bugün

Dilenci eylemi. Her ne için olursa olsun, yalvaran insan en yakın camdan kendisini atmalıdır.
zordur zor. ♫
acizlik olarak tanımladığımız bir olgu.

bugüne kadar kimseye yalvarmadim.

fakat yalvartan tavşanlara da uyuz olurum.
Çaresiz olmanın neticesidir.
Son çare olarak denenir.
işe yarayacağından emin olunduğu taktirde yapılmasında bir beis görülmeyen hede.
En çaresiz anlarda yapılan, acizliğin büyük göstergesi.

Bu sabah yine ter içinde uyandım bir kabustan. Mahşeri gördüm. insanlar ayetlerde anlatıldığı gibi bölük bölük olmuşlardı. Son birkaç dakika verilmiş bize kurtarmamız için kendimizi. Elimizdeki o son birkaç dakikaya bir ömrün özetini koymak zorundayız. Herkes bir biri ardına yürüyor. Her yer insan. Her yer. Ve birbirlerine tebessüm ediyor iyi insanlar. Ama yüzleri karanlık milyarlarca insan da var..Fakat kimin hangi bölüğün peşinden gideceği henüz belli olmamış.

Son namaz kılınıyor. Dünyadaki tüm insanlar saf saf durmuş secdeye varıyor. Benim ise abdest almam lazım. Koşuyorum çeşmeye. Abdesti alıyorum ama namaza yetişemiyorum. "Bitti" diyorlar. "Zaman doldu". Orda ağlayarak "ne olur bir dakika verin ben de namazımı kılayım ben de secdeye varayım" diyorum. Bir taraftan da insanlar yürümeye başlıyor. Kimin hangi tarafa gideceği belli olmuş. Ve ben hala ortada kalmış yalvarıyorum..
gurur kavramını, kavram olmaktan çıkarmış, özümsemiş, yaşam tarzı haline getirmiş bünyeler için, işkenceden de öte bir durum..

26 yaşındayım ve hayatımda yalnızca bir kez yalvardım.. ama ne yalvarmak, köpek oldum bildiğin.. yıl 2006. kardeşimi, sırf ben istediğim okula gidemedim o gitsin, diyerek istediği okula yolladım. borç harç bir ton para döktük. masrafları, kitapları da cabası.. zaten her istediğini yapmışım, söz konusu eğitimse önümde kimse duramaz. kaldı ki kardeşime hayır diyemem. bu konuyla ilgili şuradan #14600072 bilgi edinebilirsiniz. edinmeye de bilirsiniz, siz bilirsiniz. ama edinirseniz bir bu kadar daha entry okumak zorunda kalabilirsiniz. neyse, keyif meselesi..

işte kardeşimi o şekil bu şekil istediği okula kaydettirmişiz. okuldaki herkes zengin. zengin değilse de yoksul değiller anasını satayım bizim gibi. yeşilçam filmleri misali, kardeşceğizim ezik olmasın diye, ordan oraya koşturuyorum. çok şımartmışım zamanında, geri dönüşü de yok. hiç para yok dememişim, bir de ergenlik dönemi. zor yani.. neyse efendim bir borcun altına daha girip bilgisayar almışım. bütün arkadaşları msn'de takılıyormuş çünkü. ben nerden bileyim biir boklar yiyeceğini..

günlerden bir gün, iş yerime telefon geldi. komşumuz arıyor. " kadrolu cikarci kardeşin burda, seni istiyor ama ağlamaktan konuşamıyor.." ne oluyor ulan? 15 saniyelik arada bin bir türlü senaryomu yazdım tabi.. bir zaman sonra kardeşim aldı telefonu, salya sümük ağlıyor. salyayı sümüğü görmüyorum ama biliyorum, öyle ağlıyor. ağlarken güzel olanlardandır kardeşim üstelik. " okuldan atıldım" diyor. yazarken kolay evet ama ne o bu kadar kolay söyleyebildi ne de ben bu kadar kolay duyabildim. tutuldum.. bırakın konuşmayı, nefes alamıyorum. öyle bir şey oldum.. neden diyemedim, önemi yoktu.. onu o okula kayıt ettirmek için yaşadığım süreci saniyesi saniyesine hatırladım o sürede.. "eve git, anneme de bir şey söyleme" dedim kapattım.. ağlardı çünkü annem. yüreciği kaldırmazdı. hala öyledir. üzülünce ağlar.

günün geri kalanını zor bitirdim. eve gittim kardeşimin gözleri kan çanağı. annemden kaçamamış, ama anlatmamışta.. annemin bütün umudu benim. biliyorum bin bir türlü şey kurdu kafasında.. ne desem de hem inandırıcı olsa hem de annem üzülmese, bilemedim.. "sonra" dedim.." önce ben bir öğreneyim.."

detayları aldım kardeşimden.. önceki gece msn'den orta okul arkadaşlarını örgütlemiş. okulda buna ters giden bir çocuk varmış. onu dövdürtecek. çocuklar okulu basmış.. diğer öğrenciler karışmış mevzuya. bıçaklar, çakılar.. bir kısmını polis almış götürmüş.. kardeşimin payına da okuldan atılmak düşmüş.. sinirden deliye döndüm lakin olan olmuştu.. ertesi sabah okuluna gittim.. hocayı hiç unutmam, muhsin hoca.. gittim adama dedim ben buyum.. kardeşim şöyle böyle.. adam olayı anlatıyor.. deli gibi de haklı.. " on üç yıllık okul bu. bu zamana kadar en ufak bir olay yaşanmadı burda. polis gelmesi ne demek? ben bu öğrenciye ceza vermezsem ötekileri nasıl durduracağım? okulumun adına leke getirtemem.." falan diyor. haklı yani. ben bir yandan kardeşimi savunuyorum, savunmak değil de, ergen işte diyorum. bu kadarını hesap edememiş.. okuldan atarsanız olmaz bilmem ne.. sonra adam bana bilgisayarından bir fotoğraf gösteriyor. evin içinde ergen liseliler toplanmış. o onun kucağında, sigaralar biralar.. kızlı erkekli bir ortam. kardeşim içlerinde yok, ama "kanka"sı rezalet bir şekilde duruyor fotoğraf karesinde.." işte" diyor muhsin hoca.." seçtiği arkadaşlar bunlar.. msn kullanmak ne demek hem?" diyor.." bu okulda 600 öğrenci var. hepsi birbirine yeter. msn'den arkadaş bulmaya, ya da arkadaşlarla msn'den konuşmaya telefonla mesajlaşmaya gerek yok. saatlerce görüyorlar birbirlerini" vs diyor. bir sürü toplumsal yaradan bahsediyor ama sonuç olarak kardeşimin okulla ilişiğinin kesildiğini anlıyorum ben..

yerimden kalkıyorum, gözlerim dolmuş. ruhumdan yaşlar boşanacak biraz sonra.. "yapmayın" diyorum. sesim alabildiğine çatal.. "atmamalısınız" diyorum..

masasının önünde diz çöküp, ne olur kardeşimi okuldan atmayın diye haykırarak, gözyaşları eşliğinde yalvarmak eylemini gerçekleştiriyorum..
çaresizlik belirtisidir.
yapılan bir hatanın ardından af dilemek için yapılıyorsa normal karşılanabilir.
neden yalvarcağına başlı bir durumdur. genellikle sonuç ne kadar yalvarırsan yalvar verilen karar verilmiştir. terk edilmişsindir yalvarsanda yakınsanda yalnızsındır. çare aramaktır belki belki belki... diye belki yalvarsam acaba geri dönermi diye düşünürsün ama sonuç? verilen karar verilmiştir. şansın varsa sevgi varsa geri dönüş olabilir belki lerle kangren de insana huzur verebilir. her zaman kangren olan yer kesilip atılmamalı. tedavisi sonuna kadar yapılmalıdır. denenmelidir. yalvarılmalıdır şu dünyada tek parça kalayım diye. sonuçlar belki diye belkii....
yalvarması da yalvartılması da insan onuruna yakışmayacak eylem. yalvaralıcaksa allah'a yalvarılmalıdır. ama yalvarmak nasıl bişeydir diye sorulursa bana vereceğim tek cevap bir mevlana şiiridir:

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun. etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun. etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun. etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun. etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun. etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun. etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun. etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun. etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun. etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun. etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun. etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun. etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun. etme

isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun. etme
dilenmek. çaresizliğine çare ararken biçare olmanın ne demek olduğunu algılayıp, etraftan destek ve çare dilemek..
boşuna yapılan bir eylemdir.
(bkz: bokunu yiyim)
birinden bir şeyi ısrarla isterken, bi yandan da duygu sömürülerek yapılan icraattır. yalnız, muvaffak olabilmek için bir adet insaflı insana ihtiyaç vardır. çünkü "yalvarıyorum" diyene "hadi yalvar" diyen kıvrak zekalı ve hafif sadizm kokan bir cümleyle karşılık verebilecek kişiler de mevcuttur.