bugün

niçin vazgeçer insan?' diye çok sorguladım kendimi. insanı kaplayan nasıl bir his ki; bir zamanların en değerlisi, en özeli, herşeyin en'i olan, uğruna bir çok mücadele verilen ve kaybedilme olasılığı bile düşünülmeyen, düşünülmek istenmeyen, düşüncesine bile tahammül edilemeyen; kişi, eşya, anı, olay adı herneyse olan..' biranda sıfırı bulup, nasıl yok sayılabilir. bunun mümkünatı ne noktaya kadar uzanır, hep merak etmiştim.

vazgeçmek; mecazi bir eylem. 9 harften oluşuyor, ve sürecini tamamlamasıyla bir, bizden 90 sene birden yiyor. kişi kendi vazgeçmiyor. vazgeçmeye itiliyor, başka insanlar, fikirler, olaylar, durumlar neticesinde; vazgeçiliyor. birçok silüette karşınıza çıkıyor ve siz eylemin gerçek yüzünü en ağır darbeyi yiyene kadar göremiyorsunuz. bir zaman geçiyor, tabi ilk süreler ameliyattan çıkan hastanın narkozdan kurtulup, acılarını ilk hissetmeye başladığı, o dayanılmaz anlar tadında oluyor. sonra sonra vazgeçmek; yerini kabullenmeye bırakmak zorunda kalıyor. o da ayrı bir sancı süreci olsa dahi vazgeçmek kadar vurucu olamıyor, fıtratı dolayısıyla. vazgeçme süreci, en dibe inildiğinde, dış etkenlerin saldırısı neticesinde, kişinin kendisiyle olan savaşı olarak betimlenebilmesi şahsımca uygundur. çok ciddi bir savaştan çıkan ve sonucunda malubiyetle ödüllendirilmiş, kabullenmiş, zorunda kalmış; vazgeçmek ki; buna itilmek, zorlanmak, sobelenmek veya elenmekte diyebilirm; insanın anasından emdiği sütü burnundan getirmekle sonuçlanıyor. eninde sonunda da 'vazgeçmekten' payına düşeni alıyor, insan.