bugün

eski entryleri kurcalarken, (bkz: sahan gökbakar) ile karşıma çıkmış, hipotez aşamasından haberdar olmadıgım teorim.miş.latife bir yana çocuklugunda, ilk genclik yıllarında üzücü hadiselerle (anne-baba yoklugu/kaybı...) karşılaşan çocuklar,gençler daha bir olgun, daha bir insan, daha bir başarılı olurlar gibime gelir.yaralı yürekler belki de daha fazla sevilmek ve takdir edilmek için var güçleriyle ugrasırlar.müzik,resim, edebiyat,bilim bir nevi telafi mekanizmasıdır hayatlarında.
yaraya göre değiştiğinini düşündüğüm bir önermedir. zira o kadar yarası olan sokak çocuklarının ve kimsesiz çocukların sağlam bireyler olabileceğine inanmıyorum ben. keşke olsa; bunu başarabilsek...bir yerleri hep eksik kalır ki bunun kadar doğal bir şey yok. bu insanlara sahip çıkamıyoruz, hata bizde... yine de hayata bodoslama dalmanın ve sevgisizliğin getirdiği öfkeyle beslenip, sağlamlaşan bünye tanımadım. hayatta sağlam durmak için hepimizin desteğe ihtiyacı var. desteksiz büyüyen bir çocukta, elbette hırs olur ama kanımca bu eşit değildir sağlam bünye... daha bir insan olabilmek içinse derin sevgi gerekir. keşke kimse kimseyi kaybetmeden öğrense bazı şeyleri...
(bkz: ağaç yaşken eğilir)
acının insana kattığı değeri bilirim şarkı sözlerinde ki gibi yaşanan güçlüklerin insanı daha dirençli kılma durumudur ancak direnç arttıkça o saflık ve masumiyet de ona paralel olarak azalıyor gibi.
(bkz: beni yıkmayan şey beni güçlendirir)
yaralı çocuklar yerine, yokluğu bilen çocuklar ifadesi ile doğruluğuna biraz daha yaklaşacağını düşündüğüm önerme..

yokluk maddi, manevi her tür yokluğu ifade etmektedir. ancak yokluk hali hiçlik haline döndüğünde başlığın doğruluğundan uzaklaşılır.

hiç sahibi olan çocukların pek azı hiçlerini yok edip, yerine güzel şeyler koyabilirler..

başlarının üzerinde bir çatı, sıcak yemek ve tahsil imkanı bulanlar, biraz sevgi ve biraz ilgi ile hele yönlendirenleri de varsa, sahip oldukları zekayı hırs ve gayretle kullanarak güzel şeyler başarabilirler.
buldukları bir lokma ekmeğin, aldıkları kalemin giydikleri kabanın kıymetini bilirler. daha kolay doyum sağlar daha kolay mutlu olurlar. çünkü kürekle savuracak kadar çok olmamıştır hiç bir şeyleri..
tek ayakkabısını eskimesin diye okula kadar yalın ayak giden çocukta, okuyabilmek için her gün kilometrelerce yolu yürüyen çocukta, fazla elektrik sarf edilmesin diye erken yatıp gün ışıyınca kalkıp ders çalışan çocukta bu ülkede ve bu gün hala vardır.
kış boyu annesinin ördüğü kalın ceketi giyer kaban diye, içine kat kat pijamalar, burnu akar bitmemecesine, küçülmüş kalemi sımsıkı kavrar burnunu çekip dilini dişlerinin arasına sıkıştırıp yazmaya devam eder.
hedefleri vardır bu çocukların, vitrinlerde görüp imrendikleri oyuncaklar, sahip olmanın hayalini kurdukları alinin ki gibi spor ayakkabılar, bisiklet..
bu hedefler büyüdükçe farklılaşır, en önceliklisi iyi bir iştir. bunun için ise mutlaka okumak.. sahip olmadıklarının açığını kapatmak için daha çok çalışırlar..
değer bilir bu çocuklar, zorlukla elde edilen her şeyin değeri bilindiği için ..

babası hastanede çalışan bir çocuk nedense doktor olur, babası katip olan çocuk müdür.. hep böyle değildir ama sıklıkla olur.. anne babaları mıdır onları yönlendiren bilinmez.. ama yokluğu bilen çocuğun yokluktan güzel bir şeyler yaratması da mümkündür.
ayrıca adildir, taktir edilesidir, hakedilendir.

çokluğa sahip olan ve etrafımızda evimizde sıkça gördüğümüz çocuklar ise mücadele etmeyi bilmezler. mutlu olmayı da kolayca beceremezler. çağımızın hastalığı can sıkıntısı sarmıştır bünyelerini.. çoktur çok.. öyle olunca doyum azalır. hedef kalmaz..
şımartılmamış ya da şımatılamamış olmalarından, bencil olamadıklarından en önemlisi paylaşmayı bilmelerinden dolayı böyledir bu insanlar. Çoğu "keriz" sıfatı ile bütünleşir ama köpeklerin arasında koyun olmak bazen köpek olmaktan çok daha ulvi bir durumdur.
''yokluğu bilen, kadir kıymeti de bilir'' atasözü ile pişti olmuş cümledir. evet maddi/manevi yokluk çekmiş, hayatlarının birçok dönemini eksik ve ezgin yaşamış çocuklar büyüdüklerin de, kendi yıkıntılarından kalan parçaları etraflarına saçmazlar. daha düzgün, daha adam akıllı insanlar olurlar. bal-kaymak içinde büyümüş bir fabrikatör çoçuğundan, çok daha iyi bir insandır ayakkabı boyayarak büyümüş bir gariban... tüm genellemeler de yanlıştır tabi.
son derece doğrudur. hayatın yükünü küçük yaşta omuzlarına alan bireyler, hayatta herşeye, her zamna hazır durumdadır. kolay kolay yıkılmazlar, yılmazlar, küçük şeylerle mutlu olmayı bilirler...
(bkz: 80 sonrası neslin test çözen tost yiyen nitelikler göstermesi)
sağlamlıktan kastın ne olduğuna bağlı olan önermedir. zira sağlamlık kelimesiyle anlatılan kalbin ruhun ve sinir sisteminin nasır tutup katılaşması ise gerçekten de yaralı çocuklar sağlam bireyler olur denebilir.
güncel Önemli Başlıklar