bugün

yagmurlu gunde eglenebilmektir.
_yağmurdan kaçma bahanesiyle arkadasınla kosup kostuguna gulmen~.
"her yagmur kendisini
bir yagmur sonrasina adar"

dizeleriyle baraber, gunesin isiltilarini tasiyan damlaciklarin altinda dolasmaktir.
basınızı gokyuzune cevirip ağzınızı kocaman açarak yapabileceğiniz eylemdir.agzınızdakı damlalar çok tatlı olacaktır.*
yamurun sesini dinleyip,toprak kokusunu içine cekmek ve bunları yasarken yanına sevgilini alıp üşüdügünde ona sarılmak.
sevgiliyle donunuza kadar ıslanıp,buldugun ilk tente altına sıgınmaktır.
yagmur altında öpüşmek
SIRILSIKLAM OLMUS IKI SEVGILININ BIRBIRINE SARILMASI VE SONRASI...
- evil , bak dışarda yağmur yağıyor...
- bu yağan yağmur değil...melekler ağlıyor...
- ohaa...

(bkz: bir gotigin dünyasi)*
yağmur yağarken bisiklete binerek ve ya denize girerek gerçekleştirilebilecek eylem...
yinemi haciz var ya-Burcu yağmur yağıyor dışarıda gel çıkalım tadını çıkaralım
Burcu-tamam gel Tansaşa gidip birşeyler alıp gelelim madem.
(bkz: dumur olmak)
biz büyüdükten sonra dünyanın kirlenmesiyle mi alakalıdır bilinmez fakat sanki biz küçükken altında kahkahalar atarak koştuğumuz, ıslandığımız, bisiklet sürdüğümüz, sesinde hep huzuru bulduğumuz, güneşi özletmeyen, her şeyi temizleyen o yağmur gitmiş de yerine bambaşka bir şey gelmiş gibi hissediyor insan yaşı ilerledikçe, yaş farklı dönemlere girdikçe yağmurun tadı değişiyor sürekli.

sabahın altısında kalkıyoruz bir gün sırtımızda bizden ağır bir çantayla o yağmurun altında yola koyuluyoruz. Sınıfa giriyoruz, ders dinliyoruz yağmurun camda yaptığı sesle birlikte. Hocamızın meymenetsiz suratıyla karşılaşıyoruz yağmurlu günlerin ard arda geldiği sınav zamanlarında. ilk kez aşık olup açılamıyoruz. yağmur bizden ilk kez hayatı sorgulamamızı istiyor, belki de aslında hayatın hiçbirşey ifade etmediğini öğretmeye çalışıyor, ülkeye ve eğitim sistemine küfürler ettiriyor ya da hayatın umutlarla dolu olduğunu gözümüze sokmaya çalışıyor anlamıyoruz. sonuç olarak güneşi özlemeye başlıyoruz.

sonra bir sevgilimiz oluyor ve yine aynı yağmurun altında sımsıkı sarılarak birbirimizi ısıtmaya çalışıyoruz. Bir yere girip beraber, üzerimizde kazaklarla, sıcak gülücüklerimizle, sıcak kalbimizle, sıcak çikolatamızı içiyoruz. Yağmurun tadı tam zıt bir şekilde tekrar değişiyor ve içimizi ferahlatıyor. yağmurun kokusu ve tadı sevgiliyle bütünleşiyor. artık güneşi özlemiyoruz.

sonra bir gün ayrılık oluyor ve o yağmurun tadı tekrar değişiyor. biraz fazla acılı bir şekilde artık daha da içimize içimize yağıyor yağmur. Güneşi özlüyoruz fakat güneşten çocukken umut ettiğimiz şeyleri artık umut edememeye başlıyoruz.

tıpkı bayramların da çocukken çok eğlenceli, bol şekerli gelip de yaşlanana kadar pek bir şey ifade etmemesi gibi oluyor aslında her şey.

yeni alınan ayakkabıları yatak altında saklamanın, yepyeni kıyafetlerle gidilen aile büyüklerinin ellerini öperek onlardan paralar almanın keyfini sadece çocukken çıkartabiliyoruz fakat yaşlandığımız zaman bayramlar bir şekilde geri dönüyor. Çocuklarımız, onların da çocukları bu sefer bizi ziyaret etmeye, bizim elimizi öpmeye geliyorlar.

o çocukluğumuzdaki yağmurlar da geri gelecek mi peki bir gün?

gelmeyecek... fakat bu sefer farklı olacak. tıpkı çocukken bayramdan aldığımız keyifle yaşlandığımızda aldığımız keyiflerin farklı olması gibi. yağmurun tadı sürekli değişiyor. hepsinin tadını ayrı ayrı çıkarmak gerek. çünkü hiçbirinin tadı bir öncekiyle aynı olmuyor.
sokağa çıkıp delice ıslanmaktır.Bir an olsun hayatın karmaşasından uzaklaşmak, yağmurun katma değerine sığınmaktır. Eğer ki yağmurun tadı çift halinde çıkarılıyorsa bir başkadır elbette. Kollarını iki yana açıp güzel turuncu bir hayalle yüzünün ıslanması......
.. yağmurun altında öpüşmeye değer bir kızla uzuun uzuun öpüşerek gerçekleştirilebilinir.
tecavuzcu coskun un son hedefinin yağmur adlı bir bayan olması durumunda, kendisinin söyleyeceği hayvansal bir cümle de olabilir.
elde sigara kahve ile yapılası akşam aktivitesi. sokak başı hala gözlenmektedir...*
pinar altuğ'un bir yaklaşık sene boyunca yaptığı eylem de denilebilir.
şu günlerde hava kararınca kadıköy'de yapılabilecek en iyi eylemlerden biri.
istanbul'da uygulanması zor olan hadiselerden biridir. çünkü genelde yağmur dik yağmadığı için illa kafanızı eğmek durumunda kalıyorsunuz. nadiren bahar havalarında geçerli olan zevkli iştir. dalıp hayaller kurmanıza fırsat veren hoş bir duygudur.
Çocukluk yıllarında, yağmurda koşarken, oynarken hemen anneniz seslenirdi, çocuğum ıslanacaksın, hasta olacaksın sonra doktor amcalar koca iğneler yapacak, eve gir hemen! diye. Yarım kalırdı heyecanınız. Ya da bir su birikintisi gördüğünüzde hemen zıplayıp etrafa su sıçratmak istediğiniz anda, tam zıplamak için ayaklarınızı yere vurduğunuzda durdurulurdunuz. Kızım dur ne yapıyorsun kirleteceksin yeni elbiseni, bak botlarında çamur olmuş, kolay mı sanıyorsun onların yıkanması diye sıkıca tutulurdu elleriniz. Sonra büyüdünüz, su birikintisine zıplamanızı engelleyecek ellerinizi tutan biri kalmadı. Artık kararları kendiniz verir oldunuz. Peki, ne engelledi sizi? Yine tadını çıkaramaz oldunuz yağmurun. O su birikintisine zıplayamadınız efendim, etrafınızdakiler ne der, size bakar diye diye o su birikintisindeki yansımanıza bakıp hızlıca geçtiniz. Saçlarınızın ıslanmamasını istediniz, yürümekten vazgeçtiniz, bir taksiye bindiniz. Yağmur yağdığında trafik kötü olur diye evden çıkmak istemediniz. Kaldırımlar çamur oldu. Küçükken umurunuz da değildi çamurlanmak ama başka büyükler sizi engelledi. Siz büyüdünüz, kendinizi engeller oldunuz farkında olmadan. Yağmurun tadına varmak için önce ıslanmayı göze almak gerek. Bir kez tadını aldınız mı zaten ıslanmak size farklı gelecek. Yağmurun, ruhunuzu ferahlatması diye tanımlar olacaksınız. Sonra bir yaz gecesi, hoşlandığınız çocuğa, bir gün yağmurda yürürüz belki diye mırıldanacaksınız. Ertesi gün yağmur sizin için yağacak. istediğiniz olacak, hoşlandığınız çocukla yağmurda yürüyeceksiniz ve o gün yağmur sizi birleştirecek, yağmurla sevgili olacaksınız. Sabahları korna sesi yerine yağmurun hafif hafif camla yaptığı dans ritmi sizi uyandırdığında, yüzünüzde bir tebessüm olacak. Yıllar yağmurla aranızda bir bağ oluşturacak. Gözlerinizdeki yaşları saklayan o olduğu gibi yalnız kaldığınızda size huzur veren sesini, bir dost yerine koyar olacaksınız. Tanrı, yağmurda gizlidir diye bir söz geçmişti izlediğim bir filmde. Bir arkadaşım da yağmuru, Tanrı yüzümüze tükürüyor diye tanımlamıştı. Siz yağmuru nasıl tanımlıyorsanız, tadını da öyle çıkarırsınız.

(bkz: kucuk seylerden mutlu olmak)
iki sevgilinin şemsiye altında öpüşmesi.
şemsiyeyi montu bir kenara atmaktır. yüzü gözü hiç bir şekilde kapatmamaktır. denize koşmaktır.. deniz kokusu, dalga sesi, yağmur sesi eşliğinde öylece ıslanmaktır, tek tek her hücreyle.. griliğin içinde oturmaktır ki en güzel gri budur. gökyüzü grisi, deniz grisi, yağmur grisi..

mutlaka denize koşulmalıdır, hem de ilk damlayla birlikte..
ilginç, güzel, eğlenceli.. her şekilde çıkarılabilir yağmurun tadı. elektriklerin gittiği, perdelerin açık olduğu, güzel ama ürkütücü manzaralı bir evde yağmuru izlemektir.