bugün

hala göçebe hayat sürenleri olan, çeşitli kollara ayrılmış, antalya ilinin yerli halkını oluşturan türkmen boyu.
hızlı yer değiştiren, hızlı giden anlamıda taşır. (bkz: eşeğin canı yanınca attan yörük olur)
koltukta otururken bile bağdaş kurarlar*.Antalya yöresinde bol bulunurlar
mensubu olduğum türkmen boyu.antalya,teke yöresi,toroslar haricinde osmanlı devlet politikasına bağlı olarak rumeli'de de bulunmaktadırlar.çoğu yerleşik yaşama geçmiştir.
yörük. konya'nın antalya sınırında bulunan taşkent'te yoğun olarak bulunan eskiden göçebe hayat biçimine sahip gruptur.

kendilerini "ari türk" olarak da tanımlarlar. Bölgedeki çoğu ailenin hayvan derisi üzerine nakşedilmiş şecereleri mevcuttur.

yörük çadırları, temizlikleri ve ayranları meşhurdur.
en çok yşadaıkları bölgeler arasında antalya,aydın ve bilecik söğüt başta gelir diğer illerde yaşayan bir çok yörük buralardan göçmüştür*.
antalya yöresinde bulunan ve burdan kopan yörükler genellikle mucan yörük boyundandır.benim dedemlerimde antalya dan kopup taa afyonkarahisar sınırı içersinde bulunan bostancı köyüne yerlesmişlerdir.bundan önce şimdi yörenin en gözde yerlerinden büyük menderesin kollarının kıyılarına yerleşmişlerdir.Fakat su kenarında sineklerin cok olusu ve develerine* zarar vermesi sebebi ile şimdiki bulundukları yer göçmüşlerdir ve yerleşik hayata gecmişlerdir.
(bkz: izmirli yörükler) izmir in ve manisa nın köylerinde yaşayan eski zamanlarda gelip buraya yerleşen yörüklerdir.
osmanlinin kurulusunda yerlesik duzene gecenlerine manav denilen gocebe topluluk.
sarıkeçili ve karakeçili olarak da ayrıma tabi tutulan topluluk. sarıkeçililerin diğer sınıfa nazaran, güzel insanlar olduğu rivayet edilir. ya da biz öyleyiz diye, dayımın bana uydurduğu bir efsane de olabilir bu. * ayranlarını içmeden, "ayran içtim" demeyin derim. kızları için de, "sırtınızda tuz taşımaya değer" diye bir yorum yapıp, noktamı koyayım. *

(bkz: hasan boğuldu)
eski zaman yörükleri keçeden örülmüş ve çıta ile kurulmuş çadırlarında keçeden yapılmış sert minderleri vardır, genelde yaylalarda konaklarlar, arada vadileri seçenleri de bulunur. mutlaka keçileri tavukları ve inekleri bir de tüfekleri vardır. (sadece korunmak için).yayla yolları daşlıdır.illa ki çadırın gümüş tepsileri bulunur. yemeklerini bakır kaplarda pişirirler.yorganları ulamadır. gülümsemeyi seven hümanist olgudan bihaber insansever yaratıklardır. şehire bağımlı yaşamayı sevmezler. sütlerini kendileri sağmakla kalmaz süt ürünlerini kendileri hazırlarlar. kahvaltıda mutlaka gözleme, akşam yemeklerinde tarhana çorbası olur. ibrik olmazsa olmazlar arasındadır. çeşmeleri olmadığı için en yakın su kaynağından bidonla su taşır ve ellerini yıkayacakları suyu ibriğe doldururlar. mutfak eşyaları bakır, tahta ve toprak kaplardan oluşur.yemeklerini yerde yerler ve otururken bağdaş kurarlar.saklıkentin saklı kalmış bölümlerinde hala gelenekleri devam ettiren yörükler mevcuttur.ekmekleri de gönülleri gibi yufkadır. antalya ve burdur'un köylerinde ikamet eden yörüklerse mutlaka ahır ve bahçe sahibidirler. genelde evleri iki katlı müstakil olur, üst katta oturur alt katı da odunluk ve ahır olarak kullanırlar. buradan anlayacağınız üzere genelde serin yerleri tercih eder ve ısınmak için odun sobası kullanırlar. haliyle kestaneleri eksik olmaz. evlerinin çatıları üçgen pencere pervazları oturabilecek kadar geniş olur. genelde çerçeveleri ve kapıları renklidir. siyasetten uzaktırlar ancak çoğu vatanseverdir. tezek kokusunu da tütün kokusu kadar severler. yerleşik düzende yaşayan yörüklerin bir çoğu anason yetiştirirler. gürbüz ve çeviktirler. çalışkandırlar. akşamları güneş batarken eve döner sobalarını yakar ve ertesi güne hazırlık yaptıktan sonra erkenden yatarlar. erken yatmalarının sonucu gün doğmadan kalkar ve akşama kadar çalışırlar. yaşlanınca bile kolay kolay oturmazlar. evlerinde mutlaka kurban derisi bulunur ya duvarda asılıdır ya da kapı girişinde paspastır. sağlıklı beslenirler, bu yüzden yanakları al aldır. bayramlarda ve düğünlerde yöresel kıyafetlerini giyerler. kınagecelerinde ailenin en yaşlısı gelin ağlatma görevini üstlenir. yediden yetmişe avuçları kınalıdır, tırnaklarına kadar kına yakarlar. kilim dokurlar, çapa yaparlar. komik deyişleri ve hitap şekilleri vardır. yolda karşılaşırsanız nereye gittiğinizi illa ki sorarlar. büyüklere saygıda kusur edilmez. her pişirdiklerinden illa ki komşularına birer tabak ikram ederler ve o tabak geriye boş gelmez. yemek yedirmeye bayılırlar. konukseverdirler kapılarını çaldığınızda hemen içeri davet eder ve açlığınızı yoklarlar. misafirlikten ayrılırken mutlaka bir çıkın erzak hazırlamadan sizi yolcu etmezler. arkanızdan bir tas su döker ve gözden kaybolana kadar ardınızdan bakarlar. eğer yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin derim ben, çok da severim yörükleri.
Makbule Hanım Yörüklük için şunları söylüyor: "...Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk'e "Yörük nedir?" diye sordum. Ağabeyim de bana 'Yürüyen Türkler' dedi."
misafirperverliği ve sıcakkanlı yapılarıyla türk insanın portresini çizen suyla pek barışık olmayan topluluk.
(bkz: yörükler)
eşşeğe "yörük" demişler kırk gün saman yememiş.
(bkz: yoruk)
(bkz: göçebe)
yürüyen anlamındadır.
ben hariç tüm fertlerinin çekik gözlü olduğu oğuz soylu türkler.

yörükler yaşam tarzlarından dolayı oğuzların diğer üyeleri olan türkmenler ve manavlardan ayrılır; sürekli göçerler, yörürler. türkmenler ise yarı-göçer konumdadır ve anadolu'daki yaşam yerleri daha çok doğudadır. manavlar da daha önceden anadolu'da yerleşik hayata geçmiş oğuz oymaklarından oluşurlar.
mensubu olduğum, ama yaklaşık 50 yıl kadar önce atalarımın bıraktığı göçebelik türü...
ama o yaylalar yok mu? insanın herşeyi tekedip oralara yerleşesi geliyor billah.
Dedem DADALOĞLU'nun dediği gibi;


Ölürüz de kömür gözlüm ölürüz
Dost ağlasın zalim felek utansın
Kıyamette kavuşmak var biliriz
Dost ağlasın kahpe felek utansın

Bir çıkmaza girdi bugün yolumuz
Geçit vermez sağımızla solumuz
Kalır gayrı bizim burda ölümüz
Mert ağlasın namert olan utansın

Avşar eli yaylasına göçmedik
Aşırı yeyip sularını içmedik
Tenhalarda kendimizden geçmedik
Can ağlasın hayın felek utansın

Dadaloğlu'm yine coştu çağladı
Ak üstüne karaları bağladı
Firkat odu yüreciğim dağladı
Ben ölem de Çapanoğlu utansın
yörük; yürüyük, yürümüş anlamındadır.
Tekirdağ'ın Malkara ilçesinin doğusunda, îlçeye 27 km. uzaklıkta, 586 nüfuslu bir köydür. 1541 yılından bu yana Yörük köyü olarak bilinmektedir. Göçebe hayatından yerleşik yaşama geçen bir Yörük Bey'i tarafından kurulduğu ve şimdiki adinin buradan kaynaklandığı, ilk sahiplerinin de bu kökenden olduğu sanılmaktadır.
http://sinestezi.wordpres...m/2009/12/02/ayin-sureti/
mustafa kemal atatürk'ün ,
arkadaşlar! gidip, toros dağlarına bakınız, eğer orada bir tek yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiç bir güç ve kuvvet asla bizi yenemez. dediği önceleri göçebe yaşamış sonraları da iskan politikaları ile yerleşik hayata geçmiş türkmen topluluğu.

bugün çoğu yerleşik hayata geçmesiyle birlikte yörükler hala yazın yaylalara çıkıp atatürk'ün işaret ettiği ocağı tüttürmektedir.
türk'ün hası, hakikisi.