bugün

(bkz: kaynak gösteriniz)
satar tabi de öncelikle küçük bazı şeyleri bir öğrensek nasıl olur.

şimdi bak sen bir şirketin satın alma müdürüsün. sana mal satmaya çalışan adamlar var. bunlar istediği fiyattan malı satmak istiyorlar sana. Almak istemiyorsun, başkasından almak istiyorsun, en avantajlı koşullarda istediğin fiyattan almak istiyorsun, o ürüne ihtiyacını alternatif yollarla bitimek istiyorsun vesair. O zaman bu şatışçılar sana düşman oluyorlar, ah diyorlar bu gitse de şu gelse. Çarklar bozuluyor, düzen bozuluyor çünkü. Ulan diyolar bu herifle olmıycak, şu gelirin şu kadarını belki mafyaya mı versek te herifi ikna etsek. Ya da adama direkt rüşvet versek. Ya da şirket içinden birilerine mi para versek de adamı ikna etsek.

Sıradan boktan işletmelerde bile işin içine hele de ihale girerse bu anlattıklarım sıkça olur.

Şimdi bunların binlerce katını düşün. Devlet ekonomik anlamda bizim adımıza gelir giderimizi idare eden, bizim oluşturduğumuz bir kurum. Aynı zamanda devasa bir işletme. Dev satın alımlar yapıyor. Satın alma müdürünü de başbakan gibi düşün. Şimdi de dev sektörleri bir gözünün önüne getir. Para, enerji, petrol, silah, ilaç, demir-çelik, emtia, ve gayrıresmi uyuşturucular vs. Bunların toptancıları var ve sana bunları yukarıda anlattığım gibi kendi istedikleri adet ve fiyattan satmaya çalışıyorlar. Almazsan bozuluyorlar. Üstelik bunlar öyle büyük rakamlar ki, senden kazandıklarının bir kısmı ile sırf çark bozulmasın diye mafya, ve çeşitli kılıklara soktukları binlerce adam besleyebiliyorlar. Ve hatta gerekirse bu sattıkları ürünlere suni talep yaratabiliyorlar. Kardan veriyorlar çünkü parayı, onlara dokunmuyor. Verilen para ise hepimizin parası, emanet yani. Parayı bu satıcılara yedirmemek, fahiş fiyattan mal almamak satınalma müdürünün namus ve cesaret ve bilgisinin işi. Biraz da güce bağlı. Satın alma müdürünü değiştirmek için şirkette her türlü ayak oyununu mübah görüyorlar.

Bunları anlamaya kapasiten var mı bilmem ama, bu devlet, yani biz satın aldığımız her 100 TL için yılda 70-80 TL ödüyorduk. Satıcılar bundan çok memnundu. Biliyor musun hemen Yunan sınırını geçtiğinde 50 liraya alınan, Polonya da 15 liraya alınan ilacı sen 115 liraya alıyorun. Yine satıcılar memnundu, çünkü çarka müdahale edilmez diye rahatlardı. SSK niye zarar ediyodu sence? Dünyada heryerde 50 TL ye satılan ilacı sen 115 ödeyip zarar ediyordun, aslında zarar etmiyordun da soyuluyordun. Bu yolla önce devleti borçlandırıp daha sonra bu açığı her şeye zam yaparak, vergiler koyarak başka yollarla yine senden alıyorlardı. Yani anan gibi namusun olan paranda gözleri vardı.

Geçen yıl hükümet dedi ki arkadaş bunu ben de herkes gibi 50 liraya alıcam, satıyosan sat. Keza diğer tüm kalemlerde de ilk defa pazarlık ve ihtiyaç kadar alım politikası görüyoruz. Beklediğimiz gibi de satınalma müdürünün değişmesi için önemli gayretler var. Zaten hükümet de belli tehlikeleri kontrol edebildiğini görünce ancak bu işlere girebildi.

Bak kardeş satınalma müdürlüğü zor iştir. Emin ol satınalma müdürü isen ve aynı zamanda anasını satan bir pezevenk isen sırf satıcılarla iyi geçinip, onların seni daha da desteklemesi sana yeter. Satıcıların sevdiği zayıf ve yönlendirebildikleri bir satınalma müdürüdür. Rakamlar büyüdüğü için satıcılar her türlü türlü yolla bu arkadaştan kurtulmak isterler. Dolayısı ile sen sen ol, birisi senin herşeyi makul piyasa fiyatından almaya çalışan satınalma müdürüne "bu adam pezevenk" derse hemen sazan gibi atlama. Hatta hemen aklına acaba satışcılarla bağlantısı var mı yok mu, onu getir. Sen yatakta uyurken bazı insanlar kelleyi ortaya koyup kartellerle senin adına pazarlık yapıyor. Senin bir faydan mı var onlara?

Sabit kıymetlerin satımına gelince, niye yaptığınla ve parayı ne yaptığınla alakalı bu. Ne yaptığı biliyosan satarsın. Senin araban 10 litre yakıyo da piyasada üç litre yakan araba varsa satarsın. Üretim maliyetlerin tutmaz satarsın. Sana sanayideki kapasite kullanımını anlatsam uzun sürer. Birim maliyet diye bir şey var. makine parkı, teknoloji yenileme yatırımı, işçi verimliliğ var. Onları da başka zaman anlatırım sana. Ama önce oturduğun apartman nasıl yönetiliyor, yönetici abi nasıl mal ve hizmet alıyor, kimler arkasından "yiyor bu pezevenk" diye küfür ediyor,sen bir prototip üzerinde kafa yor. Devlet işlerine sonra beraber kafa yoralım. Selametle canım.
"vatan bizim anamızdır. vatanıma dil uzatanın dilini keserim." (memati baş)