bugün

çok sıkıcı bir süreçtir.

eğer ki; gamsız bir insan değilseniz ve artık o ilişkiden bir hayır gelmeyeceğinin farkındaysanız, mütemadi sıkıntı basar insanı. bu durumdaki bir insan, ilk 1 hafta, 10 gün kesinlikle yalnız bırakılmamalıdır. en alakasız ve saçma durumlarda bile karşısındaki kişi aklına gelir, istemsiz üzüntü hali durmaksızın devam eder.

bu kişi ne kadar yalnız bırakılmak istenmese de bir süre sonra hafiften asosyellikler başlayacaktır. işte tam burası, çok tehlikelidir. çünkü biraz biraz şizofreni hali belirmeye başlar. Sen evden çıkmazsın akşama kadar, acaba o kimlerle, neler yapıyordur ? senin telefonun çalmaz, acaba o kimlere numarasını vermiştir, ne sohbetler ediyordur ?

işte insan bunları düşündükçe kafayı yemeye başlar. televizyonda erotik bir sahne görür, o sahnede eski sevgilisi canlanır birden, başka birisiyle sevişmesini düşünür. artık bu kişi ne yazık ki şizofrene bağlamıştır. içinde sürekli bir sıkkınlık, arka arkaya ateşlenen sigaralar. gecelerden zaten hiç bahsetmiyorum, bitmez o geceler.

bu acı durumdan kurtulmanın 2 çözümü vardır. ilk çözüm; biten bir ilişki de gerçekten yapıcıysanız ve çok uğraşmışsanız, aklınıza bunları getirmeniz gerekir. demek ki o sizi herşeye rağmen istememiştir, ''düşüncelerinizdeki bavulu da toplamanız gerekir''. ikinci çözüm ise; sizinle ilgilenecek karşı cinsten birini bulmaktır. maksat ilişki ya da cinsellik değildir, önemli olan sadece ilgilenmesidir. size zaman ayırsın, arasın ve sorsun. çünkü uzun bir ilişkiden sonra alışık olduğunuz telefon çalmaları hiç olmaz, o mesajlar hiç gelmez. işte tam da burada size alaka göstericek, sizinle muhabbet edecek birileri gerekmektedir. sadece onu düşünmenizi engellemek ve zaman geçirmenizi sağlayabilmek adına.

tabi bahsedilen bu kişinin de bazı şartlar taşıması gerekir, her hangi bir kişi bu durumda yardımcı olamaz. öncelikle karşıdaki kişi sizin dertlerinizi anlayıp, size mantıklı şeyler sunmalıdır, acınızı paylaşmamalıdır. çünkü acınız paylaşıldıkça artar, ''azalır demek yalan söylemektir''. mümkün olduğu kadar size bunu düşündürmemeli, konuşmaya başladığında en az 50 kere laf lafı açmalıdır. güleryüzlü olmalıdır, zeki olmalıdır ki; size kendisini düşündürebilsin. çünkü kişi onu düşündüğü vakit, eskisini daha az düşünmeye başlayacaktır. genelde bu durumda karşıdaki kişiye aşık olma sendromu da yaşanabilir ama bu kişinin kendi elindedir. hepsinden önce beynini ve yüreğini sakinleştirmek isteyen insan, başka bir şeye odaklanmalıdır ki, bu konuda yeni bir insanı tanımak ve tanımaya çalışmak gerçekten yararlıdır. tek dikkat edilmesi gereken ise, bu yeni kişiyi tanımaya başlarken o kişiyle aşkı düşünmemek. çünkü asıl olay o ruh halinden çıkmak olmalı. ve zaten o ruh halinden çıktıktan sonra, o kişi de size kendisini yakın hissettiyse, bir ilişki olma ihtimali yüksektir. aksi taktirde ne kötü ruh halinizden kurtulabilirsiniz, ne de sizinle konuşacak böyle birini bulabilirsiniz.
depresyona sokabilecek bi süreçtir.
hayatı pek siklemezsiniz..
o'nsuz yapamayacağınızı sanarsınız ama.. yaparsınız işte.
yarım yaşamaya alışırsınız.
dışarda günlük ilişkilerin sahteliğine küfrederken, alışırsınız işte.
zordur.
uzun ilişkiden daha uzun süren süreçtir.
Beraber o kadar çok anınız vardır ki, her olayda o hatrınıza gelir. Eksik hissedersiniz. O olsaydı .... Olurdu gibi cümleler kurarsınız. Bir daha asla aşık olamamaktan korkarsınız çünkü karşı cinsin hepsi itici gelir. Yalnızlıktan boğulacak duruma gelirsiniz.
Berbat bir süreçtir. Allah belasını versindir.
elmas bir gözdür yürek.Ve çizilmeyegörsün bir kere, artık hep sedefsi bir yırtıkla bakacaktır cümle aleme...
hayatının aşkından severken çeşitli zorundalıklar nedeni ile ayrıldıysan bitmez o süreç.
gereksiz obsesyonların baş gösterdiği süreçtir. sevgilinin sevdiği yemeği dahi görmek istemessin önce. sonra ortak arkdaşlarınızı görünce onu görmüş gibi olursun. gsm operatöründen gelen mesajlara bile yardıra yardıra koşarsın. ama mesajı okuyunca ağız dolusu sayarsın operatör firmaya. haklısındır bir bakıma. bu acının üzerine bilgi mesajı göndermek zülmun en alasıdır zannımca.

sonra ona ait olan ya da ona ait olmasa da bulunduğu, yer aldığı, belki de dokunduğu herşeye kutsiyet atfedersin. ona baktıkça ah be dersin. hatta onunla buluşmaya giderken üzerine giydiğin kazaklarla, montlarla konuşmaya başlarsın. sen de yanımdaydın değil mi dersin. ama cevap alamazsın.

zor süreçtir, ancak kazandırdığı tecrübe para ile dahi satın alınamayacağından önemli dönemeç noktalarıdır zannımca.
ilişkinin bitiş şekli bu durumu etkiler. netice itibariyle ne olursa olsun zordur. yeni insanlar, yeni hayatlar.. kabul etmek zaman alır. yıpratma gücü bir hayli yüksek.
Kısa bir süreçtir.
tamamen kişiye bağlı süreçtir. eğer duygusal bir yönünüz yoksa 3-5 günde fakat biraz duygusal biriyseniz zor günlerin başlayacağı dönemdir. sıkıntılıdır.
dinlediği müzikleri tamamen değiştirmek kendisine yapacağı en büyük iyilik olacaktır.
zaman ilaç değildir kişi unutmak istemiyorsa napsada boştur acı çekmeye ve mutsuz günlere meraba desin !!
hayattaki herşeyin değiştirilmek istendiği süreçtir.
şu ağlama hallerini bir atlatsam herşey çok iyi olacak. *
acilen tatile çıkılması gereken süreçtir.
uykusuz geceler.
başlarda belki arar umuduyla telefonla bitişik yaşanır, araması halinde nasıl daha soğuk konuşurum provaları yapılır. ilerleyen zamanlarda bu durumun yerini "ben mi arasam" düşüncesi alır. bir ay kadar bu durum böyle sürdükten sonra geçirilen iyi günler hatırlanır, yaşama isteğinde azalma gözlemlenir. iyice dibi gördükten sonra toparlanma sürecine girilir.
zaman gazetesi okunmaya başlanır.
(bkz: sevgilisinden ayrılan insanın sosyalleşme süreci)
sonrası,
özet geçer hayat,
sonra başka bir zaman,
farklı bir mekan,
oyuncular değişir.
tekrarlayan dönemlerden oluşur periyot sıklıkları değişebilir ama önceleri kimse güzel gelmez gözüne sonra herkes güzel gelmeye başlar. Eğer gerçekten sevmişseniz bu periyotlar devam edip durur.
uzun bunalım...uzun sessizlik...ve o ilk mesaj *
her akşam vodka,rakı ve şarap diye geçen süreçtir.
geçer. unutursun biter. bünye başka bir bitimin sürecine hazırlar kendini itinayla anlamazsın. sonra bakarsın eskisi gibi acımıyor.
alışkanlıklardan vazgeçebilmek sınav içinde bir sınavdır , sonucu tahmin ettiğinden daha fazla etkiler hayatını , geleceğini.
sabretmek böyle anlarda en önemli erdem haline geliverir birden.

hem bitişlere sürekli olumsuz anlamlar yükleyip yüklememenin ; tamamen senin elinde olduğunu kavrayabileceğin zamanlardır.bu güzeldir, her şeyin senin elinde olduğunu anlamaktan bahsediyorum , ey insanoğlu değerlisin be adamım.
haklı sebeplerle bitirilmişse eğer, sancısı biraz daha az olur. başta özgürlük duygusu hakim olur sanki her şey yoluna girmiş gibi, daha sonralarda acı gerçeklerle yüzleşir insanlar. aslında biten kendi hayatlarından bir dönemdir, boşa harcanmış onlarca hayal ve emektir. sabrın sonuna geldiğini fark edersin ve bu sabırsızlık, zamanla hırçınlığa dönüşür. önüne gelen her şeyi yakıp yıkmak ve sövmek istersin. çalışırken oturduğun koltuğu camdan fırlatıp, masanın üstündeki her şeyi yakarak korkunç bi kahkaha patlatasın gelir. derin bir nefes alıp sakinleşirsin, içine atarsın. içine attıklarınla barışmaya çalıştıkça içmek istersin, upuzun bol dost dolu bir rakı masasında ağlamak istersin kendi kendine ve sonra tekrar hayata dönmek sevdiklerinle ya da sadece bir masa iki sandalye... bu sadece bir hayal olarak kalır.

tüm bunların yanında sonsuz bir çalışma hırsıyla rahatlamaya çalışırsın, aklına gelenlerden kurtulmanın en güzel yolu budur. düşünmemek. düşünce yok, acı yok!

anlatmadan anlaşılmayı beklerken yanlışlar yaparsın, zamansız zamanda bağlanır, daha da kırılır, korkaklaşır, hassaslaşırsın ve biraz daha derine çekilirsin kabuğunda, en aciz zamanların en samimi zamanların olduğu için. sonra kendini saklayabilmek adına yeni yeni huylar edinir, yeni yeteneklerini keşfedersin. kara kalem resim yapasın gelebilir mesela. işte tamda böyle zamanlarda içindeki seni keşfetme dönemi gelmiştir. yaptıklarında başarılı olursun ve başarılı oldukça kırılan güven duygun yenilenir. mutlu olduğunu fark edersin.

taa ki gerçekten kendi ayaklarının üstünde yalnız durmaya başladığını fark edinceye kadar bu böyle sürüp gider. gücünün zirvesine geldiğini gördüğünde yeni biri gelir çünkü hiç kimse zayıf insanlarla uğraşmak istemez. sanki kendileri çok mükemmelmiş gibi mükemmelliği ararlar. aslında aradıkları, kendi hayatları için gücünü emmek istedikleri bir damızlıktır. hayat işte tamda böyle sürüp gider. iki ileri bir geri...