bugün

evet bu konu hakkındaki tamamen kendi görüşlerimdir ve tüm inanışlara saygım vardır. herhangi bir din yada benzeri şeyin propagandasını yapmak istemem. ben yaratıcıdan bahsetmek istedim isteyen kendine göre yorumlar.

sanırım babamı örnek aldığımdan dolayı (tam olarak bilmiyorum) daha ortaokul lise dönemlerinde ateist bir kişiydim. daha öncesinden kuran kurslarına, cuma ve teravi namazlarına gitmişliğim vardır bunu da belirteyim her neyse bu dönem üniversite hayatım boyunca devam etti. üniversitesin ilk senelerinde "olm ben fizikçiyim yaratıcıya inanan fizikçi mi olur?" kafalarındaydım. ben fizik müh. okudum ve takdir edersiniz ki fizik bilimi en başından en sonuna kadar her şeyi anlatmaya çalıştığı için din kavramının bir numaralı düşmanıdır. Aslında tam olarak öyle değildir neyse uzatmıycam.

ancak daha sonra hani şu üniversitedeyken hayatımı yaşayayım, eğleneyim günleri geçtikten sonra dersleri ezberlemekten çok anlamaya çalışmaya verdikten sonra işler biraz değişti. baktığım gördüğüm her yerde o nu görmeye başladım diyebilirim. bu değişiklik neden kaynaklanıyor tam olarak bilmiyorum belkide her insanın içinde olan yaratıcı inancından dolayıdır.

fiziğin her yerinde anlaşılamayan olaylarda, atom altı parçacıklardan evrenimizin bu olağan üstü dengesinde her yerde onun imzasını görüyorum. galaksilerin, nebulaların o muhteşem güzellikleri benim için gerçek birer sanat eseri oldu. emin olun içinde yatan fizik kanunlarını bildikçe insana daha muhteşem geliyor. hatta kısa zamanda kendime güzel bir teleskop alıp o güzelliğin içinde kaybolmak istiyorum.

evreni yaratan 4 temel kuvvetin muhteşem bir denge ve ahenk içinde olmaları (neredeyse imkansız denen olasılıklarda), entropi kanunları, büyük patlama... zaten kafamda bir şeyler oluşturmuştu. sonra fizikçiler paralel evrenler teorisini ortaya attılar ve bu teorinin dediği aslında sonsuz sayıda evren olduğu ve evrenimizin bu sonsuz sayıda evrenlerden biri olmasıydı. dolayısı ile bu muhteşem dengenin olmadığı(yani tamamen düzensiz) olan evrenler de mevcut olabilirdi. böylece gözlemlenemeyecek bir teori ile (tel teorisi) bu muhteşem dengeye darbe indirildi.

Einstein makro fiziğin temellerini atar atmaz kuantum fiziği ortaya çıktı (güçlendi) ki bu tamamen deli işi diyebilirim. parçacık olarak bildiğimiz elektronların aslında hem parçacık hemde dalga özelliği göstermesi, evrenin diğer ucundaki parçacıklarla yanı başınızdaki parçacıkların arasındaki ışık hızından daha yüksek hızda(anınında) haberleşmesi, gözlemci faktörü... neyse uzatmak istemiyorum ve gelmiş geçmiş en büyük dahilerden biri olan heisenberg in bir sözünü yazarak bitiriyorum.

"Doğa bilimleri bardağından içilen ilk yudum insanı ateist yapar.ama bardağın dibinde tanrı sizi beklemektedir...!"
yeni birşey değildir xvı.yüzyıldan itibaren bozulup gericiliğin merkezi olmakla birlikte islam tasavvufu/sufizm/tarikatler bilim tarihine hiçbir medeniyetin yapmadığı kadar katkıyı yapmışlardır. islam bilginlerinin kurandaki ayetlerden yola çıkarak mekanik, astronomi, fizik ve en ama en önemli olarak geçmiş uygarlıkların birikimlerinide kendilerine katarak mantık/felsefe alanlarındaki uğraşları çağlar boyunca bilimsel gelişmenin motoru olmuştur.
insanlık tarihi elli bin yıl.dinler beş bin yıl. Dünyadaki din sayisi dört binden fazla. Tek tanrılı dinler büyük dinlerin çok daha öncesinde yer almakta. Yani insan ruhunda bir yaratıcı var. Tarih hep bunu gösteriyor. Ama bu yaratıcı o kitaplardaki yaratıcı mi burası muallak. Yoktan var olanı kavrayamayan ya da yok olmayi kabul etmeyen bünye bir yaratıcı mi uyduruyor kendine yoksa bunun ruhumuzda olmasının nedeni gerçekten var mi. Eskilerin güneşe tapması gibi biz de açıklayamadiklarimizi mi kutsal biliyoruz yoksa ruhumuzdakileri mi yaşıyoruz bilinmez.
Yaradilmislara bakip tekrar tekrar hayran kalmayla sonuclanacak eylemdir.
evrendeki herşeyde muhteşem bir ahenk muhteşem bir tasarım olduğunu gören insanın isteyerek veya istemeyerek bu muhteşemliği meydana getiren çok büyük bir gücün olduğunu kabul etmesi durumudur. Anlamak istemeyenlere basit saçma hatta komik bile gelecek bu sözler ama umrumda değil. Atoma bakıyorsun, ortadaki büyük gücün etrafında dönen ufacık parçacıklar, atomlardan oluşmuş koca evrende ufacık bir nokta kadar olan güneş sistemi de aynı atom gibi ortadaki büyük gücün etrafında dönen küçük nesneler... Ve güneş sistemi gibi sayısız gezegen-yıldız sistemlerini içeren galaksi...ve o koca evrende samanyolu galaksisinin bir nokta kadar olması, samanyolu gibi sayısız galaksinin olması...
Ve atomdan galaksilere kadar herşeyde ortak özelliklerin olması, hepsinin sanki aynı ustanın elinden çıkmış harikalar olması bunları gören insanı hepsinin çok büyük bir güç tarafından meydana getirildiği düşüncesini düşündürüyor ister istemez. Kimisi bu güce tanrı diyor kimisi de tanrı yok doğa diyor. Çok aptalsa da tesadüf lan diyor.
Sonuç olarak evrenin her detayında bu gücün var olduğunu görmezden gelmek çok zor.
bilimsel değil şakirtsel olarak bakmaktır.

evet, belki de bir 'o' vardır. ama bu 'o'nun arap tanrısı Allah olması ihtimali, tecavüzcü Zeus olması ihtimalinden daha düşüktür.
Yaratıcı denen şeyin var olmadığının anlaşıldığı durumdur zaten böyle konulara bilimle yaklaşarak bakarsak tanrı denen şeyin olmadığı gerçeği ortaya çıkar.