bugün

önce zencilerin öldüğü dandik gerilim gençlik filmlerinde kulübesinin önünde sallanan sandalyede oturan suratsız amcadır. *

+o maden 50 senedir kapalı, oraya giden kimse geri dönmedi.
-allah allaaahh! kaldır dötünü de git bi bak, oraya tatil köyü açıldı. arkasına da otoban açıldı, orayı kullanıyo insanlar. biz de kaybolduk, yanlış yola sapıp buraya geldik. malum gençlik filmi, arabamız bozulur birazdan hava da kapanır, sen de bize boş bi oda verirsin. sonra zenciden başlayarak sırayla ölürüz.
+burdan kalkamam, yapamam...ühüüüü...bu sandalyeye bağlıyım.
tek katlı bir kır evi; ahşap, hafiften eski, ama çiçekler içerisinde bir ev.

verendada sallanan tahta bir koltuk ve elinde piposuyla yaşlı bir adam.

yüzünün kırışıkları güleç, gözleri parlak, kocaman elleri hafif tütün ve ağaç kokan bir adam.
yüzüne bakınca hoşgörüyü ve yaşamışlığı görebildiğiniz kocaman bir erkeğin hafif yaşlanmış hali. yaşlanmış ama gerektiğinde hala omuzları dimdik durabilen, sırtınızı dayayabileceğiniz bir kaya.

üzerinde kareli bir gömlek ve askılı bir pantolon.

bu adamın mutlaka ama mutlaka bir kadını da vardır. eğer olmasaydı, yüzünde hüzün de olurdu.

işte o kadın üzerinde basit sade bir ev elbisesi ile dışarı çıkıyor. ellerinde taşıdığı tepsinin içerisinde naneli limonata var.

güzel yaşlanmış bir kadın bu, yüzüne baktığınızda gençliğinde pek güzel olduğunu rahatlıkla anlayabileceğiniz bir kadın. bedeni hala ince, saçları boyasız ve gevşekçe ensede toplanmış zarif bir kadın.

yüzünde sevecenliği ve kocaman yüregi görebileceğiniz, gözlerinde muzır bakışlar olan bir kadın. az sonra anlatacağı komik olayın tebessümünü yüzünde taşıyan, her daim biraz çocuk olan şımarıkça bir sevimliliğe sahip bir kadın.

aslında tüm bunlar değilde, o ikisinin arasındaki başka kimsenin giremeyeceği nadide bağ çarpıyor beni. konuşmadan anlaşan gözler, eline dokunarak aktarılan cümleler, sessizce o verandada limonata içerken hissedilen o huzur, rüzgarın yüzü okşayarak geçmesi, duyulan kuş sesleri, küçücük dünya içinde kocaman olma hissi...

ne alaka bende anlamadım, sadece gözümde canlanan bu.
ah ah kimbilir ne düşünüyordur amcam.muhakkak oğlunun borçlarını.