bugün

bende herkesi kendim gibi sanıyordum; saf, 'insanlara güvenen' ve yalan söylemeyen... yanılmışım; insanlardan korkmalıydım, korkuyordum da. bütün insanların farklı türde olduklarına inanmıştım ama artık buna inanmıyorum çünkü bütün insanlar aynı; zalim, korkutucu ve yalancı... insanlar hayalleri peşinde koşarken çevrelerindeki hiç bir insanın düşüncelerini umursamadan gidiyorlar, koşuyorlar ve arzuladıkları işleri yapıyorlar ve yaptıkları işler ise kalp kırıklıklarıyla süslenmiş, gözyaşlarıyla bezenmiş...
ve bende herkesi kendim gibi sanıyordum; bir insanı koşulsuz merak eden, 'koşulsuz güvenen' ve koşulsuz seven... yanılmışım; insanlar bu özelliklerini asırlar öncesinde bırakmış ve vazgeçmişler. onlardan korkuyorum. peki neden insanların içindesin? onlardan korkmamalıyım diye kendimi tekrardan alıştırıyorum. ama olmuyor; yorgun düşüyorum!
ve bende herkesi kendim gibi sanıyordum...

çaresiz, küçük elleri vardı; titriyordu.
sevgisiz, masum ve kimsesiz...
karanlıkta kalmış, ağlayan gözleri vardı; umarsız
ağlayan, kırılmış, sessiz...
büyük, melankolik kalbi vardı; gözyaşlarıyla ağlayan
kelepçelenmiş, sade ve hüzünlü...
ve bir güzel; onu bekleyen ölümü vardı; en güzel sevgili
yaşamdan çekilmiş bir zihni vardı
ölümle buluşan bir kız vardı...
çaresiz