bugün

insanlar içeri, insanlar dışarı. otomatik kapılar gibi hani. dönenlerden değil, şu bildiğiniz açılır kapanır olanlar. hani şu açılır, sonra kapanır olanlar.

insanlar içeri insanlar dışarı.
sebepsiz yere alınır bazen hayat sana. sen de alınırsın başka bir hayat'a ve eğer aldıysa seni hayatına, kork. kolay mı sanıyorsun sen iki hayat yaşamak aynı anda? baksana, kör mü oldun, görmüyor musun etrafında? milyar insan var milyar, iki tane değil! milyar insan var ve milyar farklı yaşam. sen ne sanıyorsun ki? ne arıyorsun, gayen ne senin? bak bi aynaya, git ama önce yüzünü yıka. üşenme işte bak, bir kez olsun üşenme ve yap şu dediğimi, kaçtığım yok benim bir yere, buradayım işte. üşendin ama sen yine. çünkü biliyorum inansan bile sen gittiğinde yüzünü yıkamaya, bir şey olacak, bir mesaj mesela ya da tam o anda bir şekilde bi yerlerde görebileceğin bir insan; girecek senin hayatına ve değiştirecek o hayatı, sen yine de üşenip gitmeyeceksin ben bunu söyledim diye.

yalama ilişkiler. hani sen buradaydın der; yanını kasteder. değiştiğini söyler. sanki değişmedi kendisinin bile kullandığı heceler. aşk diyor mu mesela artık içinden? ya da içinden aşk geçen herhangi şarkı var mı aklında? değişmiştir bence yeniden tarifi. değişir her seferinde. çünkü ne kadar az hece, o kadar çok kelime. sanat gibi işte. aşk da sanat biliyorsun. tuval düşün. boya onu baştan aşağıya savura savura boyaları, parmaklarınla ya da bir kalemle ya da komple boya kovasını çevir baş aşağıya; tuvalin çekimine bağlı. ve dolacaktır elbet. kat çıkacaksın sonra, hemen yılma. elin, yüzün, kaşın, gözün boya olacak her yerin. durup düşünme sakın. unuttun mu sanat bu. çok fazla vaktin yok ayrıca. boyalar kurur bak. yorulma, dinlenme onun için, hep boya. boyalar da bitebilir ama idareli kullan.

e sonra? bitti mi? tamam. geç şimdi şöyle uzağa. bak bakalım resmine. bak hadi sanatına, aç gözlerini.
bok gibi dimi?

yalama ilişkiler. insanlar içeri girer, insanları dışarı gider. he resim ne oldu derseniz.. benimkiler evimde asılı duruyor, salondan her geçişimde bakar düşünürüm biraz. perdeyi çekip camı açarım uzun oturacaksam. niye yaparım ki böyle, bak hiç düşünmedim bunu. halbuki severim de akrilik kokusunu.

(...)

07.02.2013 Perşembe
22:29 / istanbul
bekleyen bekleyene.

bir reyondan bir reyona geçerken, istediğim sadece bir taze ekmekti diye sitem ediyordum kendime. sevindim ama sonradan. ya bulsaydım o ekmeği? bekleyecek miydim bu kadar insanı. beklerdim ben. yediremez bırakıp çıkmayı beklerdim. kim gider ki zaten. iyi ki bulamamıştım işte. gider büfeden alırım. ana caddedeki açıktır kesin. en kötü belediyenin arkasındaki parkın hemen orada da var bir tane. ne var, yürüyeceğim iki adım yol.

günlerden pazar. sabahın bu vakti bekleyen bekleyene. çıldırmış olmalı insanlar. hele ki bazısı var, iki kişi onlar hep. pazar sabahı. hiç bilmiyorlar bunlar da yaşamayı. ben olsam o iki kişinin biri, böyle mi yaparım. akıldan geçirmesi bile ayıp gelir, sanki çok zaruridir ekmek iki kişiysen. evet evet aynen böyle. hiç yememeli daha iyi böylesindense. kalabalık yapıyorsunuz ortalık yerde. ha, çocuklarınızı da getirip durmayın artık. ayak altında bağrış çağrış. iki paralık huzurumuz var onlar da delikli sayenizde.

günlerden pazar, sabahın bi vakti. ne bayram ne seyran; bekleyen bekleyene. bir de beklemeyenler var tabi. ben misal. beklemek hobisi olan bu adam sanki beş dakika sırada durmaktan üşenir mi? neyse ki yoktu da aradığım, mahal kalmadı sabır tüketmeye. sabır da böyle uzun vadede tükenen bir şey midir muğlak -kısa vadede tükenip yenilenebildiğine binlerce defa şahit oldum ve yaşadım bir çoğu gibi-.

vazgeçtim. kim gidecek şimdi o büfeye kadar. gazete yoktur bir de o yakındakinde; pazar günleri ne oluyor anlamıyorum, geç geliyor her defasında, ve benim uyanmamdan bile geç ise bir problem var demektir. şu bayatlayanlardan tost yaparım bari. sucuk yok değil mi aferin bana. tükürdüğümü de yalamam girmem ben tekrar o kalabalık arasına. anlamıyorum insanları, ne işiniz var sanki bu kadar acele. neyse ki kaşarın yarısı kadarı duruyordu.

bekleyen bekleyene. bir de dakikalarca kırmızı ışık koyuyorlar ya, çıldıracak gibi oluyorum.

vapur. duydun mu bak sen de? çeyrek var, beşiktaş herhalde. kesin karşıda da bekleyen bekleyene.

(...)

17.02.2013 pazar
03:12 / istanbul
lisedeki iki yakın arkadaşımın ilişkisini tanımlayan kelime bütünü. zira kendileri neredeyse her cuma ayrılıp pazartesi barışıyorlardı.
genelde yalama olan kişilerden kaynaklanır. uzak durmakta fayda vardır.
güncel Önemli Başlıklar