bugün

keşke her şey bir oyun ve eğlence olsa hiç gerçeklik sızısı olmasa konulu roman.
düşünmeden yaşayıp gittiğimiz bu dünyada ancak kafayı bir yere takıp onu anlamaya çalıştığımızda hissedeceğimiz olgu.*
varolmanın dayanılmaz hafifliği adlı kitaba sitem dolu verilen karşılıktır. varolmak, varoluş..düşünüp de bir şekilde kavrayamadığımız, bizi boşluğa sürükleyen o büyük mesele: niye varız biz? niye..?

bir türlü cevaplayamayız. içimize çöken histir, bulantıdır.
--spoiler--
yitirdim bütün karşıtları. ne umut...
ne umutsuzluk, ne de hiç bir şey...
kurtaramaz varlığımı benim...
*
--spoiler--
--spoiler--
insan şimdilerde olduğu gibi eskiden de imgelerle düşünürdü. ama şimdi imgelerimizin neredeyse hiçbir duygusal değeri yok. her zaman bir 'sonuç', bir son isteriz, zihinsel süreçlerimizde bir karara, bir nihayete ulaşmak isteriz. bu, bize tatmin duygusu verir. bütün zihinsel bilincimiz ileriye doğru bir hareket, aşamalı bir harekettir, tıpkı cümlelerimiz gibi; ve her kesin duraklama, 'ilerleyişimizi' ve bir yere ulaştığımızı belirleyen kilometre taşıdır. zihinsel bilinç için devamlı ilerleriz. ama ne yazık ki bir amaç yoktur. bilinç, kendi içinde bir sondur. bir yere varmak için kendimize işkence ederiz ve vardığımız zaman orasının hiçbir yer olmadığını görürüz, çünkü varılacak hiçbir yer yoktur.
*
--spoiler--
--spoiler--
bir insan yaşanmamışlığı bulunca
onu artık hiç kimse anlatamaz
kalır sonsuz gücünün buyruğunda
ve bütün kesinliklerin üstünde, yalnız
dolaşır bir ateşböceği gibi kendi aydınlığında.
*
--spoiler--
--spoiler--
gülerek cevap verdim: "ne düşünüyorum biliyor musunuz? burada bir sürü insanız; varlığımızı korumak için çaba harcıyoruz. ama, varolmamız için hiçbir ama hiçbir sebep yok!"
--spoiler--
(bkz: bulantı)

okudukça insan üstüne çöken ağırlıktır.
varolmak kimine ömür boyu, kimine de zaman zaman ağır gelir, ama bu ağırlığı mutlaka hepimiz bilir ve hissederiz. misal çocukken sürekli tedirginsin bişeylerden korkarsın, annenin ölmesinden, karanlıktan, arkadaşının abisinden, sobanın sıcaklığından. ergenlik zordur, herşey üstüne üstüne gelir, ne olsa mutlu etmez seni, triplisindir hayata, hakkında daha bi bok bilmesen de. hayattaki en rahat şey öğrenciliktir ki onda bile hocanın teki sana takar, istemezse geçirmez, ömür billah okulu bitmez. hasbel kader bir üniversite kazanırsan yine iyi, kazanamazsan, baban da zengin değilse dünyanın en boktan işlerinde üçotuz paraya it gibi çalıştırırlar adamı. askerlik var, ne için yaptığını anlamadğın bir şeyi aylarca bedavaya yaparsın, maddi karşılığını şöyle dursun, bölüğündeki astsubayın teki battaniyeni güzel katlayamadın diye tokatlar seni, ağzını açıp tek kelime edemezsin, en güzel zamanlarında, hayatının baharında aylar boyunca yüzlerce adamın içinde tırmalar durursun. üniversiteyi kazansan da uzun süre iş bulma derdi yaşarsın mutlaka, arada sırada gördüğün teyzen naptın yok mu biyerlerden haber diye iyi niyetiyle sorar, o psikolojiyle içinden küfür edersin, karşılaştığın insanlar bu konuyu açmasın diye dua edersin. yeni mezunsundur, tecrübeli eleman isterler, hadi iyi kötü bir işe girdin tecrübe olsun diye, bu sefer de müdürün orospu çocuğunun teki çıkar, zaten sevmediğin bir işte adama yaranacam diye kırk takla atarsın, bir boku da beğenmez, en ufak hatanda ağzına sıçar, laf edemezsin, para kazanmak zorundasındır, sorumlulukların yakanı bırakmaz. öğrenciyken okuyabilmek için aldığın öğrenim kredisini kapatabilmek için yeni bir kredi çekersin. askerlik ve iş hadi tamam diyelim, evlenmek istersin, güzel dediğin hatun paran olmadığı için siktir çeker, hadi şanslısın diyelim, eli yüzü düzgün, güveneceğin bir hatun bulur evlenirsin, ama o ağırlık eninde sonunda çöker üstüne, her gün her gün aynı işi üç otuz paraya yapmanın, sabah akşam aynı yüzleri görmenin, verdiği o ağırlık var ya işte o, hatunla birbirini yersin, geçim derdi dedikleri şey her daim tependedir. en yakın arkadaşının hakkında dedikodu yaptığını duyar yıkılırsın, 15 yıldır yediğin içtiğin ayrı gimeyen adamı bir kalemde silmek zorunda kalır, daha da yalnız hissedersin. annenin kan kanseri olduğunu öğrenirsin, maddi manevi elinden bişey gelmez, kahrolursun, gözünün önünde eriyip gittiğini görür birşey yapamazsın, üç hafta sonra toprağa verirken yanına sen de yatmak istersin. Çocuğun olur, altında ezildiğin o sorumluluklar 10 kat artar. ev alırsın bu arada, kredisini ödücem derken hayalini kurduğun şeyleri hep ertelersin. yaşlanır elden ayaktan düşersin, evladın hayırsız çıkarsa yalnız başına sürünürsün, hastalıklar yakanı bırakmaz, alzheimer olur 50 yıllık eşini tanımazsın, çişini tuvalete yapman gerektiğini bile unutursun.

varolmak bazen çok ağırdır kardeş, dayanmakta zorlanırsın ama yine de vazgeçmezsin, ilk aşkına bağlandığın gibi bağlanırsın yine de hayata, sımsıkı tutunursun herşeye rağmen. belki de insan olmanın bedeli budur, öleceğini bile bile yaşamak için kendini paralamak.

son söz: “yaşadığım hayat benim seçimim” diyen var mı aranızda?
hava ihtiyaç,su ihtiyaç,yeme ihtiyaç,barınma ihtiyaç,çiftleşme ihtiyaç,sosyallik ihtiyaç sosyalleşme ihtiyaç vb. ulan bu üreme ihtiyacı olmasa gidip başka bir insan ile niye çiftleşmek isteyeyim; niye yarığına sokmak isteyeyim? iğrenç bişe lan. bu üreme isteği olmasa ne taciz olurdu ne tecavüz dünyada. kadın meta olarak görülmez, kapitalizmin demirbaşı olmazdı. yemek ihtiyacı olmasaydı açlıktan ölen çocuklar, yetişkinler ve yaşlılar olmazdı. canlılar birbirini yemezdi. birbirimizi yiyoruz lan! insanlar birbirini harcamazdı,kölelik ve modern kölelik olmazdı. insanlık onuru çiğnenmezdi. dünya kötü bir yer, kötülük dolu. toplum sahtekâr insanlar sahtekâr. herkes birbirini bu ihtiyaçlar için satıyor; yine birbirlerine bu ihtiyaçlar için katlanıyorlar. sevmiyorum bu dünyayı. çocukluk güzeldi; büyüdükçe anladık ne mal olduğunu...
bir kilo varolmak mı ağırdır bir kilo ölüm mü aq?
Mide bulantısına sebep olan bir ağırlıktır.

"yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim"