu kulağımda.

Tek tük geçen arabalar rüzgâr gibi esiyordu yolda. Karşı evden gelen tabak çanak sesleri acıkan birinin ya da fedakâr bir annenin olduğunun habercisiydi.

Duvardaki bozuk saat 08:15'i gösteriyorken asıl saat 03:00 idi. Sokağa çıkıp deli gibi koşmak geliyordu içimden. dikkat çekmemek için geniş ve rahat kıyafetler giyerek, ayağımı bastım özenle döşenmiş yola. uzun ve sakin...

Hızlı hızlı yürüyordum, yol kenarında oturmuş laf atan serserilere aldırmadan. en sevdiğim şarkıları mırıldanıyordum nefesim kesilirken. korkuyla karışık serin bir gecenin, zevk veren sıradan bir yürüyüşüydü işte.

Her adımımda derin bir nefes alıyor, saçlarımı sıkıntıdan yana, diğer yana atıyordum. bu sakin sokaklarda kimsesiz ve masumca dolaşmak, en çok da uzun ve yaşlı ağaçların yaşanmışlıklara şahitlik edişinin dramsı kokusunu içime çekmem ile keyifli bir hüzün veriyordu.

Hiçbir sonucu yoktu bu arayışın, özlemin, düşüncelerin, sorgulayışın, merakın. öylece geçen bir hayat ve geçmişe eklenen bir saat...

Her dolu dolu aldığım nefesi, bir daha o ânı yaşayamayacağım gerçeği ile harmanladım. Böylece hayatı gerçeklere sarıp acı bir sigara elde ettim. dumanı ciğeri değil kalbi karartan...