bugün

haberin çıktığı gazetenin ne mal olduğu ortadadır. kaldı ki cem hakko da her şeyden önce bir türk'tür.
hrant dink de aynı söylemler, bu tarz beyanlar yüzünden katledildi. ülkemizde çok koyu ve çok kuvvetli kafatascılar mevcut, değil cem hakko, reis-i cumhur olsan fayda etmez, kaldırıverirler adamı.
"biz serefsiz evladiyiz" demenin bir diger yolu!
(bkz: hitler in hayranı olmak) *
yahudi malı kullanılmamalı söyleminin ispatı.başta cococola.
''ben yediğim tasa sıçarım'' demektir. ulan sen ''bu parti benim paramla yapılıyor'' diye ahkam kesebiliyosun da, o partiyi yaptığın parayı hangi topraklar üzerinde ve kimlerin sırtından kazandığını unutuyomusun pis yahudi.
koşun koşun türk bayrağı yakıyorlar...

trabzon'da tayad üyeleri için biri türk bayrağı yakıyor demişti. birden binlerce insan olay yerine gelip linçe girişmişti böyle bir durum olmamasına rağmen. nerden esti bilmiyorum ama kıytırık bir gazete kaynaklı ve mal bir magazin sitesi imzalı haberi daikkate alarak insanların emin olmadan kişilikleri dinleri milletleri karalaması çok ağırıma gidiyor.

ah benim zavallı anında gaza gelmeye programlanmış türk insanım.
türkiyede satılan şirketlerin kimlere satıldığı ve bu şirketlerin yeni patronlarının kökleri araştırıldığında maalesef pek de yanlış olmayan cümle. bilmeyenlerin ya da farkında olmayanların da anlaması için yahudi kökenli hakko ailesinin fertlerinden cem bey keyifli bir anında yumurtlayıvermiştir bu müjdeli(!) haberi, gaza gelecek birşey yoktur, dedikleri doğrudur çünkü, rte ve özelleştirme peşindeki bundan önceki türkiye cumhuriyeti devleti hükümetleri sağolsundur(!).
bu ülke'de yaşıyan kaç yahudi,hristiyan varsa hepsi olmasada bazıları ülkemiz'de yaşamalarına rağmen gerçek yüzlerini ve politik görüşlerini gizlemeyi başarmış ve kendi çıkarları ideolojileri dogrultusun da yol almaya devam etmiş ve edecekler. cem hakko'nun söylediği bu kelime gerçek zihniyetini ortaya çıkarmış bir eylemdir.
vakko markasının yaratıcısı olan vitali hakko'nun oğlu cem hakko'nun -öncelikle- babasının yaşamına, hayatına, emeklerine yaptığı saygısızlıktır. bu cümleyi eleştirebilmek için öncelikle cem hakko'ya imkanlarını sağlayan babası vitali hakko'nun bakış açısını ve kendisini tanımak gereklidir.

vitali hakko, mahmutpaşa'da kumaş tezgahtarlığından sonra pek çok badereler atlatarak önce şen şapka'yı daha sonra vakko'yu kurmuş cumhuriyetin ilk iş adamlarındandır. lütfen aşağıdaki vitali hakko tarafından yazılmış paragrafı okuyalım;

"türkçe'de "insanlık öldü mü?" diye bir deyiş vardır. benim bildiğim dillerde bunun karşılığı yok. ben o karanlık savaş yıllarında, insanlığın ölmediğini gördüm. bugün bu satırları yazarken bile ellerim titriyor ve gözlerim yaşla doluyor. anlatacağım...

bize biçilen varlık vergisi'nin (1942 yılında devlet tarafından müslüman türklerden servetinin 8/1 i, gayrimüslimlerden ise 2/1 i yani yarısı olarak alınmıştır) hiç değilse bir bölümünü bulmak için ankara'ya hareket ettim. zira eskişehir ve ankara'daki müşterilerimizin bazılarından ufak tefek alacaklarımız vardı. bunların tümü müslüman türk olup orta sınıf esnaftı. ola ki, bize, borçlarının dışında biraz avans da verip yardımcı olabilirlerdi.

(özetle vitali hakko eskişehir'e gitmiş fakat gereken paranın ufak bir kısmını bile toplayamamıştır. umutla ankara'ya doğru yol alır...)

ankara'ya varır varmaz hacıbaba'ya uğradım. anafartalar caddesinde, yalnız şapka satan bir dükkanı olan nur yüzlü biriydi hacı baba. hacı olduğu için herkes ona hacıbaba derdi.(gerçek adını hiç bir zaman bilmedim)

sabah sabah, beni dükkanında gören hacıbaba, sorgu sual etmeden bir bardak çay ikram etti. çayı içtiğim sürece hiç konuşmadık. bardağımı tezgahın üzerine koyduğumda ellerini dizlerine vurup,
"duydum dedi allah büyüktür üzülme."
benim bir şey söyleyecek gücüm yoktu. oraya niçin geldiğimi bile unutmuştum. bu ihtiyardan nasıl, ne kadar bir avans isteyebilirdim ki? biraz konuştuk o sipariş listesini verdi, bense veda edebildim kendisine.
çıkarken cebime bir zarf koydu. şaşkın bakışlarım karşısında ise, omzumu okşayıp,
"hadi şimdi git. göreceksin allah büyüktür." dedi yeniden.

cebimde zarf dükkandan çıktım. ama uzun bir süre açıp içine bakamadım. açtımğımda ise, içinde, bize biçilen paranın büyük bir kısmı tutarında banknot saydım ve göz yaşlarımı tutamadım."
hayatım vakko - vitali hakko

bu cümle -yahudiler patron siz türkler işçisiniz- şu şekilde talmud'da geçen bir cümledir ve tamamı şöyledir.
"yahudiler talmud a riayet ettikçe, goyyimler çalisacak ve yahudiler yiyeceklerdir."

cem hakko inançlarından doğan bu bakış açısıyla sözü sarfettiyse, etik değerlerinin, kendine kalan mirasın ne şekilde kazanıldığının farkında değildir demektir. en kısa zamanda önce babasının ruhundan özür dilemesi gerekir ki, türklerden çok babasına saygısızlık ve en önemlisi ihanet ettiği sonucu çıkar.

babasının kitabını eline aldığında kendisine verilmesi gereken tüm cevap ve tanımlamaları içerisinde mevcut bulacaktır. türkiye' piyasasında türkler tarafından satış grafiği en üst seviyelerde tutulan vakko markasını, babasını idolü olarak görüp temsil etmekte olan cem hakko, sanırım yakında babasının şu sözünü söylemek durumunda kalacaktır;
"insan idealini satmaz"

edit: ben böyle bir babanın oğlundan bu sözlerin çıkacağına inanmıyorum o ayrı.
(bkz: eceli gelen it cami duvarına işermiş)
çok gerçekçi gelmiyor. ama söylediyese de küfür küfür esmek lazım.o da ayrı
acı ama gerçek olan sözdür. inciticidir ama gerçektir evet gerçektir. biz türkler yahudilerin birbiriyle olan bağlılıklarının onda biri kadar birbirimize bağlı olup kenetlensek bu lafı adama yedirirdik. biz durmayalım birbirimizin ümüğünü sıkmaya uğraşalım. yakında yahudilerin işçileri olmayı özler hale gelmeyiz inşallah.
yalan olmayan sözdür hani. akıllara şu dizeleri getirmiştir.

"türk milleti alıngandır,
her lafı kaldırmaz.
ibne dersin kızar da,
s.kersin aldırmaz"

herif söylemese aldırmayacaktık. söyledikten sonra kızıyoruz. sanki söyleyince gerçek değişiyormuş gibi. garip bir milletiz valla.
Ne yani Alman abilerinize bu lafları söyleyemediniz de bize mi söylüyosunuz dedirten,geçmişlerini hatırlamaları için bizim üzülerek izlediğimiz faşist zülümlerini anlatan filmleri izleyerek geçmişlerini unutmamaları gerektiğini düşündüren söz.