bugün

ilkokulda fenalarından birini yaşamıştım.
o zamanlar babamın -ne zaman televizyon karşısında olsam- pelesenk bir lafı vardı:
"su küçüğün kumanda büyüğün," diye. tabii ben de küçüğüm o zamanlar, bu sözü hep öyle sanırdım. ikinci sınıf mı üçüncü sınıf mı pek hatırlamam zira bayağı geçti üzerinden. işte sınava falan girdim bir gün, baktım o da ne! bir deyim mi, atasözü mü ne dolduruyormuşuz sanırım. "su küçüğün...." devamını getiriniz yazıyordu. e ben de gittim kumanda büyüğün yazdım.

işte aradan birkaç gün geçti öğretmen sınavları falan okuyor, herkesinkini okudu falan sıra bana geldi. hoca dedi neden kumanda büyüğün yazdın ne alaka falan dedi, tabii suratı bayağı şaşkındı. çünkü sınıftaki herkes "su küçüğün söz büyüğün" yazmıştı. bense ebleh ebleh bakmakla yetinmiştim.

babam sayesinde rezil olmuştum tüm ilkokul hayatım boyunca yüzüme vuruldu. mutlu musun baba?
yer: adıyaman fen lisesi
tarih: geçen yıl sıradan 1 kimya dersi
karakterler: kimya hocası ve sınıfın erkekleri

derste ara ara hoca 1 erkeği hedef gösterirdi öteki tüm erkeklerde çocuğu iyi 1 elden geçirirdi,bazen de derste tüm erkekler 1den ayağa kalkar 4 yandan hocanın üzerine yürürdük. (anlaşmamıza gerek yoktu 1i kalkınca ötekiler de hemen uyardı) hoca anlayışla karşıladıkça da biz yüz bulup abartıyorduk. öyleki ayağa kalkıp direkt oturma ile başlayan bu seri "sen bizim sınıftan 1ini vurmuşsun", "artistlik yapma biz 10 kişiyiz"lere varmıştı.

neyse baya dağıttım olaya geçeyim. hoca tahtaya yazı yazarken benle pencere kenarındaki arka dörtlünün öndeki sıra arkadaşım 1den kalktık, direkt işte kapı taraftakiler ve arkamızdakiler fln kalktı hocaya yürüyoz o ara orta sırada en arkada oturan x arkadaş nasıl gaza geldiyse koştu hocanın omzuna yumruk attı. tüm sınıf 1den avv ovv larla doluştu. çocukta dönmüş bize niye dalmıyonuz lan gibisinden 1 bakış attı pişkin pişkin * biz zaten ilk şoku atlattıktan sonra kahkahalara boğulduk akdjdnfmdşgnrşekcğel daha sonra da hoca şoku atlattı ve direkt x'e dalın diye emir verdi. ben x ile aram yok diye yerime otursam da çocuk orda ağır haşat oldu. (bkz: ya 11 kişi olsaydık)

dipçe: benim aflde özür dilediğim 2 hocadan 1i olan Yusuf hocam, her ne kadar size bunu söyleyecek kadar aramız olmasa da büyük insansınız. çok büyük hem de. ve de her ne kadar tek dersinize katılmasam da derslerinizi ömür boyu unutmayacağım.
antalya lisesi 2004-2005, o zamanlar nasıl bir yer bilirsiniz hehe sınıf 9/O ders zili çalmasına rağmen öğretmen sandalyesinde ayakları uzatır ve yayılarak oturur efe, yanından sınıfa giren hasan hiç yüz ifadesini değiştirmeden kaldırır efenin bacaklarını dayar küsküyü pompalar ve oh yes diye bağırarak nidalar atar, sınıf öyle bir sınıf olmuş ki kimse takmaz olanları, sınıfa girer millet, oturanlar normal davranır, o kadar normal gelir ki gülmezler bile bu göze çirkin gelen olaya. A/B gibi ilk seri sınıflardan bir kız girer bizim sınıfa ve kapıda üçü göz göze gelir, hasan devam eder efenin ayaklarıyla çiftleşmeye kızın gözüne baka baka yakın mesafeden, kız bir süre kapıda şok geçirir, donar kalır. sonra içeride bir arkadaşının yanına gider, işi bitince tam sınıftan hızlıca kaçarken efe bu sefer sadece bakmaz ve " bize katılmak istemez misin " sorusunu yöneltir, hasan hala beline kuvvet takılırken kız resmen korkudan titreyerek sizi müdüre söylicem gibisinden bir ses çıkarır, efe şaşırır çünkü sınıf hayatında alışık olmadığı bir tepkidir bu ve " pardon bacım yanlış anladın " diyerek kızın kaçmasını izler, ara vermezler böyle şakalaşmaya devam ederler bir süre daha ve kafama tek kazınan şey sene sonu gelmeden 12 erkeğin olduğu sınıfta 8 erkeğin eşcinsel olduğunu öğrenmemdir. Çok iyi insan ve arkadaştı ama çoğu...
yer: fen lisesi
sınıf: 9/a
ders: boş ders
öğretmen: nöbetçi hoca

nöbetçi hoca herkesi susturmaya çalışmakta ancak sınıf hayvanlığın zirvelerini zorlamaktadır. en sonunda sinirlenen hoca en öndeki elemanın sırasına tekmeyi basar.

sıra elemanın üstüne düşer. hoca fena yusuf yusuf olmuştur. neticede özel okuldur. hoca sırayı kaldırır şöyle der,

- evladım iyi misin, ayağım çarptı da sıraya.
güzel bir yaz tatili bitmiş, okul açılmıştı. ilkokul üçüncü sınıfın ilk günleriydi. ilkokul kariyerime mükemmel bir başlangıç yapmıştım, tanınıyordum, zekiydim ve çalışıyordum. sınıf başkanıydım ayrıca. birazdan gerek olacak bir bilgi de, kırmız-siyah kuşak taekwondocuydum.

yaverim sınıfa yeni bir kızın geldiğini söyledi. '' biraz değişik bir kız, saçı kısa, uzun boylu çok da güçlü. ''

- kız ? güçlü mü ?
+ vallahi bak. bir sürü çocuğu dövdü dün.
- beni de mi brütüs ?!?
+ çok güçlü lan.

neyse, kızı gördüm. yüzüne nalet gelsin, şaka şaka. ama canısı, kız dediğin en önde oturmaz mıydı ? bu faşo ağa gibi geçmiş en arkaya... kız dediğin saçları iki yana örgülü olur, bunun saçı alabulus... kız dediğin önlüğü pırıl pırıl olur, bu farklı renkte önlük giymiş, hem de yakası yok... kız dediğin bıcır bıcık pembe kalemliğine siyah kelebek tokalarını iliştirir, bu kurşun kalemin arkasını kemiren sincap-öğrenci gibi...
( la havle... )

+ kız değil ki bu ( gerginlik )
- adı nagihan...
+ hmmm, ( şaşırma + gerginlik )
- seni dövecekmiş...

neyse, ayağına kadar gittim. düello tarzında karşılıklı dikildik. dövebilir misin, dövemez misin lafları atıldı. hanım kişisine el kalkmaz muhabbetini yaparken,

hiçbir filmde görmediğim bir hamleyle, ayaklarımdan tutup baş aşağı salladı beni. düşünebiliyor musun o anı ? ben, 2 yıldır c sınıfının başkanı olan, kırmız-siyah kuşak sahibi, aranan-sevilen-tanınan, başarılı ve güçlü olan ben, kız öğrenci tarafından baş aşağı ediliyorum; aman ya rabbi!

cebimden beyaz mendilim sarktı, biraz da burnum tabi akmaya başladı. ayıptır söylemesi saçıma jöle sürerdim o zamanlar. sağ olsun başım yere sürttüğü için bom bok oldu. o zamanlar saçımın bozulmasına ağlayabilirdim. neyse işte, kız deli gibi sallıyor beni, bırakmıyor gavur. allahtan, hoşlandığım kız yoktu sınıfta. tamam dedim, pes. yüzüne nalet gelsin!

hayatımda o derece rezil olduğum, birkaç yüz tane daha anı var. ama, hani çocukluktan kalan bir problem dersen ; işte o bu canısı.
Yer:imam hatip lisesi
arapça dersinden sınavımız var o gün 3. Saat sınavız, herkes ders dinlemeyip sınava çalışıyordu neyse sınav vakti geldi ben rahatım iyi arapçam, takır takır yaptım o çok çalışanlar yapamamıştı, hoca diğer ders geldi tekrar sınavı yapacağım yarın dedi 1 kişi geçmiş dedi ertesi gün oldu bunlar çalışıyorlar sınavı olduk hoca yine geldi yarın tekrar sınavı var 7 kişi geçmiş dedi bizimkiler yine ders çalışıyordu sınav saati geldi olduk sınavı hoca geldi 10 kişi geçmiş yarın yine tekrar sınavı var demişti. Tekrar sınavı olmadan yüzde 50 yi tutturamayan bir imam hatip lisesinde okuyordum. Neyseki okul bitti okul 2. Si oldum.
kuran oku bre kafir!
hapsuramayan adam: h.
öğretmen: ö.

olay lise3 de geçer. dershaneye yeni bir tarih öğretmeni gelmistir. yenı yenı tanır ogrencılerı. olay 1. dünya savasına gelir. bu arada öğretmenin adı savaştır.

ö: var mı sorusu olan arkadaslar?
h: hocam bısey sorucam?
ö: dinliyorum.
h: hocam sımdı bu almanya fransa italya rusya avusturya macaristan osmanlı falan filan bunlar cümbür cemaat savaşa mı girmiş?
(hoca dumur olur ve hapsuramayan adamın kulagına egılerek)
ö: bidaha o deyimi kullanmazsan sevinirim.

asgblrhashkrsahr bak gene gülesim geldi ya. *
jo yengeni yedim.
yok lan öyle değil tost tost.
lise 2. sınıftaydım. fen sınıfında lise 2 çok zordur. en agır fen dersleri lise 2 de verilmeye başlar. bende aile zoruyla fen sınıfına girmişim. bir gün biyoloji dersinde ki biyolojiden hiç anlamam, uyuz bir hoca sıkıcı dersini anlatmaya basladı. biz de basladık sınıfta gır gır samataya, debelendik durduk. narin ögretmenimiz hemen aglamaya başladı. 'hepinizi şikayet edicim, bu sınıfta daha fazla yapamicim' dedi gitti sınıfı ülkücü müdür yardımcısına şikayet etti. müdür yardımcısı da ' sınıfta tepinip durmayın, bi daha olursa ben de girerim' dedi ve bizi bir güzel adam etti. o gün bugündür biyoloji dendi mi bi durur düşünürüm, saygı duyarım.
sorunları bol olan arkadaşın en yakın arkadaşıma telefon sapıklığı yapması sonucu ortaya çıkmış bir hadisedir. okulda kavga edilmesinin akabinde hiçbir işe yaramayan okul rehberine gidilir. (x rehber olsun y sapık z en yakın arkadaş)
x: z neden y nin üstüne yürüdün kızım yakışıyor mu sana hiç? cık cık..
z: ben size on bin kere söyledim ha bu pezevengi okuldan atın diye!!
herkes şok olmuştur tabi. daha şokumuzu atlatmamıza fırsat bulamadan, cümle biter bitmez süper asi arkadaşımız odayı resmen basar. *
t:lan p.ç ben sana beş bin defa demedim mi bizle uğraşma diye!! şimdi cami duvarına işedin köpek, çıkışta parka gel tersten göstericem ben sana çıktığın yeri!! *
tenefüse çıkmaya kalmadan y kalp krizi geçirmiş okula gelen ambulansla götürülmüştür..
orta okulda arka sirada oturan kızın tuvalet için öğretmenden izin istemesi, öğretmenin izin vermemesi, dakikakar sonra sınıfın leş gibi bok kokması, kizin çorabını sınıfta çıkarmaya çalışması. bunu fark eden öğrencilerin sınıfı zombiler basmışcasına sınıftan kaçması.
lise zamanlarında hocalarımızın yenilmez bir halısaha takımı vardı. bizim takımımızda yenilmezdi ve hocalarla maç istemeye gittik.
-Hocam maç istiyoruz sizinle?
-siz mi ?
-evet hocam biz hiç yenilmedik.
-ben şöyle oynarım biz sizi yine yeneriz.(sol ayagını arkaya doğru kaldırıp, sol eliyle tutarak)
-sazan bir arkadaşımız: ee hocam topa nasıl vuracaksınız?
-sen merak etme bir ayak daha çıkartırız.

ardından kahkaha sesleri soruyu soran arkadaş hala olayı anlamamıştır.
6.sınıftı sanırım ingilizce dersindeyiz, konu akıcı kitaptan örneklerle felan ilerliyoruz o sırada öğretmen bir soru yöneltti sınıfa kolay da bir soru neyse tembel bir arkadaş parmak kaldırdı tabi sınıf şaşkın gözler çocukta hoca da hemen fırsatı değerlendirdi kaldırdı çocuğu neyse soruyu tam hatırlamıyorum ama cevapla yakından uzaktan alakası olmadığını hatırlıyorum cevap şu '' ı cat '' sınıf yerlerde tabi, hiç unutmam.
-hocam duydunuz mu 60000 ölü varmış
+aaaa nerde
-karacaahmet mezarlığında
+çık dışarı çabuk.
lisedeydim. arama yapılacağından kimsenin haberi yok ki zaten arama yapılmaya ilk bizim sınıfa girilmiş. ters bir müdüre var. milletin çantasında ne var ne yoksa hepsine bakar, dışarı çıkartır. kızın birinin çantasına geldi sıra. elini attı bir kaç parça birşeyi çıkardı. alüminyum folyoya sarılı bir şey yere düştü. yere düşen şeyi aldı sonra açtı onu. açar açmaz o taraftakilerde bir gülüşme koptu. müdüre de hemen sarıp salmalayıp hemen çantanın içine koydu şeyi.

biraz sonra öğrendim ki kanlı pedini folyoya sarıp çantasına koymuş.

öeh.
lisedeyken okula pislik olsun diye sınıfın kapısını çıkarmıştık. şansımıza o kapı da en pislik edebiyatçının üzerine düşmüştü.
dursun isminde 6. sınıfa giden bi öğrencim vardı. çelimsiz, kara kuru, baygın gözleriyle müslüm gürsesi andıran, sürekli dayak yiyen ezilen bir çocuktu. nasıl olduysa bi gün birisini haşat etmiş, kendine güveni gelmişti. çocuğu feci dövmüştü ama. sınıf öğretmenleri olmamdan mütevellit dursunu çektim kenara dövmeye kıyamıyordum fakat sınıfa da sert yüzümü göstermeliydim. zira bir otorite boşluğu oluşmuştu. faulleri çekme, elleri havada bekletme gibi çeşitli eziyetlere tabi tuttum. böyle bir eziyeti ilk kez yaşamış olacak ki benden epey tırsmıştı, utana sıkıla bir daha yapmayacağını söylemişti.

günlerden bir gün bizim dursun dayak atmanın lezzetini unutamamış olacak ki teneffüste yine o kendisinden ezik olan çocuğu dövüyordu. ben de uzaktan kendisini mafya babası edasında izliyordum, öğrencilerin uyarmasıyla arkasını döndü ve göz göze geldik. gözlerindeki dehşetengiz ifadeyi bu satırlara aktarmam mümkün değil. "tursuuuğn *,gel buraya" dedim ve kaçmaya başladı. ama nasıl bir kaçmak, köpek kovalar da ölümüne koşuyor sanki. Kovalamadım, hocam yakalayalım mı dediler, bırakın kaçsın dedim. sınıfa girdiğimde kafasını kitaba dayar ve dersi efendi efendi dinlerdi zil çaldığında ise kafamı ona doğru çevirir ve “gel lan buraya, hesaplaşacaz” der gibi bakacakken gözlerini kaçırır ve koşa koşa kaçardı. arkasından bağırırdım : "tursuuuuğn, gel buraya". hep kaçardı ve paçayı kurtarırdı. ben de ellemezdim. kaçmanın kendisini kurtardığını öğrenmişti. beni gördüğü her an kaçmaya başladı bu senaryo 10-15 kere tekrarlandı. her seferinde ölümüne koştu, bende ellemedim hiçbir zaman. o cılız çocuktan bir afrika çıtası çıkarmıştım. bana da olsa paşa paşa teslim olmasın istedim.
sınıfta çiğköfte yapıp tavana yapıştırmak aradan 2 yıl geçmesine rağmen halen çiğköftenin orada durması..
Okula pijamayla gitmem.
okulun son günü istiklal marşı sırasında kafamıza yumurta atılması.
okuldaki bir biyolojinin aşırı politik olması. Biyoloji derslerinde Türkiye'nin iç ve dış politikası, darbeler ve ergenekon'un tartışılması. Gerçi bizim sınıf baya inek olduğundan bu muhabbetlere girilmezdi ancak yan sınıflarda gırla giderdi. Ayrıca adam çok gergin biriydi ve sinirlenince kendini kaybediyordu.
Belki yarmaz ama kimlerin bize eğitim verdiğini gösterir;

fazla değil, bundan daha 2 yıl kadar önce lise sıralarında öğretmen sınav kağıtlarını okurken bütün sınıf başına toplanmış, tabi sınıfın 4'lü haylazları durur mu, yakmışlardı sınıfta cigarayı. E hocanın ruhu bile duymadı. E be kadın, ruhun duymadı o sesleri, burnunda nasıl bir et varki o kokuyuda duymadın?
9. sınıftaydık. bizim ingilizce hocası sınıftakilerle iddiaya girerdi, işte 3 alırsan sana şu kadar sözlü veririm, alamazsan annene söylersin kek mek yapar gelir sınıfta yeriz falan diye. böyle birkaç kişiyle iddiaya girdi ondan sonra bütün sınıf hocam ben iddiaya giricem de ben de diye atladı. hoca herkese bir not biçti. bana en az 85 alacaksın demişti. benim ingilizcem iyiydi tabi. ben 92 gibi bir not almıştım o sınavdan. ama sınıfın yüzde doksanı iddiayı kaybetmişti.
1 hafta sonra herkes yiyecek bişeylerle gelmişti sınıfa. ingilizce dersine girdik ziyafetimizi çektik. tabaklar falan toplanıyor derken ben bağıra bağıra "hepinizin anasınınnnn" dedim. herkes bana bakıyordu. hele ingilizce hocasını görmeniz lazım. gözleri parlıyordu. ters bir hareket yapsam kesin sikerdi yani..
ondan sonra ben gayet soğukkanlı bir şekilde döndüm ve "eline sağlık" dedim. bütün sınıf yarıldı. birkaç kişi gülmekten ağladı falan.
ama ingilizceci koskocaman ansiklopedi gibi sözlüğüyle kafama 5-6 defa vurmuştu. o günden sonra bir daha ingilizceden 92 üstü bir not alamadım. *
tuvalette sigara içilecektir. Kabinlere üçer kişiler halinde girilir. Sigaralar yakıldığı sıra müdür yardımcısı tuvalete girer. Tabi herkes sigaraları atar.
X: müdür yardımcısı
y: yan kabindeki arkadaş

x: yine mi sigara içiyosunuz lan!
Y: yok hocam ne sigarası..
X: ulan hayvan, sigara içmiyosunuz, bl tuvalet kabininde üç kişisiniz... Lan, lan yoksa!
Derken gülmemiz ve yakalanmamız, müdür yardımcısının sınıf hocamıza anlatması ve sınıf hocamızın bize i.ne muhamelesinden kurtulmak için sigara içtiğimizi kanıtlama çalışmamız, yemin etmemiz, yalvarmamız, rezil rüsva olmamız...

(bkz: ah lise yılları)