bugün
- uludağ sözlük ün yavaşlaması8
- 8 şubat 2023 twitter'a erişim kısıtlaması10
- imamoğlu'na ingiliz uşağı diyen akp milletvekili16
- depremzedelere abiye elbise yollayanlar31
- deprem18
- ekşi sözlük8
- enkaz başında tekbir diye bağırmak17
- recep tayyip erdoğan27
- 6 şubat 2023 güney anadolu depremi177
- kardeşimin depremde burnu bile kanamadan ölmesi13
- dayanamıyorum bu acıya9
- celal şengör9
- deprem dışında entry girenlerin linç yemesi9
- twitter19
- yatak odasına çelik direk dikme kararı almak9
- klarnet calan sarapci koala 610
- 13 ve 14 şubat 2023 deprem tahmini8
- sözlükte yazarak depremzedeleri kurtarmak13
- arkadaşlarrrr aciiiilllll19
- kemal kılıçdaroğlu19
- tuğba södekoğlu14
- vatandaşın devlete yük yerine katkı olması gerekir21
- hatayspor başkanının yağma açıklaması9
- depreme gönüllü gidip dağıtılan yemeği beğenmemek10
- charlie hebdo'nun türkiye depremiyle dalga geçmesi36
- vahdet i vücud8
- 7 kere de deprem olsa 6 lı masaya oy yok28
- menzil tarikatının hiç sesinin soluğunun çıkmaması19
- enkazdan 3 gün sonra ağzında sigara ile çıkmak12
- haluk levent28
- deprem değil allah öldürür ölüm zamana bağlıdır18
- türkiye sömürge devleti olarak kurulmuştur13
- afad üniforması giyip hırsızlık yapan şahıs11
- deprem olunca bile trollük yapan yazarlar21
- depremi dine saldirmak icin firsat görenler19
- dinsizlerin gercek korkusu9
- istanbul halkı tövbe etsin istanbulu zor tutuyoruz18
- deprem bölgesinde ekmeğin 14 tl olması9
- yağmacılar için vur emri verilsin11
- yazarların artık kanaat getirdiği şeyler17
- adana8
- her doğal afet sonrası suçlu arayışı normal mi22
- kahramanmaraş18
- depremde yakınını kaybeden yazarlarımız17
- deprem korkusundan uyuyamamak14
- depremde yıkılan binaların müteahhitleri9
- büyük istanbul depremi20
- sağlam bina yapmayan orospu çocuğu müteahit14
- istanbul dan siktir olup gitmek8
- anın görüntüsü11
bundan birkaç yıl önceydi. uludağ yolunda arabam bozulmuştu. hava buz gibiydi. alabildiğine bir fırtına vardı. arabanın içerisinde kalsam sabaha kadar kesin donardım. telefon çekmiyordu. derken ağaçların ilerisinde bir kulübe olduğunu fark ettim. o kısa mesafe fırtına yüzünden sanki bir saat sürmüştü.
kapıyı çaldım. orta yaşlı bir adam ve bir kadın açtı. fırtınada dışarıda kaldığımı, yardıma ihtiyacım olduğunu söyledim. beni memnuniyetle eve buyur ettiler. iki tane de tatlı mı tatlı çocukları vardı. bana sıcak bir çorba ardından da çay verip oturma odasındaki kanepeye yatağımı hazırladılar. dünyada böyle insanların hala var olduğunu bilmek bana hüzün vermişti. o sıcacık evde sabaha kadar deliksiz bir uyku çektim.
ancak ev gereğinden fazla sıcak gibiydi. bir kömür sobası vardı ve alabildiğine yanıyordu. evi o kadar ısıtıyordu ki terliyordum ve üzerimdeki battaniyeyi atmak zorunda kaldım.
sabah kuş sesleri ile uyandım, ancak afyonum patladıktan sonra kuş seslerinin çok yakından geldiğini fark ettim. gözlerimi açtım ve o an dehşete kapıldım. ortada ne ev vardı ne de evde yaşayanlar. uzun süre3 önce terk edilmiş bir evin kalıntıları içerisindeydim ve eşyaların hepsi is ve kurum içindeydi. tepemde bir çatı olmadığı halde nasıl o fırtınada zerre ıslanmadım, bir türlü anlayamıyordum.
ürkütücü bir andı ve hemen arabama koştum. tahmin ettiğim gibi çalışmıyordu ve telefon da hala çekmiyordu. tam o anda traktörü ile oradan geçmekte olan bir köylü imdadıma yetişti. arabamı traktörün arkasına bağladık ve çekerek ilçe merkezine doğru yola çıktık. köylü bana dün geceyi dışarıda nasıl geçirdiğimi sordu. ona kulübeden ve aileden bahsettim.
traktörü bir anda durdurdu ve sarsıldık. "sen kafayı mı yedin?" dedi şaşkınlıkla. "neden?" diye sordum. "o aile beş sene önce sobadan çıkan yangında öldü. anne, baba ve iki çocuk. cesetler çıkarılırken ben de oradaydım." dedi.
kapıyı çaldım. orta yaşlı bir adam ve bir kadın açtı. fırtınada dışarıda kaldığımı, yardıma ihtiyacım olduğunu söyledim. beni memnuniyetle eve buyur ettiler. iki tane de tatlı mı tatlı çocukları vardı. bana sıcak bir çorba ardından da çay verip oturma odasındaki kanepeye yatağımı hazırladılar. dünyada böyle insanların hala var olduğunu bilmek bana hüzün vermişti. o sıcacık evde sabaha kadar deliksiz bir uyku çektim.
ancak ev gereğinden fazla sıcak gibiydi. bir kömür sobası vardı ve alabildiğine yanıyordu. evi o kadar ısıtıyordu ki terliyordum ve üzerimdeki battaniyeyi atmak zorunda kaldım.
sabah kuş sesleri ile uyandım, ancak afyonum patladıktan sonra kuş seslerinin çok yakından geldiğini fark ettim. gözlerimi açtım ve o an dehşete kapıldım. ortada ne ev vardı ne de evde yaşayanlar. uzun süre3 önce terk edilmiş bir evin kalıntıları içerisindeydim ve eşyaların hepsi is ve kurum içindeydi. tepemde bir çatı olmadığı halde nasıl o fırtınada zerre ıslanmadım, bir türlü anlayamıyordum.
ürkütücü bir andı ve hemen arabama koştum. tahmin ettiğim gibi çalışmıyordu ve telefon da hala çekmiyordu. tam o anda traktörü ile oradan geçmekte olan bir köylü imdadıma yetişti. arabamı traktörün arkasına bağladık ve çekerek ilçe merkezine doğru yola çıktık. köylü bana dün geceyi dışarıda nasıl geçirdiğimi sordu. ona kulübeden ve aileden bahsettim.
traktörü bir anda durdurdu ve sarsıldık. "sen kafayı mı yedin?" dedi şaşkınlıkla. "neden?" diye sordum. "o aile beş sene önce sobadan çıkan yangında öldü. anne, baba ve iki çocuk. cesetler çıkarılırken ben de oradaydım." dedi.
okumadım.
(bkz: karlı kayın ormanı)
üzücü bir hikaye aslında.
Güzel hikaye kitabı ne zaman çıkar.
--spoiler--
traktörü bir anda durdurdu ve sarsıldık.
--spoiler--
birden kendime geldim. meğerse traktör diye bindiğim bir eşekmiş.
çok geçmeden köy kahvesine girdim.
bana ne öyle bir ev ne öyle bir eşek olduğunu malı hangi torbacıdan aldıysam numarasını vermemi istediler.
herkes birden kahvedeki en yaşlı saçı sakalı birbirine karışmış dayıya odaklandı.
dayı kısık sesle aslında biz de yoğuz yeğen dedi.
traktörü bir anda durdurdu ve sarsıldık.
--spoiler--
birden kendime geldim. meğerse traktör diye bindiğim bir eşekmiş.
çok geçmeden köy kahvesine girdim.
bana ne öyle bir ev ne öyle bir eşek olduğunu malı hangi torbacıdan aldıysam numarasını vermemi istediler.
herkes birden kahvedeki en yaşlı saçı sakalı birbirine karışmış dayıya odaklandı.
dayı kısık sesle aslında biz de yoğuz yeğen dedi.
ben de yaşadım böyle bir garip bir şey.
pandemiden önceydi... şehirler arası taşra seyahatim sırasında arabamla giderken yolun kenarında gördüğüm köy, hiç yabancı gelmemişti. sanki buradaya daha önce gelmiştim. ancak bir gariplik vardı ben bu yoldan ilk kez geçiyordum.. az sonra köy sapağına geldim ve durup araçtan indim. tam karşımda bir tabela vardı ve tabela da " dejavu köyüne hoş geldiniz" yazıyordu.
pandemiden önceydi... şehirler arası taşra seyahatim sırasında arabamla giderken yolun kenarında gördüğüm köy, hiç yabancı gelmemişti. sanki buradaya daha önce gelmiştim. ancak bir gariplik vardı ben bu yoldan ilk kez geçiyordum.. az sonra köy sapağına geldim ve durup araçtan indim. tam karşımda bir tabela vardı ve tabela da " dejavu köyüne hoş geldiniz" yazıyordu.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar