bugün

tarımda dünya lideri olsak,üretimde de başarılı olsaydık mesela ve halktan hiç vergi alınmasaydı ya da çok cüzzi bir miktar alınsaydı.
Bir ülkede ekonomi, sanat, bilim ne kadar gelişmiş olursa olsun vergi kaçınılmaz bir gerçektir. Ekonomide dönen para, elbet devlet kasasına girer, orada toplanıp, şehirlerde, bölgelerde, eğitim alanlarında ve şu an aklıma gelmeyen pek çok yerde kullanılması için devlet teşviki veya yatırımı adına bütçeler belirlenir, harcanır.

Şu adresi inceleyiniz https://stats.oecd.org/Index.aspx?DataSetCode=REV
Bu adreste ülkelere göre vergi yüzdeleri verilmektedir. Bakın adı sanı olan, gelişmiş ülkelerde bile vergi dilimleri yüksek.

Vergi hakkında üç önemli detay vardır.

1) verginin adil olması, gelir düzeyine göre belirlenmesi gerekir. Yani asgari ücretle(1.399 tl) yılda 16.788 TL gelir elde eden ile ayda 3.000 TL alıp yılda 36.000 TL gelir elde edenin brüt maaşından %15 gelir vergisi ödemesi saçmalıktır.
Şimdi itiraz edenler olacak net 3.000 tl alan kişinin brütte vergi dilimi artacaktır diye. Tamam bunda hem fikiriz. Ancak anlatmak istediğim asgari ücretli bir bireyin brüt maaşından %15 kesmek haksızlıktır. Çünkü bu kişi zaten en düşük maaşta çalışıyor.

2) Vergi denetlenmelidir, yaptırımı olmalıdır ve hatta vergiyi denetlemek için teknolojiye adapte olunmalıdır. Biliyorsunuz, seçimler yaklaşınca maliye, ssk vb. kurumların memurlarına pek rastlanılmaz şirketlerde. Denetime gelmezler, çünkü olası seçimlerde mevcut olan iktidarı etkileyeceği varsayılır. Halbuki yanlıştır, devlet o vergiler sayesinde çarkı devam ettirebilir veya vergilere göre yatırımlar için bütçe yaratabilir. Yaptırımı olmalı ve denetmek için teknoloji adapte olunmalı dedim. Amerika'da kısa bir süre yaşadım. Amerika'da en dikkatimi çeken şey vergiyi bilinçli ödemedi, bilinçli yanlış beyanda bulundu ise, affedersiniz götünden kan alır adamın. Oralarda bildiğiniz üzere bakkal kavramı yok. Her yer market, süpermarket veya benzin istasyonundaki market. Oralarda dikkat ettiyseniz dokunmatik bilgisayarlar sayesinde kasa/tahsilat işlemleri yapılır. Haliyle elektronik ortamda tutulduğu için hile yapılması zordur, çünkü giren mal belli, çıkan mal belli.

* * *
Senaryoyu anlatmadan önce vergi beyanlarımız hakkında bilmeniz gereken birkaç şey var.
Mali müşavir faturada yer alan her bilgiyi kendi müşavir programına girer. Ancak devlete sadece fatura tarihi, fatura seri numarası, toplam fatura tutarı, toplam vergi gibi benzeri bilgileri gönderir. Ne satıldığının bilgisini göndermez. Yani firmanın sattığı şey mal (ürün) ise bunu takip edemez, bilemez. Sadece satışı çok fazla ama alışı çok az ise incelemeye almaya başlar. Denetçileri gönderir, fatura kaleminde yer alan her ürünü gerekirse incelerler. Bir de aldığınız mal mutlaka bir yerde çıkmak zorundadır. Yani her seferinde alış faturası ile kdv toplarsanız, satış faturanızın ödenecek toplam kdvsi az ise, bu da bir şüphe çeker.

Şimdi bizim esnafımızdan yola çıkalım, oradan da 5000 tl fatura aşağısı kesen(e-fatura kullanamayan) firmaları da dikkate alalım. Esnafımıza X, mal aldığı firmaya Y, sattığı müşterisine de Z diyelim.

I- X esnafı küçük ölçekte gömlek, pantolon satıyor olsun. Haliyle mal aldığı Y firmasından toptan ürün talebinde bulunur.

II- Y firması da her bir 100 TL değerinde gömlek, pantolon vb ürün için toplamda 4.000 TL'lik (4.000 / 100 = 40 ürün için) olmak üzere anlaşmalı olarak iki farklı dönemde, ayrı ayrı toplamda iki fatura kesiyor olsun (2.000 * 1.18= 2.360 TL bir tane, 2.360 bir tane), vergiyle haliyle toplamda 4.720 TLlik fatura yapar.

III- Y firmasının mali müşaviri devlete bu faturayı bildirdiğinde, devlete 720 TL borçlanmış olur. Yani devlet 720 TL alacaklıdır.

IV- X esnafının iki tane alış faturası var mı elinde? var. Bir tanesini devlete bildirse, bir tanesini devlete bildirmese, sadece 360 TL'yi ay sonunda sattıkları malların toplam kdvsi üzerinden düşmesi gerekir.

V- X esnafı 40 üründen sadece 20'sinin satmış olsun. Satış fiyatı 210 TL olsun.
210 * 20 = 4200 TL eder. %18 kdv ile 4.956 TL'lik fatura yapar. KDV'si ne kadar bu faturanın? 756 TL.
Alış faturası olan iki faturanın birini bildirmediğini varsaydık, 360 TL.

Şimdi gelelim hesaplamaya.
756 - 360 = 396 tl vergi ödemesi gerekir devlete.

Eğer ilk faturayı devlete bildirseydi yine 396 tl ödeyecekti. Kurumlar vergisi, gelir vergisi hariçtir bu hesaplamalarda.

VI- Peki Z müşterisi olan bizler ne yapıyoruz? Fatura almıyoruz, bilinçli vatandaş gibi bir karşılık istemiyoruz. Hadi fatura aldınız diyelim, KDV'sini bile zaten ödenmiş oluyor.

Şimdi e-fatura geldi. Bir yazılımcı olarak şunu düşünüyorum, e-fatura ile bildirilen bir şeyi denetlemek, daha basittir. Alış faturası, satış faturası eksik olanları eşleştirme algoritması bile ne sonuçlar doğurur, varın siz hesaplayın.
* * *

3) Elde edilen vergi gelirleri halkın yararına olacak şekilde harcanmalıdır. Mesela deprem vergisi 1999 yılında yaşanan depremden dolayı toplanmaya başlandı bildiğiniz üzere. 2011'de van depremi olduğunda, devletin bunun için ayrılan bütçesi meğerse harcanmış. Yol, otoban, köprü olarak. Tamam, yine vatandaşa hizmet diyelim bir yere kadar(!), da, deprem vergisi. Deprem. Yani yol olmazsa, diğer yoldan gidersin, köprü olmazsa, diğer yoldan yine gidersin ama gidersin. Deprem olunca, geri gelemezsin.

Velhasıl kelam, geçiniz vergisi ülke nasıl olurduk kısımlarındaki ütopya iyidir, fakat gerçekçi olalım.

Vergi, bir devletin devamlılığını sağlamakla beraber elde ettiği geliri paydaşlara yani halka hizmet veya yatırım olarak değerlendirme sistemidir.

Neden hizmet veya yatırım olarak dönmediğini sorgulanırsa, zaten ortaya haksız vergilendirme, vergi denetimi vb. şeyler çözümlenmek için birer adımın başlangıcını oluşturur.
güncel Önemli Başlıklar