bugün

başarılı olabilseydik avrupa'yı gerçekten dize getirebileceğimiz kuşatma.
Polonya kralı Jan Sobieski'nin 75 bin adamla 400 bin osmanlıyı tunaya kadar kovalamasıyla sonuçlanan kuşatma
yillarca liselerde niye bittigi hakkindaki sorulara "atacak kus kalmamistir..ahaha" esprisiyle cevap verilen kusatma.
Esas hedefin viyana olmadığı , merzifonlunun gaza gelip gerçekleştirdiği kuşatmadır. Esas hedef yanıkkale idi. Yanıkkale hemen teslim olunca. Merzifonlu'nun boşa gelmiş olmayalım akalım ortamlara demesi üzerine viyana kuşatılmıştır. Peki nedir viyananın önemi neden herkez orayı alsak avrupa bizimdi demektedir ? Çünkü alman ovalarına rahatça çıkılabilmesi için gereken tek geçit , alplerin bitimiyle , karpatların başlaması arasında kalan bu geçittir. Alp dağlarının bitiminde viyana yatmakta , diyer tarafta ise bratislava (yanıkkale) yatmaktadır. Viyana alınmadan geçemezmiydik geçerdik elbette lakin arkayı sağlama almadan öyle geçmek olmaz tabi. Kuşatmanın seyrine bakalım ;

Tuna nehrinin üzerindeki bir köprüyü korumakla görevli olan kırım hanı kasım giray'ın , merzifonlu kara mustafa paşa ile arasının açık olması sebebiyle onun başarısızlığı için köprüyü tutmamış gevşek davranmıştır. Jan sobieski nin askerleri ve kaleden huruç yapılması sonucu kale etrafına dağınık halde yerleşen yorgun ordu kaçmaya başlamıştır.

Tabi Belirtmek gerekirki osmanlının balkanlarda karşılaştıkları ordular ortaçağ teknikleri ile savaşıyorlardı. Aynı şekilde kaleler eski idi. Viyana kalesi ise sekizgen yıldız şeklinde tasarlanmış bir mühendislik harikası idi. Jan sobieski nin disiplinli musketeer , arqebusier ve fusulier birliklerinin , abi yemişim dünyayı tütün varmı baba şeklinde takılan yeniçerilere ve tüfeklerine karşı aşırı üstün olmaları da ayrı bir sebeptir.

Savaşın yer üstü kısmı çok konuşulmasına rağmen , Dünyanın en büyük yeraltı savaşları da burada yapılmıştır. Yer altında onlarca tünel açılmış ve bunlara karşı tüneller açılmıştır. Bir keresinde kale surlarını da geçerek viyana içlerine kadar ilerlemiş bir tünel vardır ki , bir manavın yerdeki su birikintisinin yaptığı titreşimlerden anlamasıyla karşı tünel açılmış ayrıca o bölgeye kızgın yağ dökülmüştür.

Ayrıca avrupalıların türk kahvesiyle tanışmasına vesile olmuş savaştır. Merzifonlunun karargahına giren birlikler , çüval çuval kahveyi görüp ilk başta gübre zannetmişlerdir. daha sonra çok ilginç olaylar gelişmiştir.
1. viyana kus atması , olarak igrenc bir espiriyo konu olan osmanlının avrupa kapılrını zorladıgı kusatmadır.
birincisinde de ikincisinde de yenildiğimiz kuşatmalardır. viyana surlarında açılan gediklerden girememişizdir, birincisinde olay bundan ibarettir.
ilkinde sultan süleyman ordusunu geri çekmiş yani kuşatmadan vazgeçmişken ikincisinde belirtildiği gibi merzifonlu kara mustafa paşa'nın kibri yüzünden bozgun yaşanmıştır.
avrupa birliğine alınmama sebebimiz. *
ilk olarak tanım: Viyana'nın Osmanlılarca kuşatılması.
ilkinin pek bir önemi olmadığı için ikincisi hakkında bildiklerimi yazmaya çalışacağım
Kuşatma öncesi : Osmanlı Devleti, duraklama dönemi boyunca, yükselme döneminde haiz olduğu Batı'ya karşı üstünlük menkıbelerini kaybetmiş ve Avrupa güçler dengesinde sıradan bir devlet olma yoluna girmişti. Bunun en güzel örneği ise 1606 Zitvatoruk Barışıdır. Bu barışla, önceki yıllardaki Osmanlı üstünlüğü kaybolmuş ve Habsburg imparatoru ile Osmanlı Sultanı denk sayılmıştır. Viyana kuşatmasının sanırım en önemli sebebi kaybolan bu prestiji tekrar elde edebilmek ve Viyana'yı ele geçirerek tüm Orta Avrupa'ya hakim olmaktır. Tabi bu seferde, sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 'nın da rolünü unutmamak lazım. Roma'nın St. Pierre meydanında atımla gezeceğim diyecek kadar heyecanlı ve ateşli olan Merzifonlu, belki de bu amaca yönelik olarak Viyana seferinin düzenlenmesiyle ilgili divandan karar çıkmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Yani Viyana kuşatması, ya hep ya hiç seferidir, bu sefer sonunda Osmanlılara belki de Batı Avrupa'nın yolu açılacaktı. Fakat burada şunu da belirtmek lazım, Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu sıkıntılar gözönüne alındığında bu toprakları uzun bir süre elde tutabilmesi de pek mantıklı gözükmemektedir.
Kuşatma sırasında yaşananlar: Türklerin Batı'ya karşı son büyük seferi olan Viyana seferi için yaklaşık yüzseksinbin kişilik büyük bir ordu toplanmıştır. Padişahın da Belgrad önlerine kadar eşlik ettiği ordunun komutası aslen Merzifonlu'nun elindeydi. Aynı birinci seferde olduğu gibi, bu seferde de büyük toplar Viyana önlerine getirilememişti. Bunda mesafenin uzaklığı ve bataklıklar etkili olmuştur. Fakat, Merzifonlu bunu pek dert etmemekteydi, çünkü lağımcı diye adlandırılan birlik, Osmanlıların en etkili silahlarındandı ve Merzifonlu da bu birliğin açtığı deliklerden kaleye girmeyi düşünmüştü. Zaten kuşatma esnasında da birkaç kere kalenin içine sızma başarısı gösterilmiş fakat hücumlar her defasında püskürtülmüştü. Merzifonlu, gelecek yardımlara karşı Kırım Hanını geride bırakmıştı ki, bu mühim hatayı Osmanlılar büyük bir bozgunla ödeyecekti. Kuşatma başladıktan sonra, durumu haber alan Avrupa devletleri Viyana'nın yardımına koşmuşladır. Polonya Kralı Jan Sobieski, ittifak kuvvetlerine kumanda etmiş ve Kırım Hanının müdahelesine uğramadan, ordusunu Viyana'ya hakim tepelerden birisine konuşlandırmayı başarmıştır. Yardımcı kuvvetlerin geleceğini önceden haber alan Merzifonlu, kuşatmayı yarıda kesmeyi reddetmiş ve gelecek orduya karşı savaş pozisyonu almayı reddetmiştir. Nitekim, Jan Sobieski'nin ordusu tepede görününce her şey için geç kalınmış, ordu iki ateş arasında kalmış, tam bir bozgun yaşanmış, ordu tamamen dağılmıştır. Sonuç, tam bir felakettir, 350 yıllık Türk ilerleyişi durmuş, o zamana kadar Avrupa'da yenilmez farzedilen Türkler utanç verici bir mağlubiyet almıştır.
Kuşatma sonrası: istanbul'a dönen Merzifonlu'nun kellesi alınmıştır. Başarısızlıktan feyzalan Bundan cesaretlenen Avrupalılar, Habsburglar önderliğinde, Polonya , Rusya, Venedik ve Rusya'nın katılımıyla büyük bir ordu toplamış ve Avrupa'da tam 16 yıl sürecek geniş bir mücadele başlamıştır. Sonuç, Osmanlı Devleti için tam bir felaket olmuş, birçok toprak elden çıkmıştır. 1699 Karlofça Barışı, Osmanlıların, Avrupa için artık bir tehlike olmadığının kanıtı olmuştur. Osmanlılar içinse, saldırı dönemi sona ermiş, savunma dönemi başlamıştır. Avusturyalılar ise, Viyana travmasını halen dahi atlatamamıştır, şehrin herköşesinde, kuşatmayla ilgili hatıralar bulunmaktadır. Ve ilginç olsa da, Türklerin Viyana'ya birgün tekrar geleceği bilinçlerinin altında yatmaktadır diye rivayet edilir.
üçüncüsünde başardığımız olay...*
(bkz: 30 eylül 2010 rapid wien beşiktaş maçı)
binlerce sebebi vardır bu yenilginin ne var ki yaz yaz bitmez ama hakikat şudur ki o günden bu güne tabana kuvvet kaçarız, sadece Osmanlı değil islam dünyasının ezilişinin en net kanıtıdır. ara ara yükselmeler olsa da avrupa'dan islamiyet'in silinme hayalinin başlangıcıdır. islam ülkeleri savunmaya kafirler saldırıya geçmiştir, 2010 olmuş bu geri çekilme durmamıştır. batı ve uygarlık uzantısı 300 yıl tüm dünyayı kılıçtan geçirmiştir, bunun tersini savunanlar olabilir ama görünen köy kılavuz istemez.

(bkz: ırak)
(bkz: afganistan)
(bkz: filistin)
Osmanlı'nın gerçekleştirdiği tarihi bir hatadır.istanbul kadar uzak bir merkezden alınsa bile elde tutulamayacak topraklarda maceraya girmeye ne gerek var. Yine de işin bir başka üzücü boyutu var. sen kalk git Viyana'ya kadar aylarca savaş, kanını canını ver ondan sonra bu olay hakkında torunların sadece ve sadece 3 entry girsin olacak şey değildir. Atalarımızın kemikleri sızlıyor farkında değiliz.
çok ilginç bir kuşatmadır. avusturyalılar hâlâ şehrin her yerinde bu işgalle alakalı sergiler, resimler, hatırlatıcı enstantaneler bulundurmaktadırlar.
kuşatmanın sonrasında, türkler geldiği zaman tehlike anında halkı uyarsın diye bir memuriyet tahsis edilmiştir. evet şaka gibi, görevi buymuş bu birimin. 1960' lı yıllarda belediye meclisi kararıyla artık böyle bir tehlikenin kalmadığı gerekçesiyle söz konusu memuriyet kaldırılmış. vay arkadaş ne göt korkusuymuş sizdeki. gelmiyoruz olm çıkın gezin dolaşın laa.
bence osmanlı tarihinin şanlı bir sayfası. eğer o kuşatmada viyana feth edilseydi halihazırda osmanlı devleti dünyanın süpergücüydü ve avrupanın yüzdü altmışını kendi topraklarına katmışdı. Malesef ki bu kuşatmaların ikisi de başarısız olmuştur ve ikinci kuşatma osmanlının çöküş nedenlerinden biridir.
Komik nedenlerden değil Avrupalıların korkaklığı nedeniyle başarısızlığa uğrayan kuşatma. Çünkü daha üç sene önce mohaç'ta osmanlı ordusunun macaristan imparatorluğunu iki saatte nasıl dümdüz ettiğini gören imparator elbette dişe diş meydan savaşından kaçacaktı.

Ayrıca, Viyana kalesinin yerini görmeden sallayın tabi. Kale o kadar sarp bir tepede yer alıyor ki o dönemin şartlarında top vs bir silahla orayı ele geçirmek mümkün değil. Ancak uçak falan olması lazım. Üstüne iklim şartlarının kötülüğü de mi kanuni'nin kabahati?
Kış şartları, hazırlıksız ordu, iç anadolu'da oluşan isyanlar nedeniyle kuşatma tamamlanmadan sona erdirilmiştir..

Başarılı olunabilseydi herşey daha bir farklı olabilirdi..
Saçmasapan bir olaydır. Savaşa gidiyorsun yanında kuşatma için malzeme yok, bir de karşı tarafı kalede kalması nedeniyle korkaklıkla suçlamak gibi bir akıl tutulması var. Savaştasın olm, gel açık alanda kozlarımızı paylaşalım mı dicen?

(bkz: geldikleri gibi giderler)
'atacak kuş kalmadığı için bitmiştir.' - herhangi bir düz lisenin tarih hocası.
Bir vajina kuşatması değildir.
yaratıcı Türk spor basınının yarın istisnasız bütün gazelerde kullanacağı başlık.

(bkz: viyana yı kuşattık)

(bkz: viyana nın kapılarını kırdık)

(bkz: viyana yı fethettik)
Geçilemeyen şehirdir viyana. Osmanlı bu şehiri 2 kez kuşatmış ama alamamıştır. Zaten sonra çökmeye başladı.
Vajina kuşatması diye okudum allah affetsin.
Bir çok kişi başarılı olabilse idik gibi alternatif tarih senaryoları üzerinde kafa yorsa da tarihe biraz ilgi duyan herkes ortodoks hristiyan toprakları üzerinde hakimiyet kurmak kadar kolay bir iş olmadığını düşünmektedir katolik coğrafyadaki viyanayı elde tutmanın zira gücü halen oldukça yerinde olan papalığın mutlaka bir karşı saldırı düzenleyeceği kesindir bunun için de lojistik ve coğrafi olanakları gayet yerindedir o çağ itibariyle. Aynı sebeplerden osmanlı tarafından korunması da oldukça zordur zira çok tekin olmayan topraklardan çok uzun zaman gereklidir bu coğrafyaya başkentten ulaşmak ..fetih gerçekleşse idi bile bu tebrizin fethinden çok başka bir sonuca tahvil edilemeyecekti ve o topraklarda tutunmak zaten çok zor olacaktı.
Osmanlı imparatorluğu tarafından 2 kez gerçekleştirilmiştir. Birincisinde amaç zaten şehri almak değildir. 2. Kuşatmada kırım hanı yanlış hatırlamıyorsam murad giray han tutması gereken tuna nehri köprüsünü tutmayıp alman ordularının geçmesine izin verince iki ateş arasında kalan asıl ordu büyük bozguna uğradı ve o tarihten sonra osmanlının yüzü gülmedi.