bugün

umumi tuvaletlerin bir bölümünde temizlik problemi ile karşılaşmalarıdır.
yurtdışına çıktıklarında sindirim faaliyetleri durmadığından doğal bir hadisedir.
türkiyeye geldiklerinin farkına varmalarına sebep olur.
çok da bişey beklememeleridir. sonuçta heryerde aynı işlev için kullanılan bir mekandır.
tuvaletteki taharet muslugunu gorunce vay be temiz adamlar diyebilirler.
çok değil, üç asır önce köprülerden sıçan, sokak aralarında hacet gideren, pencerelerden kova kova bok döken turistlerin tuvalete girmesidir.
alışıktır onlar merak etmeyin.
topuklu ayakkabıyı bile sokaklara boca ettikleri boklara uzak kalmak için icat etmiş mahlukatlardan söz ediyoruz.
eğer büyüğü yapacaklarsa, alaturka tuvalet deneyimi yaşamak zorunda kalabilirler. alafranga bulunmayan pek çok umumi tuvalet mevcuttur.
--spoiler--
çok değil, üç asır önce köprülerden sıçan, sokak arlarında hacet gideren, pencerelerden kova kova bok döken turistlerin tuvalete girmesidir.
alışıktır onlar merak etmeyin.
topuklu ayakkabıyı bile sokaklara boca ettikleri boklara uzak kalmak için icat etmiş mahlukatlardan söz ediyoruz.
--spoiler--

ama artık malesef sokakları türkiye'den daha temiz.

geçmişle yaşamamak gerekir.
Malesef Türkiye açısından iyi bir durum değildir.
kokuyu alır ve çıkar.
elbette girecek donuna mı edecek kardeşim dememe neden olan anlamsız bir o kadar da değersiz tespittir.
Kiliseye sıçan neslin tuvalet adabını öğrenmesi hadisesidir.

Adamlarda taharet musluğu bile yok yahu..
türkiye de wc ye girmesinin akabinde edineceği fikirlerdir.

bu türkler sıçmayı bile beceremiyorlar. deliği tutturamadın hadi iki tas su dök. o kadar da erinme. gerçi neyi doğru yapmışız ki...
konuma göre hayatlarındaki en büyük şoku yaşatabilecek durumdur.

seneler önce marmaris te, şu anda adını hatırlamadığım hani kükürtlü çamura bulanıp sırıtarak poz verilebilen bir yer var ya, hah, ordayız işte. öğlene kadar içilmiş olan biraların etkisiyle tuvalete gitme ihtiyacı doğuyor. giriyorum kuyruğa. hemen önümde kükürt grisine boyanmış gençten bir çocuk. danimarkalı mı desem isveç li mi. öyle bir şey, sarı kafa.

sıra buna geldi, içeri girmesiyle çıkması bir oldu. ilk benimle yüz yüze geldi. ama o kadar aptal aptal bakıyor ki, ne oldu diye sorma ihtiyacı hissettim. burası mı tuvalet dedi? kafayı uzatıp içeri baktığımda gördüğüm manzara, 4 duvar, tahtadan bir taban ve ortada 30 cm çaplı bir delik. o kadar. sifon filan hak getire bu arada. tuvalet kağıdı yok. sadece 4 duvar, 1 kapı, tahta zemin ve bir delik var. hayır bir de adam koymuşlar başına, para alıyorlar.

neyse. ben utandım bu durumdan, bekçi utanmadı. bizim turiste mekanın çok eski olduğunu, osmanlı yönetiminde 18. yüzyılda kurulduğunu, bu tarz tuvaletlerin de otantik olduğunu, bu nedenle nostalji duygusu yaratmak amacıyla bu yöntemin kullanıldığından bahsettim. yedi. veya yemedi ama mecburdu girmeye garibim.
Herkes bok atmış yine şöyle çıkar böule iğrenir diye.

Nasıl bie eziklik kompleksiniz var lan sizin.

Polonya da ki tuvaletlerin hali hala gözümde.

Şu iğrenç herifleri savunup frenkten çok frenkçi oluyorsunuz.

Tanım: tuvalet kültürü yönünden 800 yıl önde olduğumuzdan mütevellit hayran kalır.
Not, istisnalat kaideyi bozmaz.
birçok konuda daha çok gelişme kaydetmemiz gerektiğini düşünmeme rağmen, tuvalet konusu kesinlikle onlardan biri değil. çok temiz kullanıyoruz biz tuvaletlerimizi. sari sokak lambasi belçikadan bildirdi.

bir de; unutma sıçıyo her kaplan