bugün

sınav esnasında, sürenin bitmesine 3-5 dakika kala yanında oturan sınıfın en çalışkan öğrencisinin verdiği kopyanın doğruluğuna inanmayıp, soruyu sil baştan kendi bildikleriyle ve inandıklarıyla dolduran bir mühendislik öğrencisinin ruh ikizi. "ya herro ya merro" mottosunu benimsemiş biri. bu teknik çoğu zaman cortlasada tutturduğu zamanlar ortalıkta kahramanmış edasıyla gezmenin karizması yeter.

belki de frikiği kullanan kişiye güveninin olmamasından kaynaklanan bir durumdur. yani kopyayı sınıfın en çalışkanından değil de şöyle ortalama bir öğrenciden almış olabilir. belki de güvensizliği buradan kaynaklanıyor olabilir.

yaptığı bu hareket ve attığı gol takdir mi edilmeli yoksa cezalandırılmalı mı? aslında bu olay bana kolombiya'nın efsanevi kalecesi rena higuita'yı hatırlattı. yıllarca jeneriklerde kendine yer bulmuş bir hareket yapan fakat o hareketin gerekliliğini tartışmamıza vesile olan bir kaleciydi. belki bir şehir efsanesi ama o hareketten sonra takımdan kovulduğunu duymuştum. tip itibarıyle reklamda ki kaleceyi andıran o abimiz aldığı riskin cezasını çok pahalı bir şekilde ödemiştir. o hareketi o maçtan önce bir kaç maçta daha denemiştir ama maçlar önemsiz olduğu için istediği sükseyi yapamamıştır. sonunda milli maçta yapınca da ebesinin örekesini görmüştür.

bu kolombiyalı kalecinin cezalandırılması olayı risk nedir sorusuna verilen cevabın ikinci perdesini hatırlattı bana. ilk perdeyi herkes biliyor zaten anlatmaya gerek yok. ikinci perdede ise olay mahalli yine odtü. hoca yine aynı soruyu sorar. "risk nedir?" ee haliyle sınıfta ilk perdeyi izlemiş bir sazan mevcuttur. boş kağıdın ortasına "risk bu kağıdı boş vermektir" diye yazan sazanımız notlar açıklandığında sıfır aldığını öğrenince soluğu hocanın yanında alır ve kağıdına bakmak ister. kağıdın üstünde kırmızı bir kalemle "aynı risk iki defa alınmaz" diye yazılmış notu görünce göt olur.

topa doğru attığı o kendinden emin depar, chilavert edasıyla topa vuruşu, topun kaleye gidişini seyretmesi, gol olduktan sonra ki zıplaya zıplaya seyirciyle kucaklaşması ayrı ayrı başlıklar altında incelenecek her birinden ayrı ayrı dersler çıkaracağımız tam bir zafer hikayesi gibi.

Ulan hadi gol olmasaydı, ne yapacaktın lan o zaman? Sen takımın bütün dengelerini boz, taa kalenden koşarak takımın frikikçisini zikine sallama ve gel topa vur. Olacak iş mi lan bu? Belki takımın frikikçisi gol yapacaktı, senin yüzünden takım puan veya puanlardan oldu. Polat abimiz gibi "sonunu düşünen kahraman olamaz" mottosuyla hareket ediyorsan amenna ama sırf dallamalığına vurduysan adamın götünden kan alırlar haberin olsun...

Hepsi bir yana gol olmadıktan sonra birde dönen topun rakibin orta sahasının en klas adamına gelme ihtimali var. Hani götünü yırtarak seyirciye koşuyordun ya, o götü 2 kat daha fazla kasıp kaleye koşman kadar karizmanın yerle bir olduğu bir an daha olamaz sanırım. Gol olma ihtimalini düşünemiyorum bile. Madem Kolombiyalı bi kaleciden verdik bir de Kolombiyalı bir defans oyuncusundan örnek verelim. 94 amerika ve andres escobar desem yeterince açık olur sanırım.

Allah rahmet eylesin, büyük insandı...