bugün

neden yapıldığı belli olmayan , yapıldığında "ulan hakikaten salaklık lan bu" gibisinden bir tepkiye yol açan ilginç salaklıklardır...

ben bunu gördüm

lisede arkadaşımın ikiz kız kardeşinin , japon balıklarının , suyunu değiştirdikten sonra akvaryumu kaloriferin üzerine bırakıp evden çıkması ve balıkların haşlanarak can vermesi...

burada ki salaklık ise

bu kızın balıklar tekrar canlansın diye akvaryumu buzdolabına koyması...

hey allahım
1 liranın, maden suyunun demirimsi kapağına tam oturduğunu görmek. ağırlığını çok iyi orantılayan bu birleşimle biraz oynamak. ardından paranın harbiden oturmuş olduğunu görüp, 15 dakika çıkartmaya uğraşmak.
bin bir zorlukla hazırladıgımız ödevi olmamış deyip yırtıp yeniden yapmaya üşenmek.
Maden suyunun içine tuz atarak zıplamalarını izlemek.
her insanın kendine dair az çok böyle anısı oluyor. benim de var. bir aralar bilgisayarla çok içli dışlı oldum. öyle ki ders çalışırken yanlış yazdığımda masanın üstüne garip bir şekilde serçe parmağımı kağıdın altına, baş parmağımı da üç dört satır üstüne koyup aklımca ctrl-z yapacaktım.
cidden salaklık...
Elinde olan kalemi 'kalemim nerdeee' diye bağirarak deli gibi aramak.
parfumu goze sıkmak. boynuma sıkayım derken, suratıma sıkmayım derken gozlerıme sıktım. gozlerım yanıyor yardım edın lan!

edıt: yazar bu entyrı goz yaslarıyla gırdı.
mesela şöyledir;
evdeki lambalardan biri patlamıştır ve bakkala ampul almak için gitmekteyim. annem arkamdan bağırıyor "hepsine ampul al", ben de "tamam" diyorum ve 5 tane ampul alıp geliyorum eve.
annem "nerede dondurmalar?" diyor. ben de "ne dondurması?" diyorum. "arkandan bağırdım ya, gerisine de dondurma al, diye." der. ben de hepsine ampul aldım, diyorum. annem de "sen salaksın" diyor. evt, sağırım ben gerçekten. o yüzden duymadım, uydurdum.
izmitli birisinin, ankara otogarından pişmaniye alması.
bir elinde telefon bir elinde sandviç olduğu zaman. bir an mallaşmanın verdiği salaklıkla
kulağına sandviçi, ağzına telefonu götürmek. hayır götürdün niye ısırıyon

epic fail
bazı hallerde sizli bizli sohbetten hoşlanan biri ile yine aynı hallerde küfürlü konuşmak isyeyen diğerini karıştırmak.
kaçak yolcu olarak uçağın iniş takımlarına saklanıp yolculuğa çıkmak, kepçe motorundan güçlü hidrolik kolların kapattığı iniş takımlarının arasında sıkışıp yaralanmak ve yüksek irtifada -39 derecede donarak ölmek. üstüne tanımam.
arkadaşlarla balık tutmak için sandal kiralanır, çok akıntı olduğu için de 'çok akıllıyız ya' kendimizi demir atmış gemiye bağlayalım dedik. sanki o demir sabit duruyor arkadaş bir aşağı bir yukarı inip dururken sandal yerinden kalktı ha devrildi ha devrilecekken kendimizi zor kurtardık anasını satayım gidiyorduk 1 kilo istavrit için.
Elimde telefon varken telefonu aramak..
Ağlayan insana, ağlıyor musunuz diye sormak. Yok gülüyorum gerizekalı dese ne diyeceğim.. kendi kendimi olmadık durumlara sokabilecek kapasiteme selam olsun.
ben genelde çok kafada kuran bi tip olduğum için genelde böyle anlık salaklıklarım çoktur. metroda kartı yanlış turnikeye okutup diğer kişinin kapısını açmak gibi falan ama en güzeli geçen günkü. allah affetsin yogadan sonra lotusta oturup sağa sola namaste diyoruz. namaste dedikten sonra bi anlık dalgınlıkla amin deyip elimi yüzüme götürdüm ahaha allahtan karanlıktı kimse görmedi.
Bu biraz “huzur namaste” konseptli bir anı olmuş. içinde bir takım hikmetler barındırıyor gibi..