bugün

iki fantastik ulusun arasındaki çıkar savaşları.
Distopya yazmak isterdim ama sira disi tabi yetenek yok o yuzden dusunmuyorum kader.
orta dünyada insanlığın sonunu getirmeye çalışan bir org ordusu ve onun başında yenilmez gibi görünen ama yenilebilecek bir sauron karekteri yerleştirirdim.. herkesin kaderini de yüzüğe bağlamak gibi ipnelik yapardım ne alakaysa.. bide yeni dil keşfetmek için yazardım bu kitabı. çünkü yenilikçiyimdir.
"bunu yazan tosun ohaheheh mehehe" olurdu tam olarak.
Yalnızlık olurdu. Kalitelisinden.
yazıyorum ve konusu : aşk ve dram olup gerçek yaşanmış bir hikayeden esinlenip kurgulanmıştır.
yaşam yolu dallanarak ilerler. tanrı bu yol kombinasyonlarının tümünün sonunu bilir. ancak hangi sona gideceğini, hangi dönemeçten döneceğini sen seçersin. yani kader bir tane değildir.

bunun gibi bi şeyler olurdu.
eğitim olurdu.
polisiye roman yazardım.
cahilliğimi dizginlemek için bir kaç kitap almıştım. zülfü'nün konstantiniyye oteli kitabını görünce aklıma takıldı sahi. bir kitap yazsaydım konusu ne olurdu. nereden başlardım hatta ondan önce hangi konuyu seçerdim. belki basit kısmı başlangıcıdır. nasıl bi son bulurdum. ucunu açık mı bırakırdım yoksa mutlu mu veyahut kötü bir sonla mı bitirirdim. bir keresinde 9. sınıf öğrencilerine şimdiye kadar yaşadığınız duyguları ilk kez siz yaşamadınız dediğimde şaşırmışlardı. kendilerini eşsiz hissediyorlardı çünkü yeni yeni böyle düşünmeye başlamışlardı. ama biz biliyoruz ki ilgilerimiz, duygularımız tekrar ettikçe zevkten uzaklaşıyoruz.

haluk bilginer'in çok zengin adamı oynadığı adını şimdi hatırlamadığım bir dizi de dünyadaki tüm zevkleri tatmış biri olarak son olarak adam öldürmeyi merak etmesi gibi. farklı arayışlara girmeden evvel eski tatlar boğazımızı sıkıyor sanırım. bazen bu yüzden sapıtıyor bazen de huzura eriyoruz. en azından bir süreliğine. yani bu bir devridaim oluşturuyor ve her ne kadar farklı şekillerde cereyan etse de bizlerde amaç hemen hemen aynı. bu yüzden merakım fantastik ya da bilim kurguya kayıyor. hayatında bir heyecan, bir arayış veya en duygusalından aşk olmayınca insan gerçekleri sıkıcı buluyor.

bir kitap yazsaydım herhalde konusunu bir anda bulmam gerekirdi. çünkü öbür türlü planlı bir düşünce basmakalıp olurdu. bu yüzyılda yenileri çoktan tükeşmişiz belli ki.
itiraf.
yürümek.
yazarlar zaten kitap yazar ve çoğununda kitapları vardır zati. sen o aydınlarla kendini bir mi tutuyorsun kardaş? *
(bkz: #20423587)
sosyal fobik kişinin hayatı falan.
trolllüğün tabiatı ve doğası üzerine.
(bkz: atını siken kovboy)
(bkz: atın intikamı)
(bkz: ve uzaktan bir zenci göründü)
(bkz: adam ata binip kaçtı)

saçmaladım.
(bkz: #7312600)
psikoloji.
felsefe, sanat, insan.
türk kızları.
bir atla kovboyun imkansiz aski.
değişim.
aşk.

ayrılık.

hüzün.

göz yaşı.

cinayet.
galiba psikolojik olurdu, kendi iç dünyamı ; ruhsal zenginliklerimi , zaaflarımı, telaş ve yorgunluklarımı anlatıp rahatlamak isterdim, tabii becerebilirsem...