bugün

Bilmiyorum... Hani bi film izlersiniz ve bu filmin sizdeki etkisi, filme göre 3 saat, 2 gün, 1 hafta, 50 dakika, 4 saniye sizi takip eder, göğsünüzde yayılır hani. sonra yavaş yavaş sökülür gider. hatırlamanız ise ilk etkisi gibi olmaz. ama vozvrashchenie öyle olmadı benim için, belki her seferinde çok güzel boğabildiği için belki vladimirin gidişi için, belki belki, bilmiyorum ama bitmedi ve bunu seviyorum.
nasıl bir travma, ne biçim bir drama tasvir etmeyim(herkes kendince bir anlam çıkarbilir); gerçekle düş arası, roman tadında sıra dışı bir film.

izlerken bir kez daha farkına vardım ki şu rusya denen toprakların çok farklı bir kimyası var.

ayrıca, bu çocuklar ne güzel oynamışlar öyle?! Şapkam olsa çıkarırdım.
21. yy'ın en iyi ilk 3 filminden, çok derin çok
Teknik yönden tatmin edici,içerik bakımından ise akılda soru işaretleri bırakan tuhaf bir film Vozvrashchenie.Açık söylemek gerekirse film sonuna kadar gizem ve psikolojik türlerini harmanlamış bir şekilde giderken filmin sonunda dramatik film silüetine bürünüyor.Film yıllardır babalarını görmeyen iki kardeşin babalarıyla olan garip yolculuğunu anlatıyor.Öncelikle şunu söylemeliyim ki filmin sinematografisine ve yönetmenin fotoğraf gibi çekimlerini çok beğendim zaten filmin bana göre en can alıcı özelliklerinden ikisi sinematografi ve yönetmenlik,diğer can alıcı özelliği ise çocuk oyuncuların harika performansları; özellikle küçük kardeşin oyunculuğu çok ama çok iyi.Film teknik yönden gerçekten tatmin edici olsa da,hikaye bakımından maalesef aynı tatmini sağlayamıyor.Filmin hikayesi çok farklı diyemem,hikayenin işlenişi aslında sıradan gibi dursa da tuhaf bir işleniş,fakat şunu da söylemeliyim ki filmde fazla olay olmasa da film baştan sona hiç sıkmadan merak ettirerek izletiyor kendini.Hikaye bakımından ortalama bir film fakat sinematografi,yönetmenlik ve oyunculuk bakımından gerçekten çok başarılı diyebileceğim bir film.Keşke soundtrackler filmde daha fazla kullanılsaymış.Filmin sonu ise oldukça iç burkucu.Filmdeki çoğu kare o kadar güzel çekilmiş ki sanki fotoğraf karesi gibi.Son olarak ben filmi beğendim,içerik bakımından fazla tatmin etmese de teknik kısımdan oldukça tatmin edici bir film,sırf oyunculuklar ve sinematografi için bile tavsiye ederim.

7/10
Bu filmi şöyle tarif etmek yanlış olmayacak:
izledikten sonra yıllarca geçmeyecek kocaman, derin bir iç sızısıdır.

Film tamamlandıktan kısa süre sonra kardeşlerden büyük olanı canlandıran Vladimir Garin'in yine filmin mekanlarından biri olan gölde boğularak hayatını kaybetmiş olması
filmin bir yanını tamamlayan duygusal bir etken sanki.

Filme gelecek olursak;

--spoiler--

vozvrashcheniye, genel olarak dini yönü ağır basan bir film.
hristiyan inancına göre; isa dünyaya tekrar gönderilecek. Ona inanlar ve inanmayanlar olacaktır.

Filmi bu temel bilgi ışığında elen aldığımız zaman;
yıllar sonra iki kardeşin, anneleri ve anneanneleri ile yaşarken babalarının bir anda çıkagelmesi isa'nın dünyaya tekrar dönüşüne bir atıftır.
Bu beklenmedik misafir karşısında yıllarca babasız yaşayan çocuklardan büyük olanı onu kabul edip, itaat etmeye başlar. Küçük olan ise babasına inanmayıp,
onun sürekli olarak neden döndüğünü sorgular.
Filmin içinde bu düşünceyi güçlendiren çok fazla detay mevcut:

En belirgin olanlar:
Çocukların daha önceden hiç görmedikleri babalarını ilk gördükleri an, birden çıkagelen bu adamın babaları olduğundan emin olmak için çeşitli isa tasvirlerinin resmedildiği
bir kitabın arasından babalarının eski bir fotoğrafını çıkarırlar. Fotoğrafa baktıktan sonra gelen kişinin babaları olduğuna karar verirler.
Yine bu sahnenin akabinde bir yemek sofrası kurulur. Baba sofranın en başındadır ve çocuklarına şarap ikram eder. Bu sahne dini yönde ele alındığında;
isa'nın havarileri ile yediği son akşam yemeğini çağrıştırır. (bkz: The Last Supper)

Babanın yıllar sonra çıkagelmesinin isa'nın yeryüzüne dönüşünü simgelediği açıktır.
bu noktadan sonra Andrey Zvyagintsev, dine karşı tutumunu belli etmeye ve eleştiriler yöneltmeye başlar.
baba ve çocuklar birlikte vakit geçirmek amacıyla bir yolculuğa çıkarlar. Baba figürü antipatik gösterilir.
Yolculuk boyunca çocuklarına kötü davranacak bir adam izlemeye başlarız. Her şeye rağmen Andrey, babasının otoriter tutumu karşısında ona itaat etmeye devam eder.
Küçük olan ivan'da ise durum tam tersidir. Babasını sevmemiştir ve ondan nefret eder.

ilişkiler yumağı yolculuğun son bulduğu ıssız bir adaya kadar bu şekilde devam eder.
Ta ki,
baba kuleden düşüp ölene kadar. Evet isa ölmüştür ve yine onları terk etmiştir.

filmin sonunda çocukların babalarının cesedini taşıdığı sal babalarıyla birlikte denizin sularına gömülür.
ağır ağır batan cesedin ardından çocukların feryadı yükselir.
arkasından "baba, baba!" diye bağırırlar. duyulan tüm insanlığın çığlığıdır. Bir kez daha onları terk eden peygamberlerinin ardından acı çekerler.

film içinde birçok cevapsız soru barındırıyor. Bu soruların cevabı yoktur. Yoruma açıktır.
din bütün sorulara cevap verebiliyor mu ki sinema versin. işte sinemanın asıl görevi budur:
zihinde kapılar açmak.
yoksa akli ve yorumlayabilen varlıklar olmamızın ne anlamı kalır.

--spoiler--

değinilmesi gereken bir başka yön ise;
filmin olağanüstü atmosferinin yaratılmasında görüntü yönetmeninin performansının ve özellikle çocukların oyunculuğunun hakkını teslim etmektir.
dhobi ghat (mumbai diaries) filmini hatırlatan, o havada olan, güzel veya kötü diye bir türlü nitelendiremediğim film. film güzel ilerliyor, "sonunda birşeyler olacak, adamın amacı açıklanacak" diye düşünürken bir bakmışsın film bitmiş.
baba profili kötü rolde mi iyi rolde mi kestiremedim mesela.
sonra o kadar odaklanılan kutu sulara gömülüp gitti. neydi o kutu. babanın o adaya o kutu için gittiği gayet aşikardı. goradaki kara kutu gibi sadece kameraya gösterip "acaba o neydi" diye sordurtmak bence sanatla bağdaşmaz. tamam senin eserini herkes anlayacak diye birşey yok, elbette istediğin unsuru istediğin yerde istediğin şekilde kullanırsın da, filmin tamamen o kutu etrafında döndüğünü düşündürecek kadar o kutuya odaklan ama sonu hüsran.
bence vakit kaybı izlemek. beğenenlere lafım yok. ama öyle abartıldığı kadar güzel değil. hele hele imdb de 8.1 almış olmasını hiç anlamadım. dram-gizem türlerinde birsürü film var bundan bin kat güzel olup da 6-7 puanlarda sürünen.
dhobi ghat (mumbai diaries) filmini hatırlatan, o havada olan, güzel veya kötü diye bir türlü nitelendiremediğim film. film güzel ilerliyor, "sonunda birşeyler olacak, adamın amacı açıklanacak" diye düşünürken bir bakmışsın film bitmiş.
baba profili kötü rolde mi iyi rolde mi kestiremedim mesela.
sonra o kadar odaklanılan kutu sulara gömülüp gitti. neydi o kutu. babanın o adaya o kutu için gittiği gayet aşikardı. goradaki kara kutu gibi sadece kameraya gösterip "acaba o neydi" diye sordurtmak bence sanatla bağdaşmaz. tamam senin eserini herkes anlayacak diye birşey yok, elbette istediğin unsuru istediğin yerde istediğin şekilde kullanırsın da, filmin tamamen o kutu etrafında döndüğünü düşündürecek kadar o kutuya odaklan ama sonu hüsran.
bence vakit kaybı izlemek. beğenenlere lafım yok. ama öyle abartıldığı kadar güzel değil. hele hele imdb de 8.1 almış olmasını hiç anlamadım. dram-gizem türlerinde birsürü film var bundan bin kat güzel olup da 6-7 puanlarda sürünen.
arkadaşlar öncelikle filmi belki dört kez izledim ama hala abuk noktalar var.

şimdi,

film öncelikle hem sondan hem baştan akmaktadır. yani sonda olan olaylar benzer şekilde baştada olmaktadır. kule, çocukların koşması, babanın saati vermesi gibi...

filmin başında çocukların daldığı yerde babanın battığı teknenin enkazı var. ne alaka?

arabayla giderken gördükleri limanda bir araba kendi kendine gidiyor yanındada üzerinde beyaz önlük olan bir adam yürüyor. daha sonra adam gidiyor ve araba ekranin sağında takılı kalıyor. limanda işleri ne?

filmin sonundaki fotoğraflarda kayık taş bir limandan boş uzaklaşıyor. oysa onlar hiç taş limandan yola çıkmadılar. bu eski bir fotoğraf olabilir mi?

filmin sonunda baba ve ıvan'ın kıyafetleri birbirinin aynısı. ikisi de siyah kazak ve gri pantolon giymiş. ıvan baba rolünü üstlenenen taraf değil halbuki.

ıvan'ı indirdikleri yolda bi sıkıntı var. ya adam dolaşıp başka yollardan dönüp aynı yoldan geri geldi, ya da ıvan'ı almak için arabayla geri vitesle geldiler. ne alaka?

baba ve anne odada yatarken, önce anne yatağa yatıp başucundaki lambayı söndürüyor. sonra baba geliyor ve bir tık sesiyle sahne kararıyor. görebildiğimiz yalnızca annenin yüzü. oysa odayı aydınlatan ışık dışardan yani pencereden geliyor.

ayrıca filmin sonundaki o fotoğrafların geçişi sırasındaki şarkı enfestir.

film herşeyiyle enfestir.
izlediğim en iyi filmlerden biri.

film bittikten sonra yorumları okurken çok üzücü bir gerçekle karşılaştım. büyük çocuk vladimir garin'in filmden hemen sonra bir kaza sonucu boğularak ölmüş olması gerçeğiyle. çok sevmiştim ben o çocuğu halbuki. tokat gibi çarptı suratıma.

görsel
günümüz rusya'sından ziyade sovyet rusya zamanında çekilmiş gibi solgun ve bir o kadar da güzel bir film.

bir bakımda yaşamakta olduğumuz hayat gibi muğlak bir film. belli bir şeyden başlayıp mutlak bir kesinlikle bağlanmıyor, tıpkı hayat gibi ne kadar geriye alıp defalarca izleseniz de anlamadığınız ve kuvvetle hiçbir zaman bir mana veremeyeceğiniz sahneler var filmde. aynı şekilde öğrenemeyeceğiniz şeyler de. fevkalade fotoğraf kompozisyonlarıyla bezenmiş oldukça başarılı bir film.
rus yönetmen andrei zvyagintsev'in ilk uzun metrajlı filmi.

http://www.sinemazingo.co...nie-the-return-donus-2003
yer yer tarkovski'nin ruhunu çağrıştıran kareler barındıran bir filmdir.
--spoiler--

--spoiler--
ben filmi izlerken şunu düşündüm. yani en azından ben senarist olsaydım öyle yapardım. ki bu açıdan bakınca aslında olay da oturuyor. şimdi baba şartlı tahliye ile çıkmış hapisten, ya da bir şekilde kısa süreli izin almış. ve kendi yaşadıklarından ötürü, ve çocuklarının artık ailenin sorumluluğunu alma yaşlarının gelmiş olduğu inancında. Onlara hayatı öğretmek adına sert davranıyor, ayrıca "az bir zamanım var, çocuklarıma iyi davranıyım" dese, o çocuklar 12 yıllık hasretle sıımsıkı sarılacaklar babalarına, fakat baba geri dönmek zorunda olduğunu biliyor. Çocuklara içindeki sevgiyi gösterdiği anda çocukları bundan hep aynısını bekleyecek, fakat tekrar geri gelme gibi bir lüksü yok. En azından film boyunca havada kalan baba figürüne ben böyle bir senaryo yazdım.(he peki babaları hapisteyken hiç mi ziyaret etmediler babalarını orası diye sorarsanız, ben de orasını izleyiciye bırakıyorum işte)

http://www.sinemafanatik....ion=display;threadid=8641

cronos isimli yazar demiş ki; baba aslında yok, ve dayandırdığı gerekçeler de oldukça yerinde. filmin değeri bin kat daha arttı gözümde.
--spoiler--

--spoiler--
türkceye dönüş diye cevrilmis, Andrei Zvyagintsev'in yönetmenligini yaptigi 2003 yapimi film.
anneleri ile birlikte yasayan iki kardesin birden eve dönen babalari ile birlikte ciktiklari yolculukta aralarinda gecen iliskiyi konu alan film. özellikle ivan karakterini canlandiran Ivan Dobronravov'un performansi görülmeye deger.

begendigim bir film olmasina ragmen kafamda bazi soru isaretleri de birakmistir.

--spoiler--
babanin ailesinden bunca zaman uzakta olmasinin nedeni anlatilmadi.
babanin cocuklariyla yaptigi bu yolculuktaki asil amacinin ne oldugunun da cok net bir dille anlatildigini göremiyoruz.
--spoiler--
zihnimize pek çok soruyu kazıyıp bitiveren 2000 li yılların en iyi filmlerinden biri.

--spoiler--
babayı rusya olarak düşünüce farklı çıkarımlar elde edilebilir sanki.
--spoiler--
rusya'yı kar, buzul, kızıl meydan, votka, ilik gibi hatunlar olarak bilenlere *; bu ülkenin değişik cografyalarından kare kare mükemmel sahneler gösteren film. (yanlış filmden bahsediyorsam düzeltin ama vardı böyle şeyler sanırım.)
ayrıca filmdeki isimleri hatırlamakta güçlük çekiyorum bu yüzden büyük kardeş diyecegim,çekimlerin yapıldıgı gölde filmin çekimlerinin bitiminden belli bir süre sonra büyük kardeşin bogulması çok acı koyuyor insana.

gelelim en can alıcı kısma.

--altından kalkamayacagın spoiler--

bu filmi ilk izledigimde bazı şeyler havada asılı kalmış, çok çabuk mutlu sona baglandıgını düşünmüştüm. ama yönetmenin film hakkında verdigi detayları okuyunca * gerçekten olay bambaşka bir boyut kazanmıştı.olay da şu; baba ölmüştür ve filmdeki baba karakteri, sadece çocukların bilincinde yarattıkları ve özlem duydukları babalarıdır. şimdi bir de böyle düşünün ve tekrar izleyin.

spoiler ici düzeltme:ulan mutlu son dedik de adam film icabı da ölüyor. bahsettigim çocukları ile ilişki manasında bir mutlu son.

--altından kalkamayacagın spoiler--

not: yanıldıgım yerler varsa düzeltin lütfen.
an itibariyle kanaltürk'te yayınlanmakta olduğunu görüp dumur olduğum, ve buraya yazamadan edemediğim filmötesi.. evet.
ingilizce'ye the return, türkce'ye ise dönüş olarak cevrilmiş 2003 yapımı rus filmi. imdb puanı 8.1 olan filmin insan aklını kurcalayan sorularla aniden bitmesi herşeyden önce $ok etkisi yaratmaktadır. renklerin kullanımı ise oldukca etkileyicidir.

kücük ivan'ın isyankar tavrıyla birleşen fotograf cekme hevesi, babanın yıllar sonra aniden gelerek cocuklarına karsı ilgisi, büyük kardesin çözülemeyen pasifligi ve herseyden önemlisi filmin sonunda içinde ne oldugu merak edilen kutu. tüm bunlarla birlikte insanı meraklar içinde bırakan, birden fazla izlenmesi gereken film.
bir filmde, kötü karakter olarak bilinen kişinin sadece birkaç saniyede seyircinin gözünde 180 derece değişip iyi tarafa geçmesi olayını hiç görmemiştim. ama bu filmde gördüm!

ve bu yönetmenin* daha ilk filmi...sonrakileri düşünemiyorum!
(bkz: fosforlu cevriye)
izlenmeye kiyilamayacak kadar guzel film. kimi yerde the return olarak gecer ismi.