bugün

yalan olan durum.

yıllarca öyle olduğunu sandım. sağlığımı kaybetmek için zararlı olan her şeyi denedim. içki içtim, sigara içtim. aşık oldum.
sonra sağlığımı kaybettiğimde hahyatın kıymetini anladım.
sosyal nedenlerin ve varoluşun bir anlamı olmadığını sandığımda kendimle yüzleştim. bileklerimi kesip, kendimi inceledim.
varoluşuma bir neden bulmak uğruna sokaklarda uyudum. madde bagimlisi kimsesiz sokak cocuklari ile dertleştim. grup seks yaptım. travestilerle sohbet ettim.
camiye gidip, imama sordum. sorulmuş ve sorulabilecek tüm manevi kaosları.

sonra, tanri dedim. bana, şah damarımdan daha yakın olanla aramda hiçbir şey istemediğim için peygamberleri yok saydım. kendimle çeliştiğimi söyledi kalabalıklar. imanın şartlarından birisinin de peygamberlere iman olduğu söylendi. inandım ben de.
inanmak zorundaydım. inandım.

ölüme takıldım bir kaç yıl. düşündüm. yeniden dirilmeyi. yeniden varolmayı. mantığım ve beynim yeniden varoluşu kabul etmediğinde o büyük üstadın tek bir sorusuyla irkildim. şöyle diyordu mevlana hazretleri:

"hangi tohum toprağa düştükten sonra filizlenmiyor ki sen yeniden dirilmeyeceğini sanırsın?"

düşündüm ben de. her şeyi. yaşamak için olması gereken nedenimi. annemi, aşık olduğum kızları, arkasından ağladığım yosmaları, geceler boyu şiirler yazdıklarımı...
herkesi.
ortaya geldim. hayatın santra noktasına. kalbime. elimi üzerine koydum. şehirlerarası tren yolculukları yapıp, kafamı camdan dışarı saldım. rüzgarı yüzümde hissettim.
kalbim ve yüreğim, yaşamak için bir neden bulamadığında tekrar aşık oldum. bir sabah sevişerek uyandım. bir sabah ılık ve nemli bir öpücükle uyandım.
alkolü ve sigarayı bıraktım

hayata beni sarhoş edebiliyordu artık.

gittiğim her mekanlardaki garsonlardan, barmenlerden tek bir ricada bulundum:

"bir kadeh hayat getirin. lütfen sek olsun."
güncel Önemli Başlıklar