bugün

küçükken yaramazlık yaptığımda annemin beni karanlık ufacık bir odaya korkudan çığlık attığım halde kapatması sonrasında oluşan klostrofobi hastalığı.
okuldan gelirken bi köpek tarafından ısırılmam sonucu oluşan köpek korkusu.
dondurma kabında sarma görmek.
Şu anki psikolojik durumumu, ismi lazım olmayan cinsten nefret etmemi, insanları ve en önemlisi de kendimi sevmememi açıklayan travmalardır.

Rica ediyorum, dengesiz ve gerızekalı insanlar çocuk yapmasın.
su doldurmaya giderken 6 kangal köpeğinin etrafımı sarması.
yusuf yusuf ne demek o gün öğrendim sözlük.
bide çok hızlı koşa-bildiğimi...
müzik sözlüsünde flütü bir sıkıp bir gevşetip bir yandan içinden tükmükler aktığı zamandır.
ilkokul zamanlarında düğün salonundaydık ailecek. tabi anne ön sandalyede oturuyor, baba da diğer babalar gibi en arkada ayakta 'biz erkeğiz oturmaya lüzum yok havalarında' karıyı kızı kesiyor, ben de babamın yanında o uçaklı bugs bunyli balonlardan alsana diyerekten mızıklıyordum. bir ara kimseye birşey demeden salonun tuvaletine girdim. hani bu sürgülü yaylı kilitler var ya. onu da çektim. işimi gördüm tam çıkacam 'zönk' kilit sıkışmış ya da ben açamadım. bağır çağır kimse duymuyor. milet davul zurna oynuyor. düğün bitene kadar o tuvalette yere oturup ağladım. nerden baksan iki saat. bizimkiler de balon almadı diye küstüğümü sanıp telaşla parkları falan aramışlar. düğün bitince adamın biri çıkarmıştı. ama öyle bir korku öyle bir karamsar ruh hali olamaz. koskoca iki saat o filitresiz alaturka tuvaletin siyah deliğiyle beraber durdum. hala halka açık tuvaletlerin kapısını kaparken çok dikkatli davranırım.

(bkz: bu da böyle bi anımdı işte)
fazlaca büyüklerden anı dinlemekten mütevellit savaş olacak da tüm ailemi öldürecekler korkusu vardı bende.

hatırladıkca gülüyorum. çocukluk işte. hey gidi..
(bkz: kavanozdaki adam)

liselileri, ünilileri geçtim amcanız dayınız bilmez... şaka şaka onlar biliyor olabilir.
yeni doğan kardeşimi yiyeceğini düşündüğüm için keçiyle kavga etmem. ne zaman keçi görsem hık diyip gidesim geliyor.
ortaokul yıllarımda okuldan gelirken bir gün, karşıdan gelen iki kız beni görüp birbirine bakıp '' tipsiz'' dedi. moralim çok bozulmuştu eve gidip ağlamıştım. sonra yıllar geçti bir çok erkekte olduğu gibi yaş aldıkça yakışıklandım. bir sürü karı kız götürdüm. yaa naberrr??
Aşırı derecede fazla korku filmi seyretmem olabilir. neden bilmiyorum korku filmleri acayip hoşuma giderdi. kocaman teyzelerim benden büyük kuzenlerim seyredemezdi ben donuk bir şekilde tv nin dibine kadar girip gözümü kırpmadan seyrederdim. yetişkinler beni uzaklaştırsa kendi başımayken açar izlerdim. Bu yüzden biraz sorunluydum. hala hissediyorum hafif bir paranoyaklık var.
Beni devamlı yanağımdan vakumlayarak öpen bir abla vardı. Onun yüzünden şu anda kolay kolay öpemez beni kimse ve öpücük sesine tahammül edemez oldum.
Rüyamda gördüğüm korkunç dev balık. Balığı yerim lakin canlı balıklara bakamam.
Babam olmasaydı travma filan olmazdı. En azından olmayan birinin hayalini kurardım. Bu çok daha kötüsü. Cismen olup da ruhen olmayan bir baba..
Küçükken neredeyse boyum kadar oyuncak bebegim vardı böyle sarışın bişey çok severdim lakin rüyama girene kadar rüyamda bu beni öldürmeye çalışıyo ben bunu ayaklarımın altında eziyorum falan filan defalarca gördüm bebekten korkar oldum akşamları koltugun arkasına atar öyle uyurdum annem anlamış tabi noldu niye atıyosun diye sordu anlattım bende komşuya verdik bebegimi işte bu yaşıma geldim büyük bebeklerden hala korkuyorum aynı odada uyuyabilmem imkansız gibi bir şey.
görsel

Bunun gibi bir şeydi.
Konuyu itiraf bölümüne mi yazmalıyım Buraya mı arada kaldım ama neyse buradan başlayayım.

ilk okula başladığımda sadece bunun üç beş günlük birşey olduğunu düşünürdüm. Ta ki önlük olayı devreye girene kadar. ilk bir kaç gün serbestti bizim okulda.
Neyse önlük alındı artık çanta defter kitap falan olay iyice ciddiye binmiş ve üç beş gün sandığım şey uzun seneler devam edip beni yıkmıştır.
(bkz: süt kardeşlerdeki gulyabani)
Köydeyiz o Zaman'lar Amcamda o sıralar da şehir dışında çalışırdı yazları köye gelirdi her neyse Amcam köye gelmiş benim haberim yok evde boş işte bende çocuğum aklıma gelmiyor ulan gündüz vakti ev boş amcamların odası kitli fln kapıyı bir açtım Amcam ile yengem 3 yigenımın çalışmasını yapıyorlardı. Amcam beni yarı cıplak kolumdan tutarak götürdü benim için tramvaydı.
1- arkadaşım kuran kursuna gidiyor diye özenip, zor kötek ebeveynlerimden izin alıp kalmıştım. sabah ezanı okunmadan uyandırıp karanlıkta yere oturup (adını hatırlamadığım) elele tutuşup "şimdi öldük şimdi şimdi yıkanıyoruz şimdi cenazemizdeyiz" tarzı bir şeyler yapmışlardı. çok küçüktüm korkudan bayılmışım. ertesi gün babam kuran kursunu tepelerine yıktı bir daha da göndermedi. kafam biraz boş kalsa öldüğüm ailemden birinin öldüğü düşüncesine kapılıp geriliyorum.

2- bahçede kardeşlerimle kör ebe oynarken kardeşim girintili çıkıntılı duvara kaşını çarpıp patlatınca kuzenim "gözü çıktı" diye bağırmıştı. o günden beri nerede öyle duvar görsem ağzıma demir tadı geliyor.

3- dayım bebekken çocuğunu zıplatacağım derken düşürmüştü. Şimdi tanımadığım biri bile zıplatıp döndürünce tepki veriyorum.

4- ortaokulda sınıfa yeni gelen çok güzel bir arkadaşımın yüzüne kızgın yağ dökülmüştü. beş ameliyat geçirmişti ama hala çok kötüydü. Hala kızartma yaparken müzik dinleyemiyorum sapını dışarı çeviremiyorum biri bir şey sorunca cevap veremiyorum.
Ekmek almaktan gelirken binanın girişinde şapkalı bi adam bıçak çekip para istemişti. piç.
anasınıfında bir kızın benim annem dört yaşında demesi üzerine inanıp benim annem neden yaşlı otuz dokuz yaşında benim annem ölecek çok yaşlandı diye gecelerce ağlamaktan uyuyamamam, kimseye söyleyememem.
ben 5-6 yaşlarındayken zenci bebek almak çok havalı bir şeydi, baya da pahalıydı meret. neyse ben kendi boyum kadar kocaman bir zenci bebek almışım ama nasıl havalıyım. püsküllü pembe bisikletliler yanımda bok yemiş. ben bebeği herkese gösteriyorum, mahallede oynuyorum falan sonra hevesimi aldım tabi. gece yatarken gözleri parlıyordu, saatlerce gözlerine baktığımı hatırlıyorum oynayacak mı diye artık o kadar korkmuşum ki alıp balkona atmışım. üstüne bir de sabah annemden terliği yemişim. ohhh travma işte.
Sene 1999'un Haziran ayı. O zamanlar fakirlik var tabi. Kutu kola içen, magnum dondurma yiyenler zengin gözümüzde. Velhasıl yokluktan oturmuşum kaldırıma kiremitlerle bir şeyler çiziyorum kaldırım üzerine. Valide de arsanın ortasında halı çırpıyor.

Bizim bir komşu vardı zabıta. Mardinlilerin düğünü olduğu sırada gitmiş düğün salonunu mühürlemiş. Yapma, etme, düğün bitsin laflarına aldırış etmemiş. Kapatmış tabi salonu. Mardinliler'de çılgına dönmüş tabi...

Atlamış takip etmişler bizim zabıtayı, zabıta indi arabadan görev arkadaşlarıyla tabi. Evine mi girecekti artık bilmiyorum. Tam yanıma geldi ki olanlar oldu, çat çat çat... Bizim zabıtayı kafasından, kalbinden vurdular. Düştü bu benim üzerime her yer mahşer gibi. Diğer görev arkadaşları da rahmetli oldu. Bizim valide aldı beni kaçırdı derken haberciler, gazeteciler yumağı bastı bizim evi. Çok değil 2 ay sonra da 17 Ağustosa canlı yakalanan bir çocuk olarak hafızamdan silinmeyecek, bu yaşıma geldim (23) kötü kabuslarım hep devam edecekti. Dedik ya kıtlık zamanı... 16 yaşıma kadar ağır derecede kekemelik, ergenlik döneminde ise korkusuz agresif bir çocuk olarak yetiştim. Şimdi olsa, 1 senede atlatabilirdim belki.

Allah kimseye böyle şeyler yaşatmasın.